28 Temmuz 2011 Perşembe

57 SERİ NO'LU EMLAK VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ



57 SERİ NO'LU EMLAK VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ



Resmi Gazete No 28007

Resmi Gazete Tarihi 27/07/2011



Maliye Bakanlığı’nın Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliğ’i 27.07.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, Emlâk vergisi

mükelleflerinden emlak vergisi bildirimi dışında tapu sureti, kimlik fotokopisi, vergi kimlik numarasını gösteren belge, elektrik ve su

abone belgesi, yapı kullanma izin belgesi, m2 cetveli veya başkaca bir belge talep edilmeyecek. Ayrıca özürlü kimlik kartı sahibi

mükellefler, özürlü kimlik kartlarını belediyede ilgili görevliye ibraz etmek ve bu Tebliğ ekinde yer alan “Tek Meskeni Olan (İntifa

Hakkına Sahip olanlar Dâhil) Özürlülere Ait İndirimli Bina Vergisi Formu” ekine özürlü kimlik kartı fotokopisini eklemek suretiyle indirimli bina vergisi

oranı sıfır uygulamasından yararlandırılacaklar.



Bir Şirket Üç Mali Müşavire Ücret Verir mi?

Bir Şirket Üç Mali Müşavire Ücret Verir mi?

Siz iki müşavir kullanın

çünkü ben hem Bağımsız Denetim Yapan Yeminli Mali Müşavir hem de Tam Tasdik Yapan Yeminli Mali Müşavir’ im

Özkan Cengiz

SMMM-Bağımsız Denetçi



(04.07.2011)



6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ticari hayatımıza getirdiği en büyük yenilikler olan “Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını” uygulama ve “Bağımsız Denetim Zorunluluğu” ile ilgili olarak sayısız toplantıya, konferansa, eğitime katılıyoruz. Hepsinde birbirinden değişik sorular ile karşılaşıyoruz. Ama en çok sorulan soru şu şekilde;



“Şimdi bizim patron, bağımlı veya bağımsız defterini tutan, muhasebesini yöneten Mali Müşavire, tam tasdikini yapan Yeminli Mali Müşavire ve bağımsız denetimini yapan Mali Müşavire olmak üzere üç Mali Müşavire ayrı ayrı paramı verecek ?”



Soru böyle olursa cevap çok memnun etmiyor. Ancak olayı analize eder isek bu mali müşavirler birbirinden farklı işlere hizmet eden uzmanlıkları farklı olan ve işletmeye farklı faydalar sağlayan mali müşavirler bunu doğru bir şekilde anlatırsanız zaten üç değil on beş mali müşavire de para verilir. Gelin dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım.



Bağımlı veya Bağımsız defter tutan, muhasebe yöneten muhasebeci müşavir; Bu gruba giren meslektaşlarımız şirketlerin, işletmelerin can damarı, işletme kaynaklarının yönetilmesinde, işletmenin faaliyetlerinin eskilerin deyimiyle zapturapt altına alınmasında, günlük, haftalık, aylık raporlamaların yapılmasında tabir yerindeyse şirketin yönetilmesinde birer kılavuz olan meslek grubumuz. Şirketlerin olmazsa olmazları belki de konumu tartışılmayan tek arkadaşlarımız.



Tam Tasdik Yapan Yeminli Mali Müşavir; Bu gruba giren meslektaşlarımız ise şirketlerin işletmelerin en önemli risklerinden biri olan vergisel risklerini minimize etmek, değişen ve gelişen iş dünyasının gerçekliklerini vergi kanunları açısından değerlendirerek uyarı ve öneriler ile süreci düzenleyen, belli ölçeğin üzerindeki işletmeler için olmazsa olmaz bir yapı. Bugün birçok işletmenin faydalandığı bu grup meslektaşlarımız, ülkede vergiler kalkmadığı sürece ki bu sonsuza dek demek oluyor. İhtiyaç olunan meslek grubu olarak kalacaktır.



Bağımsız Denetim Yapan Mali Müşavir; Azınlık için olmasa da çoğunluk için yeni bir grup meslektaş, şu an için kendini tanıtma maksat ve gayesi içerisinde faaliyetlerini gösteriyorlar. Bu meslek grubundaki arkadaşlarımız şirketlerin ve işletmelerin mali tablolarının doğru, güvenilir, ihtiyaca uygun, karşılaştırılabilir ve muhasebe standartlarına uyumlu olmasından sorumlu arkadaşlarımız. Yöneticilerimiz patronlarımız, mali tabloların bu özeliklere sahip olmasının kendilerine sağlayacağı faydalardan ne yazık ki habersizler ve yaşamadan da öğrenemeyecekler. Bu sebeple ben burada belki de küçük bir kitapçık hazırlanabilecek kadar fa



21 Temmuz 2011 Perşembe

Dernek ve Vakıflara Ait Gayrimenkullerin Kiralanmasında Gelir Vergisi Tevkifatı

Dernek ve Vakıflara Ait Gayrimenkullerin Kiralanmasında Gelir Vergisi Tevkifatı

Hüseyin Yalçın





Gelir Vergisi Kanununun 94/5-b maddesi hükmü uyarınca, vakıflar (mazbut vakıflar hariç ) ve derneklere ait gayrimenkullerin kiralanması karşılığında bunlara yapılan kira ödemeleri Gelir Vergisi kesintisine tabidir.



Mazbut vakıf, Medeni Kanun'un yürürlüğünden önce var olan ve Medeni Kanun'un yürürlüğüyle birlikte devletçe idare edilen, mazbutaya alınan, yani zapt edilen, devletçe idare edilen vakıflardır. Osmanlı'nın kurduğu vakıfların büyük bir ekseriyeti bu kapsama girer.



Mazbut vakıflar dışında kalan tüm vakıflar ve derneklere ait gayrimenkullerin kiralaması gelir vergisi tevkifatına tabidir.



Konuya ilişkin olarak 1 Seri Numaralı Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin 15.3.2.2 numaralı bölümünde de aşağıdaki açıklamalara yer verilmiştir.



“Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendi uyarınca, vakıflara (mazbut vakıflar hariç) ve derneklere ait taşınmazların kiralanması karşılığında, bunlara yapılan kira ödemelerinden gelir vergisi kesintisi yapılmaktadır.



Bu kesintinin yapılmasında, kendisine kira ödemesinde bulunulan derneğin, kamuya yararlı dernek ya da vakfın Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış vakıf olması önem arz etmemektedir. Başka bir deyişle, mazbut vakıflar hariç, hiçbir ayrım yapılmaksızın tüm dernek veya vakıflara ödenen kira bedellerinden bu kesintinin yapılması gerekmektedir.



Diğer taraftan, sendikalar, ticaret odaları, sanayi odaları, ticaret borsaları, esnaf odaları ve bunların birlikleri ile diğer mesleki kuruluşlara ait oda ve birlikler, siyasi partiler, emekli ve yardım sandıklarına yapılan kira ödemelerinden de gelir vergisi kesintisi yapılması gerekmektedir.”



