29 Haziran 2009 Pazartesi

Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan değişiklikler

BASINDAN YAZILAR



Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan değişiklikler / İsmail Kökbulut



29.06.2009

TBMM'de geçen hafta kabul edilen 5904 Sayılı Kanun ile birçok vergisel değişiklik yapıldı.

Bu değişikliklerden özellikle Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılanlar birçok vatandaşımızı etkiliyor.

Kızılay'a yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamı vergiden düşülebilecek: 5904 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucu, iktisadi işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneği'ne makbuz karşılığı yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamı gelir vergisi beyannamesinde bildirilen gelirden düşülebilecek.

Aynı şekilde kurumlar da Kızılay'a yaptıkları nakdi bağış ve yardımların tamamını Kurumlar Vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından indirebilecek.

İşe başlatmama tazminatı vergiden istisna tutulacak: İşe başlatmama tazminatı, işten çıkarılan işçinin mahkeme kararı ile işine geri dönmesine karar verildiği durumlarda, işçiyi işine başlatmayan işverenin işçiye ödediği bir tazminat. İşçilerin işten çıkartılması hizmet akdinin feshedilmesi ve bu fesih için haklı bir sebep gösterilmesine bağlı.

Eğer herhangi bir sebep gösterilmeksizin işçi işten çıkarılırsa ya da gösterilen sebep işçi tarafından mahkemeye taşınıp mahkemece haklı bulunmazsa işveren işçiyi tekrar işe almak zorunda kalıyor. Mahkeme, işverenin işçisini tekrar işe başlatmaması durumunda ödeyeceği tazminat tutarını da belirliyor. İşçiye ödenen bu tazminatın Gelir Vergisi'nden istisna olup olmayacağı ise tartışma konusu idi. Son yapılan değişiklikle bu tazminatların istisna olduğu Maliye Bakanlığı'nca kabul edilmiş oldu.

Öte yandan, önceki dönemlerde ödenen bu tazminatlardan vergi kesilmişse, bu vergiler sahiplerine iade edilecek.

Ücret matrahından indirilecek istisna ve indirimlerde öncelik sırası belirlendi: Ücretlerin vergilemesi, ücret gelirinden Gelir Vergisi kesintisi yapılması suretiyle gerçekleşiyor. Fakat ücretler vergilenirken bazı unsurlar vergilenmiyor ya da bazı tutarlar indirim olarak ücret gelirinden (matrahından) düşülüp kalan tutar vergileniyor. İndirimlere örnek olarak "asgari geçim indirimi"ni verebiliriz. Bunun dışında, ekonomik kriz dönemlerinde olduğu gibi, özellikle teşvik amaçlı istisnalar da uygulanabiliyor. Mesela ücret gelirinin yarısı ya da belirli bir oranı vergilenmeyebiliyor. Geçtiğimiz günlerde hükümetin bu yönde çalışma yaptığı da açıklanmıştı.

Teşvik uygulamalarının yürürlüğe girmesiyle birlikte ücret matrahından indirilecek istisna ve indirim tutarı sayısı da artacak. 5904 Sayılı Kanun'la yapılan belirlemeye göre, ücretlerin vergilendirilmesinde önce asgari geçim indirimi uygulanacak, daha sonra, varsa teşvik amaçlı diğer indirim ve istisnalar dikkate alınacak.

Ürün senedi satışından doğan kazançlar vergiden istisna edildi: Tarımın gelişmesini teminen, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında düzenlenen ürün senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar, 31/12/2014 tarihine kadar Gelir ve Kurumlar Vergisi'nden müstesna hale geldi.





Kaynak: Bugün Gazetesi















23 Haziran 2009 Salı

Vergi kaçıran herkes hapse girecek

Vergi kaçıran herkes hapse girecek

|Hürriyet Gazetesi| |23.06.2009|



ŞİMDİYE kadar böyle bir uygulama yoktu. Vergi kaçakçılığı suçu işleyenlerden bazılarının hapis cezası, paraya çevrilebiliyordu. Bazılarının hapis cezası da ertelenebiliyordu.

Yasa değişikliği ile buna son veriliyor. Bundan böyle, vergi kaçakçılığı suçu kesinleşenlerin; hapis cezaları paraya çevrilemeyecek ve ertelenemeyecek.



HATA DÜZELTİLİYOR

Dikkatli okurlarımız hatırlayacaktır; 30 Mayıs 2009 günü yayımlanan “Kaçakçılara Müjde gibi Yasa” başlıklı yazımızda, “vergi kaçakçılarına müjde gibi bir yasa çıkıyor” diye ilgilileri uyararak, ciddi bir hataya dikkati çekmiştik.