Söz konusu madde metninde sadece "Vakıf ve derneklere ait gayrimenkuller" şeklinde bir ifade yer almaktadır. Bu şekilde bir düzenleme ile dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelere dahil gayrimenkullerin değil de doğrudan dernek ve vakıflara ait gayrimenkul kiralama işlemlerinin, kesinti suretiyle vergilendirilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.



Dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri kurumlar vergisi mükellefi olduklarından, bunların kazançlarının tespitinde ticari kazanç hakkındaki hükümler uygulanır. Bu nedenle de dernek ve vakıfların iktisadi işletmelerine ait gayrimenkullerin kiralanması halinde, bunlara yapılan ödemelerden vergi tevkifatı yapılmayacaktır. Bu nedenle de Dernek ve vakıfların gayrimenkullerinin kiralanmasında, bu kiralama faaliyetinin bir iktisadi işletme niteliği kazanmış olup olmadığının tespiti önem arz etmektedir. Dernek veya vakıfın kiralama faaliyeti bir iktisadi işletme niteliği kazanmış ise, yapılan kira ödemelerinden vergi tevkifatı yapılmayacaktır.



Ankara Vergi Dairesi Başkanlığının konuya ilişkin özelgesinde aşağıdaki açıklamalara yer verilmiştir.



“Kurumlar vergisi uygulamasında organize sanayi bölgeleri ile bunların üst kuruluşları dernek olarak kabul edilmekte olup, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde de, derneklere ait iktisadi işletmeler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış, dernek tüzel kişiliği ise mükellefiyet dışı bırakılmıştır.



Aynı Kanunun 2’nci maddesinin 5 ve 6 numaralı fıkralarında, dernekler ait veya bağlı olup faaliyetleri devamlı bulunan ve bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları dışında kalan ticari, sınai ve zirai işletmeler ile benzer nitelikteki yabancı işletmelerin, derneklerin iktisadi işletmeleri olduğu, derneklere ait iktisadi işletmelerin kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya işyerlerinin bulunmamasının mükellefiyetlerini etkilemeyeceği, mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kar edilmemesi veya karın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin bunların iktisadi niteliğini değiştirmeyeceği hükme bağlanmıştır.



Bu hükme göre; dernekler tüzel kişiliği itibariyle kurumlar vergisi mükellefi olmayacak, ancak varsa iktisadi işletmeleri vergiye tabi olacaktır.



Aynı Kanunun 4’üncü maddesinin (n) bendinde; organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin alt yapılarını hazırlamak ve buralarda faaliyette bulunanların; arsa, elektrik, gaz, buhar ve su gibi ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kamu kurumları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerce oluşturulan ve kazancının tamamını bu yerlerin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanan iktisadi işletmelerin kurumlar vergisinden muaf oldukları hükme bağlanmıştır.



Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında; “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.” hükmüne yer verilmiş olup, aynı maddenin 5 numaralı bendinin b alt bendinde ise; (2006/11449 sayılı Kararın 1’inci maddesiyle değişen bent) (1.1.2007 tarihinden geçerli olmak üzere) vakıflar ve derneklere ait gayrimenkullerin kiralanması karşılığında bunlara yapılan kira ödemeleri üzerinden %20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılacağı hüküm altına alınmıştır.



Diğer yandan, 5520 sayılı Kanununa bağlı olarak yayınlanan 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin “Dernek veya vakıflara ait taşınmazların kiralanması karşılığında yapılan kira ödemeleri” başlıklı 15.3.2.2. bölümünde “Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendi uyarınca, vakıflara (mazbut vakıflar hariç) ve derneklere ait taşınmazların kiralanması karşılığında, bunlara yapılan kira ödemelerinden gelir vergisi kesintisi yapılmaktadır.



Bu kesintinin yapılmasında, kendisine kira ödemesinde bulunulan derneğin, kamuya yararlı dernek ya da vakfın Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış vakıf olması önem arz etmemektedir. Başka bir deyişle, mazbut vakıflar hariç, hiçbir ayrım yapılmaksızın tüm dernek veya vakıflara ödenen kira bedellerinden bu kesintinin yapılması gerekmektedir.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Yine aynı Tebliğin “Diğer kurumlar vergisi mükelleflerine ait taşınmazların kiralanması karşılığında yapılan kira ödemeleri” başlıklı 15.3.2.3. bölümünde ise; dernek veya vakıflara ait taşınmazların bir iktisadi işletme oluşturacak şekilde kiralanması halinde, oluşacak iktisadi işletme kurumlar vergisi mükellefi olduğundan elde edilen kira gelirleri üzerinden vergi kesintisi yapılmayacağı belirtilmiştir.



Buna göre ilgi yazılarınızın incelenmesinden, Ankara Sanayi Odası 1’inci Organize Sanayi Bölgesinin ortak mülklerinden olan ve sosyal tesis olarak tanımlanan taşınmazların bankalar ile diğer kuruluşlara kiraya verildiği, söz konusu kiralama faaliyetlerinin iktisadi işletme oluşmasını gerektirecek hacim ve önemde bulunduğu ve faaliyetin süreklilik arz ettiği anlaşılmış olup, kiralama faaliyetinin Kurumlar Vergisi Kanununun 4’üncü maddesinin (n) bendinde sayılan faaliyetlerden olmaması nedeniyle, kiralama faaliyeti sonucu oluşan iktisadi işletmenin kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi ve söz konusu faaliyete ilişkin kazancın kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.



Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, kiralama faaliyetinde bulunan Ankara Sanayi Odası 1’inci Organize Sanayi Bölgesine bağlı söz konusu iktisadi işletme tam mükellef olarak kurumlar vergisi mükellefi olduğundan ve Gelir Vergisi Kanununun 94/5’inci maddesinde, tam mükellef kurumlara ait gayrimenkullerin kiralanması dolayısıyla bunlara ödenen kira bedelleri üzerinden tevkifat yapılmasına ilişkin bir hüküm yer almadığından, bunlara ödenecek kira bedelleri üzerinden sorumlularca gelir vergisi tevkifatının yapılmaması gerekmektedir.



Buna göre, Ankara Sanayi Odası 1’inci Organize Sanayi Bölgesine ait olan taşınmazın Türkiye İş Bankası’na kiralanması sonucu sehven anılan banka tarafından yapılan vergi tevkifatlarının Vergi Usul Kanununun 116 ve müteakip maddeleri uyarınca düzeltilmesi gerekmektedir.



Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim” (B.07.1.GİB.4.06.16.01 /08KVK-15-2 Sayılı özelge)



13 Temmuz 2011 Çarşamba

İhtirazi Kayıtla Verilecek E-Beyannamelerde Yeni Dönem

İhtirazi Kayıtla Verilecek E-Beyannamelerde Yeni Dönem



Gelir İdaresi Başkanlığı yaptığı güncelleme ile Muhtasar Beyanname, KDV 2 ve KDV 9015 beyannamelerini güncelledi. Ayrıca tüm beyannameler için ihtirazi kayıt işlemini yeniledi. Konuya İlişkin Gelir İdaresi Başkanlığı Açıklaması Aşağıda Sunulmuştur.



Muhtasar Beyanname Değişikliği



3 Aylık olarak verilecek muhtasar beyannamelere işçi sayısı kontrolü konulduğundan 01.07.2011 tarihinden itibaren 3 Aylık Muhtasar beyanname gönderecek tüm mükelleflerin güncel Beyanname Düzenleme Programı'nı Gerekli Programlar bölümünden indirip kurmaları gerekmektedir.



Katmadeğer Vergisi Beyannamesi (2) ve KDV9015 Beyanname Değişikliği



01.07.2011 tarihinden itibaren Katmadeğer Vergisi Beyannamesi (2) ve KDV9015 beyannamelerini gönderecek tüm mükelleflerin güncel Beyanname Düzenleme Programı'nı Gerekli Programlar bölümünden indirip kurmaları gerekmektedir.



İhtirazi Kayıtla Verilen Beyannameler İçin Gerekçe Girişi



01.07.2011 tarihinden itibaren İhtirazi Kayıtla verilecek beyannameler Özel Onay aşamasında İhtirazi Kayıt Gerekçesi belirtilerek onaylanacaktır.









12 Temmuz 2011 Salı

Özel Maliyet Bedelinin İtfası ve Muhasebe Kayıtları

Özel Maliyet Bedelinin İtfası ve Muhasebe Kayıtları

Hüseyin Yalçın (06.07.2011)



Kira Süresi Belli İse



Gayrimenkullerin, elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının ve gemilerin iktisadî kıymetlerini artıran ve 272’nci maddede yazılı özel maliyet bedelleri, kira veya işletme hakkı süresine göre eşit yüzdelerle itfa edilir. Kira veya işletme hakkı süresi dolmadan, kiralanan veya işletme hakkı alınan şeyin boşaltılması veya işletme hakkının herhangi bir sebepten sona ermesi halinde henüz itfa edilmemiş olan giderler, boşaltma veya hakkın sona erdiği yılda bir defada gider yazılır. (VUK Madde. 327)



Örnek

10 yıllık süre için kiralanan işyerine kiranın üçüncü yılında 50.000,00 TL harcama yapılarak soğuk hava deposu inşa edilmiştir.

Amortisman Ayırma Süresi........................................ = 8 yıl

(Kira süresi 10 yıldır. Harcamalar 3 ncü yılda yapıldığı için yapılan harcamalar harcamanın yapıldığı yıldan başlamak üzere itibaren 8 yılda amorti edilecektir.)

Harcama Tutarı................................................ = 50.000,00

Yıllık Amortisman Tutarı.................................. = 50.000,00/8

= 6.250,00



Kira süresinin kalan 8 yılı boyunca her yılsonunda yapılması gereken muhasebe kaydı

Borç Alacak

740- Hizmet Üretim Maliyeti 6.250,00

268-Birikmiş Amortismanlar 6.250,00

6.250,00 6.250,00



Kira Süresi Belli Değilse

Kira süresi belli olmayan kiralamalarda, kiralanan şeyin iktisadi kıymetinin devamlı olarak artıran ve özel maliyet olarak aktifleştirilen harcamalar, 333 seri numaralı Vergi Usul Kanunu hükmü gereği, 5 yılda amorti edilecektir.

Kira Süresi Bir Yılsa

Kira süresinin bir yıl ya da bir yıldan daha kısa olmasının özel maliyet bedelinin itfasına etkisi yoktur. Özel Maliyet Bedeli kira süresinde itfa edilmelidir. Burada uyulması zorunlu olan husus; bu giderlerin aktifleştirilmesinin zorunlu olduğudur. Yani bu tür giderlerin aktifleştirilmeden doğrudan sonuç hesapları ile ilişkilendirilmesi mümkün değildir.

Özel Maliyet bedelleri boşaltma sırasında duruma göre kiralayan veya kiracı yönünden, gelir unsuru olarak dikkate alınacağından aktifleştirme önem arz etmektedir.[1]



Kira süresi bir yıl olarak belirlenmekle birlikte, izleyen yıllarda yenileneceğine dair deliller varsa, bu durumda kira süresinin belirsiz kabul edilerek, özel maliyet olarak kaydedilen harcamaların, 333 seri numaralı Vergi Usul Kanunu hükmü gereği, 5 yılda amorti edilmesi gerektiği görüşündeyiz.



Kira Süresi Sonradan Değişirse

Kira süresinin sonradan değişmesi halinde, özel maliyet harcamalarının itfasına ilişkin Vergi Usul Kanunu’nda bir hüküm yoktur.

Sonradan yapılan değişiklikle kira süresi kısaltılmışsa; özel maliyet olarak aktifleştirilen harcamaların başlangıçta belirlenen kira süresine göre amortisman ayrılmaya devam edilmesi ve kiralanan şeyin boşaltıldığı yılda henüz itfa edilmemiş kısmın bir defada gider yazılmasının uygun olacağı görüşündeyiz.

Kira süresinde yapılan değişiklik ile kira süresinin uzatılması halinde;

• Özel maliyet harcamaları için henüz amortisman ayrılmasına başlanılmamışsa, itfanın yeni süreye göre yapılması,

• Amortisman uygulaması başladıktan sonra kira süresi uzatılmış ise, henüz itfa edilmemiş harcamaların yeni süreye göre itfa edilmesi, daha önceden itfa edilen tutarlar için herhangi bir düzeltme kaydı yapılmaması,

• İtfa süresi dolduktan sonra kira süresinin uzatılması halinde, herhangi bir düzeltme kaydı yapılmaması,

gerektiği görüşündeyiz.

Ancak özel maliyet harcamalarının daha kısa sürede amorti edilmesini sağlamaya yönelik olarak, başlangıçta kira süresinin kısa tutulması ve amortisman uygulaması başladıktan sonra kira süresinin uzatılarak, gerçek kira süresine çıkartılması gibi durumlarda, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esas olduğu için, yapılan özel maliyet harcamalarının gerçek kira süresinde itfa edilmesi gerekmektedir.



Örnek 1

(X) Ltd. Şti’nin 10 yıllığına kiraladığı gayrimenkulün iktisadi değerini artıcı harcamaların toplamı 60.000,00 TL’dir. Bu tutar “264 Özel Maliyetler” hesabına borç kaydedilmiştir.

Kiranın 3 ncü yılında, kira süresi 6 yıl olarak değiştirilmiştir.

Yapılan Harcama Tutarı..................................... = 60.000,00

Yıllık Amortisman Tutarı....................................... = 6.000,00



Kira süresinin 5 yılı boyunca yapılması gereken muhasebe kaydı

Borç Alacak

740- Hizmet Üretim Maliyeti 6.000,00

268-Birikmiş Amortismanlar 6.000,00

6.000,00 6.000,00



Kiranın son yılında (6.yılda) yapılması gereken muhasebe kaydı

Toplam Harcama Tutarı..................................... = 60.000,00

Bugüne Kadar Amorti Edilen Tutar...................... = 30.000,00

(5 x 6.000,00=)

Amorti Edilmemiş Harcama Tutarı....................... = 30.000,00

(60.000,00 – 30.000,00)

Borç Alacak

740- Hizmet Üretim Maliyeti 30.000,00

268-Birikmiş Amortismanlar 30.000,00

30.000,00 30.000,00

Örnek 2

(A) Ltd. Şti’nin 3 yıllığına kiraladığı gayrimenkulün iktisadi değerini artıcı harcamaların toplamı 30.000,00 TL’dir. Bu tutar “264 Özel Maliyetler” hesabına borç kaydedilmiştir.

Kira süresi 3 yıl ve yapılan harcama tutarı 30.000,00 TL olduğundan, kira süresi boyunca her yıl (30.000,00/3=) 10.000,00 TL amortisman ayrılacaktır.

İlk yılın sonunda ayrılan amortismanın muhasebe kaydı

Borç Alacak

740- Hizmet Üretim Maliyeti 10.000,00

268-Birikmiş Amortismanlar 10.000,00

10.000,00 10.000,00



Kiralamanın ikinci yılında kira süresi 5 yıl olarak yeniden düzenlenmiştir. Bu süre uzatımı sonucunda kalan kira süresi 4 yıl olmuştur.

Henüz amortisman yoluyla itfa edilmemiş harcama tutarı 20.000,00 TL nin yeni kira süresi içinde eşit yüzdelerle itfa edilmesi gerektiği görüşündeyiz. Bu nedenle uzatımın yapıldığı yıldan itibaren kira süresince amortisman yoluyla itfa edilecek harcama tutarının her yıl için (20.000,00/4=) 5.000,00 TL olduğu görüşündeyiz.

Kira uzatımının yapıldığı ikinci yıldan itibaren kira sonuna kadar yapılacak muhasebe kaydı

Borç Alacak

740- Hizmet Üretim Maliyeti 5.000,00

268-Birikmiş Amortismanlar 5.000,00

5.000,00 5.000,00

İktisadi Kıymetin Ömrü Kira Süresinden Kısaysa

Gelir İdaresi Başkanlığı Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın konuya ilişkin özelgesinde sözleşme süresi içinde yenilenmesi gereken kıymetlerin sözleşme süresinde değil faydalı ömründe itfa edileceği, sözleşme süresi içinde yenilenmesi gerekmeyen kıymetlerin ise sözleşme süresinde itfa edileceği belirtilmiştir. Adı geçen özelge aşağıya aynen alınmıştır:

“ İlgide kayıtlı yazınız ve ekinin incelenmesinden, mükellefiniz olan ………………….. A.Ş.’nin, denizi doldurarak oluşturduğu dolgu sahasını (iskele ve yanaşma platformları ile ardiyeleme alanlarını………….. Genel Müdürlüğünden 43 yıl boyunca kiraladığı, şirketin faaliyeti kapsamında inşa ettiği dolgu sahasının kira süresinin bitmesine 34 yıl kaldığı, söz konusu sahanın şirket tapulu malı ile bütünleşik olduğu, dolgu sahasında ve kendi tapulu alanlarında verilen hizmetler için düz bir zemin gerekmesi nedeniyle sahaların bir bölümünün asfaltlanıp diğer bölümlerinin betonlandığı, yapılan bu harcamalarının tümünün özel maliyet olarak aktifleştirildiği ve kira süresine eşit olarak amortisman ayrıldığı, ancak söz konusu alanlarda çalışan makineler ile konteynerlerin ağırlığı nedeniyle betonlanan veya asfaltlanan alanların 8 yıla kadar dayanabildiğinden bahisle betonlanan veya asfaltlanan alanlar için fevkalade ekonomik ve teknik amortisman uygulanıp uygulanamayacağı yönünde tereddüde düşüldüğü belirtilerek Başkanlığımızdan görüş istenildiği anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun;

— 272. maddesinde, normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında, gayrimenkulü veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarını genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapılan giderlerin gayrimenkulün veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının maliyet bedeline ekleneceği, gayrimenkuller kira ile tutulmuş ise veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının işletme hakkı verilmiş ise, kiracı veya işletme hakkına sahip tüzel kişi tarafından yapılan bir ve ikinci fıkralardaki giderlerin bunların özel maliyet bedeli olarak ayrıca değerleneceği ve kiracının veya işletme hakkına sahip tüzel kişinin faaliyetini icra için vücuda getirdiği tesisata ait giderlerin de bu hükümde olduğu,

— 313. maddesinde, işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269'uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil edeceği ve ilgili mevzuat gereğince sözleşme süresinden sonra bedelsiz olarak devlete veya devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye intikali öngörülen amortismana tabi iktisadi kıymetlerden (sözleşme süresinde yenilenmesi gerekenler hariç), sermayenin veya özel maliyet bedellerinin itfası hükümlerine göre amortismana tabi tutulanların, genel hükümler uyarınca ayrıca amortismana tabi tutulamayacağı,

— 317. maddesinde, amortismana tabi olup, yangın, deprem, su basması gibi afetler neticesinde değerini tamamen veya kısmen kaybeden veya yeni icatlar dolayısıyla teknik verim ve kıymetleri düşerek tamamen veya kısmen kullanılmaz bir hale gelen veya cebri çalışmaya tabi tutuldukları için normalden fazla aşınma ve yıpranmaya maruz kalan menkul ve gayrimenkullerle haklara, mükelleflerin müracaatları üzerine ve ilgili bakanlıkların mütalaası alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığı’nca her işletme için işin mahiyetine göre ayrı ayrı belli edilen "Fevkalade ekonomik ve teknik amortisman nispetleri” uygulanacağı,

— 327. maddesinde, gayrimenkullerin, elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının ve gemilerin iktisadî kıymetlerini artıran ve 272’nci maddede yazılı özel maliyet bedellerinin, kira veya işletme hakkı süresine göre eşit yüzdelerle itfa edileceği, kira veya işletme hakkı süresi dolmadan, kiralanan veya işletme hakkı alınan şeyin boşaltılması veya işletme hakkının herhangi bir sebepten sona ermesi halinde henüz itfa edilmemiş olan giderlerin, boşaltma veya hakkın sona erdiği yılda bir defada gider yazılacağı

hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlere göre, anılan şirketin kiraladığı alan üzerine yaptığı dolgu sahası için yaptığı harcamaların, özel maliyet bedeli olarak aktifleştirilerek kira süresi boyunca eşit yüzdelerle itfa edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, anılan Kanun’un 313. maddesi gereği, özel maliyet bedellerinin itfası hükümlerine göre amortismana tabi olan kıymetlerden, sadece sözleşme süresi içinde yenilenmesi gerekenler için genel hükümler çerçevesinde amortisman ayrılması mümkün olup, bunun dışındakiler için genel hükümler çerçevesinde amortisman ayrılmasına imkan bulunmamaktadır.

Bu çerçevede, sözleşme süresinin sonuna doğru iktisap edilen kıymetlere, söz konusu kıymetlerin sözleşme süresi içinde bir daha yenilenmesinin gerekmemesi halinde amortisman ayrılması söz konusu olmayacaktır.

Söz konusu dolgu sahasına mütemmim cüz ( yol) olarak yapılan betonlama ve asfaltlama işleminin kira süresince yenilenmesi halinde bu mütemmim cüz olan yol genel hükümler çerçevesinde amortismana tabi olabilecektir. Bu nedenle, söz konusu sözleşme süresi içinde yenilenecek olan mütemmim cüz yol için anılan işletme, 333 Sıra No’lu Vergi Usul Kanun’un Genel Tebliğinin 2.1. bölümünde yollar ( beton ve asfalt yol, parke yol, adi şose ve adi kaldırım ve bunlara benzeyen yollar) için belirlenen 8 yıl ve % 12,5 olan faydalı ömür üzerinden amortisman ayırabilecektir. Ancak, söz konusu iktisadi kıymetin sözleşme süresi içinde bir daha yenilenmesinin gerekmemesi halinde amortisman ayrılması söz konusu olmayacaktır.



Öte yandan, Vergi Usul Kanun’un 317. maddesi hükmüne göre bir iktisadi kıymet üzerinden fevkalade ekonomik ve teknik amortisman ayrılabilmesi için bu kıymetin aktifte kayıtlı olması gerekir. Anılan olayda, fevkalade ekonomik ve teknik amortisman ayrılması istenilen iktisadi kıymet kira ile tutulmuş olan yer olduğundan, bu hükmün uygulanması mümkün değildir.” denilmektedir.

Bilgi edinilmesi ve gereğini rica ederim. (15.03.2010 Tarih ve B.07.1.GİB.04.99.16.01/01-MUK-1/9024 sayılı özelge)



Kira Süresinden Önce Kiralanan Şey Boşaltırsa

Vergi Usul Kanunu’nun 327’nci maddesi hükmü gereği; kira veya işletme hakkı süresi dolmadan, kiralanan veya işletme hakkı alınan şeyin boşaltılması veya işletme hakkının herhangi bir sebepten sona ermesi halinde henüz itfa edilmemiş olan giderler, boşaltma veya hakkın sona erdiği yılda bir defada gider yazılır.



Özel Maliyet Bedellerinin İtfasında Azalan Bakiyeler Yöntemi Kullanımı

Vergi Usul Kanunu’nun 327’nci maddesi hükmü gereği; özel maliyet bedelleri kira veya işletme hakkı süresine göre eşit yüzdelerle itfa edilir. Azalan bakiyeler yöntemiyle amortisman ayrılması halinde, her yıl için ayrılacak amortisman tutarı farklı olacağından, kanun ile belirlenen eşit yüzdeler halinde itfa etme şartı ihlal edilecektir. Bu nedenle özel maliyet bedelleri için azalan bakiyeler yöntemine göre amortisman ayrılamaz.



________________________________________



4 Temmuz 2011 Pazartesi

Yeni asgari ücret işçi ve işverene nasıl yansıyacak?

Yeni asgari ücret işçi ve işverene nasıl yansıyacak?

|Akşam Gazetesi| |03.07.2011|



Asgari Ücret Tespit Komisyonunun 2010 yılı sonunda aldığı karar gereği, 2011 yılının ikinci yarısında uygulanacak asgari ücret, 1 Temmuz'dan itibaren yürürlüğe girdi.

2011 yılının ikinci altı aylık döneminde uygulanacak brüt asgari ücret;

► 16 yaşından büyükler için günlük 27,90, aylık 837 lira,

► 16 yaşından küçükler için ise günlük 23,85, aylık 715,50 lira oldu.

31 Aralık 2011 tarihine kadar uygulanacak asgari ücrete göre, 16 yaşından büyüklerin cebine girecek aylık 29 lira artarken, işverenin cebinden çıkacak para 49 lira artacak.



ASGARİ ÜCRETLİNİN ELİNE NE GEÇECEK?

Asgari ücret üzerinden yapılacak yasal kesinti tutarları; 16 yaşından büyükler ve 16 yaşından küçükler ile kapıcılar için Tablo'da verilmiş olup, aylık net asgari ücret 16 yaşından büyükler için 29 lira artışla 599,21 lira, 16 yaşından küçükler için 25,77 lira artışla 512,22 lira olacak.

Ancak bu tutarlara, asgari ücretlinin medeni durumu ve çocuk sayısına göre değişen asgari geçim indirimi tutarları ilave edilecek.

Ücretlilerin asgari geçim indirimi (AGİ) hesaplamasında, yılın başında geçerli olan asgari ücretin yıllık tutarı esas alındığından, yeni asgari ücret, yılbaşından bu yana uygulanmakta olan asgari geçim indirimi tutarlarında artış sağlamayacak.

Ancak kesilen gelir vergisinin artması nedeniyle, 2011 yılının ikinci yarısında asgari geçim indirimi uygulaması ile sağlanacak vergi avantajı, ücretlinin medeni durumuna göre 59,74 lira ile 106,72 lira arasında olacak.

AGİ ile birlikte net asgari ücret tutarı; bekar asgari ücretli için 658,95 lira olurken, eşi çalışmayan evli asgari ücretli için çocuk sayısına göre 705,93 liraya kadar ulaşabilecek. Dört çocuklu asgari ücretliye kadar AGİ eklenmiş net asgari ücret tutarları Tablo'da verilmiştir.



KAPICI ÜCRETİ NET 711 LİRA

Kapıcı ücretlerinden gelir ve damga vergisi kesilmiyor. Sadece yüzde 14 sigorta primi, yüzde 1 işsizlik sigortası primi kesiliyor. Buna göre, kapıcıların eline geçecek aylık net tutar yılın ikinci yarısında 34,43 lira artışla 711,45 lira olacak. Kapıcı ücretlerinden gelir vergisi kesintisi yapılmadığı için asgari geçim indirimi uygulanmıyor ve net asgari ücret tutarı değişmiyor.



ÇIRAKLAR VE ÖĞRENCİLERE ÖDENECEK ÜCRET

3308 sayılı Meslek Eğitimi Kanunu uyarınca aday çırak, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere ödenecek ücret, yaşlarına uygun asgari ücretin yüzde 30'undan az olamıyor.

Buna göre yılın ikinci yarısında 16 yaşından büyüklere günlük 8,37, aylık 251,10 liradan az; 16 yaşından küçüklere ise günlük 7,16, aylık 214,65 liradan az ücret ödenemeyecek.



ASGARİ ÜCRETİN İŞVERENE MALİYETİ

İşveren, asgari ücret üzerinden, işin tehlike sınıfına göre yüzde 19,5 ile 28 arasında sigorta primi, yüzde 2 oranında da işsizlik sigortası primi ödüyor.

Buna göre işveren, 16 yaşından büyük asgari ücretli için 2011 yılının ikinci yarısında aylık 163,22 lira sigorta primi, 16,74 lira da işsizlik sigortası primi ödeyecek. Asgari ücretlinin işverene maliyeti de en az 1.016,96 lira olacak.

Ancak aylık prim ve hizmet belgelerini Sosyal Güvenlik Kurumu'na düzenli olarak verip, primlerini de düzenli olarak ödeyerek beş puanlık sigorta primi indiriminden yararlanan işverenlere asgari ücretlinin maliyeti 975,11 lira olacak.



İŞTE KALEM KALEM YASAL KESİNTİLER (TL)

01.07.2011-31.12.2011 16 Yaşından 16 Yaşından Konut

Dönemi Büyükler Küçükler Kapıcıları

Brüt Asgari Ücret 837,00 715,50 837,00

SSK Primi İşçi Payı (%14) 117,18 100,17 117,18

İşsizlik Sigortası İşçi Payı (%1) 8,37 7,16 8,37

Gelir Vergisi Matrahı 711,45 608,17 -

Gelir Vergisi (%15) 106,72 91,23 -

Damga Vergisi (%06) 5,52 4,72 -

Kesintiler Toplamı 237,79 203,28 125,55

Net Asgari Ücret 599,21 512,22 711,45



ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ DAHİL NET ASGARİ ÜCRET TUTARLARI (TL)

Medeni Asgari AGİ Dahil

Durum Geçim Net

İndirimi Asgari

Tutarı Ücret

Bekar 59,74 658,95

Evli eşi çalışmayan ve çocuksuz 71,69 670,90

Evli eşi çalışmayan ve 1 çocuklu 80,65 679,86

Evli eşi çalışmayan ve 2 çocuklu 89,61 688,82

Evli eşi çalışmayan ve 3 çocuklu 95,58 694,79

Evli eşi çalışmayan ve 4 çocuklu 101,55 700,76

Evli eşi çalışan ve çocuksuz 59,74 658,95

Evli eşi çalışan ve 1 çocuklu 68,70 667,91

Evli eşi çalışan ve 2 çocuklu 77,66 676,87

Evli eşi çalışan ve 3 çocuklu 83,63 682,84

Evli eşi çalışan ve 4 çocuklu 89,61 688,82



AKLINIZDA BULUNSUN

Sigorta primlerinin ödenmemesi haklı fesih sebebi

İŞÇİNİN ihtarına rağmen işverenin sigorta primlerini ödememesi, yasal yükümlülüklerin yerine getirilmemesi anlamına gelir. Böyle bir durumda işçi açısından haklı fesih nedeni ortaya çıkar. Sigorta primlerinin ödenmemesi nedeniyle işçinin haklı fesih yoluna gitmesi durumunda işçiye kıdem tazminatı ödenmesi gerekir.



Bir Şirket Üç Mali Müşavire Ücret Verir mi?

Bir Şirket Üç Mali Müşavire Ücret Verir mi?
Siz iki müşavir kullanın
çünkü ben hem Bağımsız Denetim Yapan Yeminli Mali Müşavir hem de Tam Tasdik Yapan Yeminli Mali Müşavir’ im
Özkan Cengiz
SMMM-Bağımsız Denetçi

(04.07.2011)

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ticari hayatımıza getirdiği en büyük yenilikler olan “Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını” uygulama ve “Bağımsız Denetim Zorunluluğu” ile ilgili olarak sayısız toplantıya, konferansa, eğitime katılıyoruz. Hepsinde birbirinden değişik sorular ile karşılaşıyoruz. Ama en çok sorulan soru şu şekilde;

“Şimdi bizim patron, bağımlı veya bağımsız defterini tutan, muhasebesini yöneten Mali Müşavire, tam tasdikini yapan Yeminli Mali Müşavire ve bağımsız denetimini yapan Mali Müşavire olmak üzere üç Mali Müşavire ayrı ayrı paramı verecek ?”

Soru böyle olursa cevap çok memnun etmiyor. Ancak olayı analize eder isek bu mali müşavirler birbirinden farklı işlere hizmet eden uzmanlıkları farklı olan ve işletmeye farklı faydalar sağlayan mali müşavirler bunu doğru bir şekilde anlatırsanız zaten üç değil on beş mali müşavire de para verilir. Gelin dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım.

Bağımlı veya Bağımsız defter tutan, muhasebe yöneten muhasebeci müşavir; Bu gruba giren meslektaşlarımız şirketlerin, işletmelerin can damarı, işletme kaynaklarının yönetilmesinde, işletmenin faaliyetlerinin eskilerin deyimiyle zapturapt altına alınmasında, günlük, haftalık, aylık raporlamaların yapılmasında tabir yerindeyse şirketin yönetilmesinde birer kılavuz olan meslek grubumuz. Şirketlerin olmazsa olmazları belki de konumu tartışılmayan tek arkadaşlarımız.

Tam Tasdik Yapan Yeminli Mali Müşavir; Bu gruba giren meslektaşlarımız ise şirketlerin işletmelerin en önemli risklerinden biri olan vergisel risklerini minimize etmek, değişen ve gelişen iş dünyasının gerçekliklerini vergi kanunları açısından değerlendirerek uyarı ve öneriler ile süreci düzenleyen, belli ölçeğin üzerindeki işletmeler için olmazsa olmaz bir yapı. Bugün birçok işletmenin faydalandığı bu grup meslektaşlarımız, ülkede vergiler kalkmadığı sürece ki bu sonsuza dek demek oluyor. İhtiyaç olunan meslek grubu olarak kalacaktır.

Bağımsız Denetim Yapan Mali Müşavir; Azınlık için olmasa da çoğunluk için yeni bir grup meslektaş, şu an için kendini tanıtma maksat ve gayesi içerisinde faaliyetlerini gösteriyorlar. Bu meslek grubundaki arkadaşlarımız şirketlerin ve işletmelerin mali tablolarının doğru, güvenilir, ihtiyaca uygun, karşılaştırılabilir ve muhasebe standartlarına uyumlu olmasından sorumlu arkadaşlarımız. Yöneticilerimiz patronlarımız, mali tabloların bu özeliklere sahip olmasının kendilerine sağlayacağı faydalardan ne yazık ki habersizler ve yaşamadan da öğrenemeyecekler. Bu sebeple ben burada belki de küçük bir kitapçık hazırlanabilecek kadar fa

1 Temmuz 2011 Cuma

Hesap dönemi biten faturaların gider kaydı

Hesap dönemi biten faturaların gider kaydı

Hasan Yalçın

E.Hesap Uzmanı/YMM



(01.07.2011)





Uygulamada özellikle yıl sonlarında bazı faturalar hesap dönemi kapandıktan sonra işletmeye geliyor. Bu durumlarda anılan faturada yer alan bedelin hangi dönemin gideri yazılacağı ve faturada yer alan KDV’nin indirim konusu yapılıp yapılamayacağını biliyor musunuz?



Ticari kazancın tespitinde iki temel ilke geçerlidir: Bunlar "dönemsellik" ve "tahakkuk esası" ilkeleridir. Vergi uygulamaları açısından tahakkuk ve dönemsellik ilkeleri gereğince, her gelir veya gider unsuru ait olduğu hesap döneminin kazancının tespitinde dikkate alınmalıdır. Bu çerçevede, hesap dönemi kapandıktan sonra gelen faturalarda yer alan tutarlar, tahakkuk ettikleri dönemin gideri olarak değerlendirilecektir. Başka bir ifadeyle; bu harcamaların kapanan vergilendirme dönemine ait bir gider olduğu açıktır. Bu nedenle ilgili oldukları dönemlerin kazanç tespitinde indirim konusu yapılmaları gerekmektedir. Bu durum ticari kazancın tespitinde dikkate alınan dönemsellik ilkesinin bir gereğidir.



Ancak pratikte bazen belirttiğimiz bu hususun uygulanmasında güçlükler ortaya çıkabilir. Bilindiği üzere Türk Ticaret Kanunu’nun 70. maddesi uyarınca: “Yevmiye defteri yeni senenin en geç Ocak ayı sonuna kadar notere ibraz ettirilip son kaydın altına ‘Noterce Görülmüştür’ sözü yazılarak mühür ve imza ile tasdik ettirilmesi şarttır.” Bu durumda Ocak ayı sonuna kadar Aralık ayına ait faturanın gelmemesi halinde söz konusu harcamaların ilgili olduğu döneme intikalinde sorunlar yaşanabilecektir. Bu harcamaların beyanname üzerinden indirimi diğer bir yöntem olabilir ancak bu yöntem kayıt nizamı açısından sakıncalar yaratabilecektir.



O halde Aralık ayına ait faturaların Ocak ayı sonuna kadar işletmeye gelmemesi halinde bu faturalarda yer alan harcamaların ilgili oldukları vergilendirme dönemlerine intikali yapılabilecektir. Ocak ayı geçtikten sonra işletmeye gelen faturalar ise geldikleri vergilendirme döneminin giderleri arasında yer alacaklardır. Konuya ilişkin olarak Danıştay tarafından verilen bir çok kararda sözkonusu giderlerin ödendiği yılda gider yazılmasının doğru olduğu görüşü savunulmuştur. Anılan kararların özetleri aşağıdaki gibidir:



“Elektrik ve su masrafları her ne kadar 1971 yılına ait ise de, o yıl kesin miktarı bilinmediğine göre ilgili yılda gider yazılması mümkün olmadığından, 1972 yılında ödendiği ihtilafsız olan 15.960 liralık elektrik ve su paralarının, Danıştay’ın süregelen kararları karşısında, ödendiği yılda (1972 yılında) gider yazılmasında bir sakınca bulunmadığına, bu nedenle söz konusu miktarın bulunan matrah farkından çıkarılmasında isabetsizlik görülmediğine oybirliğiyle karar verildi.”(Danıştay 4. Daire, 19.12.1979 Tarih, Esas No. 1978/3109, Karar No.1979/3541)



Ayrıca Danıştay 4. Daire tarafından verilen 10.6.1971 Tarih ve Esas No. 1990/6367, Karar No./4784 sayılı, 16.05.1979 Tarih ve Esas No. 1978/2767, Karar No. 1979/1343 sayılı, 24.02.1982 Tarih ve Esas No. 1981/1436 Karar No. 1982/242 sayılı kararları da aynı yöndedir.





Yine Danıştay 13. Dairesi tarafından verilen 16.02.1977 Tarihli kararın özeti aşağıdaki gibidir:

“Ticari kazançlarda gelir ve giderin tahakkuk ettikleri yılda netice hesaplarına intikal ettirilmesi gerekeceği Dairemizin süregelen içtihatlarından bulunmakta ise de; su, elektrik, havagazı ücreti ve reklam tabela ücreti gibi devamlı yapılan ve miktarı tahsilat ilmühaberi ile kesinleşen masrafların ödendikleri yılda gider yazılması mümkündür.” (Danıştay 13. Daire, 16.02.1977 Tarih, E.No.1976/1582, K.No.1977/503)



İndirim konusu yapılamayan KDV’ler gider unsuru olabiliyor



Bunun yanı sıra Katma Değer Vergisi Kanununun 29. maddesinin birinci fıkrasında, mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanun’da aksine hüküm bulunmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirim konusu yapabilecekleri belirtilmiştir. Maddenin üçüncü fıkrası gereğince indirim hakkı, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilmektedir.



Öte yandan, konuya ilişkin olarak yayımlanan 23 Seri No.lu KDV Genel Tebliği'nin, "Vergi İndirimi" başlıklı bölümünde, indirim zamanı indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla ilgili vesikaların kanuni defterlere kayıt edildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği hükme bağlanmıştır.



Buna göre, hesap dönemi kapandıktan sonra alınan faturalara ilişkin katma değer vergisinin, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu hesap dönemi aşıldığından, indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.



Bu nedenle söz konusu faturalarda yer alan ve indirim konusu yapılamayan katma değer vergisi tutarlarının maliyet veya gider unsuru olarak dikkate alınması mümkündür.



Ezber Bozan Özelge : Tapu Senedi İle Yapılan Arsa Paylı Daire Satışlarında Fatura Ne Zaman Düzenlenir?

Ezber Bozan Özelge : Tapu Senedi İle Yapılan Arsa Paylı Daire Satışlarında Fatura Ne Zaman Düzenlenir?



Devam eden inşaatta tapu senedi ile yapılan arsa paylı daire satışlarında fatura ne zaman düzenlenir?



Uygulamada tartışma konusu olan ve farklı görüşlerin yer aldığı bir konuda müteahhitlerin inşaa etmekte oldukları daire ve işyerlerini daha inşaatın başlangıcında proje halindeyken temel aşamasında ya da inşaat devam ederken,gerek özel sözleşme ve satış vaadi ile gerekse arsa payı kat irtifakı kurulmak suretiyle daire, kat veya dükkan satmaları halinde, satışa ilişkin faturanın ne zaman düzenleneceği konusundadır.



Konuya ilişkin olarak Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 13.04.2011 Tarihli özelge de ‘konutlar tamamlanmadan önce kat mülkiyetine geçilmiş ise, mülkiyet devri tapuda tescil suretiyle gerçekleştiğinden, tapuya tescil anında vergiyi doğuran olay meydana gelecek ve KDV hesaplanacaktır. Buna göre, konutlar fiilen tamamlanmadan önce kat mülkiyetine geçilmesi halinde mülkiyetin devri tapuda tescil suretiyle gerçekleştiğinden satışa ilişkin faturanın tapuya tescil tarihinden itibaren yedi gün içinde düzenlenmesi gerekmektedir’ şeklinde görüş bildirilmiştir.



Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın bu özelgesinin tam metni aşağıdaki gibidir. Ancak bu konuda söz konusu özelgede ileri sürülen görüş aksine verilmiş Danıştay kararları da mevcuttur. Bu konuya ilişkin daha önce kaleme alınan ve özelgede belirtilen görüşün aksini savunan bir makalenin özeti de özelgeden sonra okuyucuların ilgisine sunulmuştur.



Özelgenin Özeti.

1. Devam eden inşaatta tapu senedi ile yapılan arsa paylı daire satışlarında faturanın ne zaman düzenleneceği

İlgi dilekçenizde; ... Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün ... vergi numaralı mükellefi olarak yap-sat işi ile iştigal ettiğiniz belirtilerek, devam eden inşaatınızda tapu senedi ile yapılan daire satışlarınız için faturanın tapu tarihinde mi yoksa daire tesliminde mi ya da iskanın alınması durumunda mı düzenlenmesi gerektiği hususunda Başkanlığımızdan görüş verilmesi talep edilmiştir.

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu,

2/1 inci maddesinde, teslimin, bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcı veya adına hareket edenlere devredilmesi olduğu,

10/a maddesinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile 10/b maddesinde, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi anında vergiyi doğuran olayın meydana geldiği

hükme bağlanmıştır.

Gayrimenkul satışlarında mülkiyetin devri esas itibariyle gayrimenkulün tapuda alıcı adına tescil edilmesi ile gerçekleşmektedir. Tapuda alıcı adına tescil yapılmadan önce gayrimenkulün alıcının fiili kullanımına bırakılması ve alıcı tarafından malik gibi kullanılmaya başlanılması halinde, KDV açısından vergiyi doğuran olay gayrimenkulün kullanıma bırakılması anında meydana gelecektir.

Gayrimenkulün tapuda alıcı adına tescili veya fiili kullanımına bırakılmasından önce fatura veya benzeri belge düzenlenmesi halinde bu belgede gösterilen bedel üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.

Buna göre;

1. Konutların inşaatı devam ettiği sürece vergiyi doğuran olay meydana gelmeyeceğinden KDV hesaplanmayacaktır. Ancak konutlar tamamlanmadan önce kat mülkiyetine geçilmiş ise, mülkiyet devri tapuda tescil suretiyle gerçekleştiğinden, tapuya tescil anında vergiyi doğuran olay meydana gelecek ve KDV hesaplanacaktır.

2. Konutların fiilen kullanılmaya başlanması halinde, fiilen kullanıma başlandığı tarihte vergiyi doğuran olay meydana geldiğinden bu tarih itibariyle KDV hesaplanacaktır.

3. Tapuda tescil veya fiili kullanımdan önce herhangi bir tarihte fatura veya benzeri bir belge düzenlenmesi halinde, belgede yer alan tutarla sınırlı olmak üzere belgenin düzenlendiği tarihte vergiyi doğuran olayın gerçekleşecek ve bu tarihte KDV hesaplanacaktır.

Öte yandan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 229 uncu maddesinde; fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmıştır. Kanun'un 231 inci maddesinin 5 numaralı bendinde de; faturanın malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami 7 gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmemiş olan faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı, 232 nci maddesinde ise, birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla, kazancı basit usulde tespit edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek, satın aldıkları emtia ve hizmetler için de fatura istemek ve almak zorunda oldukları hükme bağlanmıştır.

Buna göre, konutlar fiilen tamamlanmadan önce kat mülkiyetine geçilmesi halinde mülkiyetin devri tapuda tescil suretiyle gerçekleştiğinden satışa ilişkin faturanın tapuya tescil tarihinden itibaren yedi gün içinde düzenlenmesi; konutların fiilen kullanılmaya başlanması durumunda ise, fiilen kullanıma başlandığı tarihten itibaren yedi gün içinde faturanın düzenlenmesi gerekmektedir.(Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 13.04.2011 Tarih ve B.07.1.GİB.4.06.18.02-32231-7875—228 sayılı Özelgesi)



2.Aksi Görüşteki Diğer Makale ve Gerekçeleri



(23 Mar 2006 – İnşaat devam ederken satışta KDV uygulaması: Hürriyet Emlak Haberleri. ... Şükrü KIZILOT,www.hurriyetemlak.com)



Bina inşa edip daire, kat ve dükkan halinde satan müteahhitlerin, daha inşaatın başlangıcında proje halindeyken temel aşamasında ya da inşaat devam ederken, kat irtifakı kurulmak suretiyle daire, kat veya dükkan satmaları halinde fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği ve KDV uygulanıp uygulanmayacağı konuları, uygulamada zaman zaman duraksamalara neden olabilmektedir.



Avans Sayılıyor

Müteahhitlerin kendi namlarına yapıp sattıkları daire ve işyerleri, imal edilen emtia niteliğindedir. Bu nedenle müteahhitlerin inşaa etmekte oldukları daire ve işyerlerini inşaat devam etmekte iken gerek özel sözleşme ve satış vaadi ile gerekse arsa payı üzerinden satışında, satışı yapılan daire veya dükkanın satış bedeli belli olmakla birlikte, inşaatın devamı sırasında satışı yapılan daire ve işyerleri karşılığında müşterilerden alınan para avans niteliğinde bulunmaktadır.

Bu durumda, inşaat devam etmekte iken veya arsa payı üzerinden satışı yapılan daire ve işyerlerine ilişkin satış bedelinin tamamının, inşaatın tamamlanıp anahtar teslimi yapılan yılın satış hasılatı olarak kayıtlarda gösterilmesi gerekmektedir.

İnşaat devam ederken yapılan satışlarda fatura düzenlenmez ve KDV de uygulanmaz. KDV’nin uygulanabilmesi için, bağımsız bölümlerin alıcıya teslimi gerekir.

Danıştay tarafından verilen bir Karar’da da, Özel inşaatlarda satılan kısımların tapuya tescili daha önceki bir tarih olsa bile, inşaatın bitim tarihinin vergiyi doğuran olay olarak kabul edilmesi gerektiği, inşaat bitmeden yapılan satış işlemlerinden elde edilen gelirin ise avans olarak değerlendirileceği belirtilmiştir (Dn. 4.D. nin 16.2.1996 tarih ve E. 1995921 K. 1996606 sayılı Kararı, Yaklaşım, Sayı 43, İnşaat Özel Sayısı, Temmuz 1996, s. 180-181).



Fatura Düzenleme

Öte yandan Vergi Usul Kanunu’nun 231. maddesinin 5. bendinde fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır hükmü yer almaktadır.

Buna göre fatura düzenlenmesi ödemeye bağlı olmayıp teslime bağlı olduğundan, faturanın mal teslimi veya hizmetin yapıldığı andan itibaren yedi günlük süre içerisinde düzenlenmesi gerekmektedir.



Vergiyi Doğuran Olay

Müteahhitlerin kendi namlarına yaptıkları inşaatlarda, inşaatın bitiminden önce özel sözleşme veya satış vaadi ile ya da arsa payı üzerinden yaptıkları satışlarda, henüz Kanunda tanımlandığı şekilde bir teslim veya hizmet mevcut olmadığından, alınan bedeller ise avans niteliği taşıdığından, fatura düzenlenmesi ve katma değer vergisi uygulanması söz konusu olmayacaktır. Ancak, alınan avanslar için fatura düzenlenmesi halinde, KDVK’nın 10b maddesine göre faturada gösterilen bedelle sınırlı olarak vergiyi doğuran olayın meydana geldiği kabul edilecek ve fatura bedeli üzerinden ayrıca KDV hesaplanacaktır.



Konu hakkında Danıştay tarafından verilen bir Kararın özeti ise aşağıdaki gibidir; İnşa halinde bulunan bir binadaki bağımsız bölümlerin ancak inşaat bittikten ve yapı kullanma izni alındıktan sonra teslimi söz konusu olacağından inşa halinde satılan ancak henüz teslim edilmemiş olan bağımsız bölümler nedeniyle vergiyi doğuran olay gerçekleşmemiş olacaktır (Dn. 11. D’nin, 07.06.1995 tarih ve E. 19952099, K. 19951823 sayılı Kararı, Şükrü KIZILOT, Danıştay Kararları ve Özelgeler, C 3, s. 130 vd.). Görüldüğü gibi, konut ve işyeri inşaatları devam ederken yapılan satışlarda, KDV yönünden vergiyi doğuran olay meydana gelmiyor. İnşaat bitip, yapı kullanma izni alındığından itibaren, yedi gün içinde satış faturası düzenleniyor. İnşaat firması fatura ile birlikte KDV’yi de talep eder.