Okumayanlar için kısaca özetleyelim.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 29 Mayıs 2009 günü Hesap Uzmanları Kurulu’nun 64. yıldönümü nedeniyle düzenlenen panelde, “Vergi kaçakçılığı yapanlar, bundan böyle hapis cezasını paraya çevirtemeyecekler, hapse girecekler. Bu yönde bir yasa değişikliği yapıyoruz” demişti. Bakan’ın açıklamasında, teknik anlamda ciddi bir yorum hatası vardı. O da şuydu; muhasebe hilesi yapanlara, çift defter kullananlara, defter ve belgelerini tahrif edenlere, verilen süreye rağmen defter ve belgelerini ibraz etmeyenlere, kapsamı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenlere ya da kullananlara, “1 yıldan 3 yıla kadar” uygulanan hapis cezası, “18 aydan 3 yıla” olarak değiştiriliyordu. Böylelikle, bir yıla kadar olan hapis cezalarının paraya çevrilmesi, asgari hapis cezası 18 aya yükseltilmek suretiyle önleniyordu.

Bu doğruydu ama vergi kanunu değiştirilirken, ceza kanunu değişikliği unutulmuştu. Nedenine gelince, Türk Ceza Kanunu’nun 51. maddesine göre; 2 yıl ve daha az süreli hapis cezaları ertelenebiliyordu. Böyle olunca, kaçakçılık suçu işleyenler, bundan böyle para dahi ödemeden hapse girmekten kurtulabilecekti. Özetle, “kaçakçılara müjde gibi” bir yasa çıkıyordu.

Maliye Bakanı Şimşek’in, İsmail Küçükkaya’ya yaptığı dünkü Akşam Gazetesi’nde yayımlanan açıklamasına göre, bu teknik hata da düzeltilecek. Türk Ceza Kanunu’nda küçük bir değişiklik yapılmak suretiyle, iki yıla kadar olan hapis cezalarının ertelenmesinde, parantez içi bir hükümle “vergi kaçakçılığı suçu ile ilgili hapis cezaları hariç” diye, özel bir hüküm konulacak. Böyle olunca, hapis cezasının ertelenmesi de önlenmiş olacak.



DÜŞÜK BORDROYA HAPİS

Konu çok teknik olduğu için, bazı okuyucularımız olayın ciddiyetini fark edememiş olabilir.

Somut bir örnek verelim.

Ülkemizde, 10 işverenden 9’u ücret bordrosunda, yanlarında çalışan işçileri ödedikleri gerçek ücret yerine, asgari ücret ya da bunun biraz üzerinde bir ücret üzerinden gösteriyorlar.

İşte bu fiil “kapsamı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme” yani “kaçakçılık suçu” sayılıyor. Cezası da 18 aydan üç yıla kadar hapis cezası olacak. Bu hapis cezası, paraya çevrilemeyeceği gibi, ertelenemeyecek de...

Aman dikkat!.. Bu kez olay ciddi...



KDV VE HARÇ İNDİRİMİNDE SON BİR HAFTA

- İşyeri teslimlerinde uygulanan yüzde 18’lik KDV oranı, Haziran ayı sonuna kadar yüzde 8 olarak uygulanacak.

- Gayrimenkul alım-satımında, alıcı ve satıcının binde 15’er oranında ödediği “tapu harcı”, Haziran ayı sonuna kadar, binde 5’er oranında uygulanacak.

1 Temmuz 2009’dan itibaren, işyeri teslimlerinde KDV yüzde 18, gayrimenkul alım satımındaki tapu harcı da yine binde 15 oranında uygulanacak.

Gayrimenkul alacak ya da satacak olanların dikkatine...



18 Haziran 2009 Perşembe

Defterlerin ibraz edilmemesinin sorumluluğu



Defterlerin ibraz edilmemesinin sorumluluğu / Bumin Doğrusöz



Defter ve belgelerin inceleme elemanlarına ibraz edilmemesi Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinde bir re'sen tarhiyat sebebi olarak kabul edilmiş, ayrıca 359/a maddesinde ibraz etmeme fiili hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılan bir fiil olarak düzenlenmiş, 344. maddesinde ise 359. madde kapsamında yer alan fiiller dolayısıyla kesilecek vergi ziyaı cezalarının üç kat kesileceği hükme bağlanmıştır. Kısaca, defter ve belgesini ibraz etmeyen aleyhine re'sen tarh olunan vergi üzerinden kesilecek ceza, kayba uğratılan verginin üç katıdır.

Defter ibraz etmeme fillerinde idarece, 359. maddeye göre ceza verilmesi için suç duyurusunda bulunulduktan başka, genellikle KDV indirimlerini reddetmek suretiyle vergi tarhiyatı yapmaktadır.

Öte yandan söz konusu vergi ve cezaların şirketten tahsil edilememesi halinde idare, Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesine dayanarak kanuni temsilciye yönelmektedir. Zira Vergi Usul Kanunu'nun anılan maddesi, kanuni temsilcilerin vergisel ödevlerini yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağını hükme bağlamıştır.

Bu hükümlerin uygulanmasında sermaye şirketlerinde karşılaşılan en büyük sorun, defter ve/veya belgeleri istenilen dönem ile ibraz edilmeme fiilinin işlendiği dönemlerin kanuni temsilcilerinin farklı olması halinde yaşanmaktadır. Örneğin 2004 yılı defterlerinin 2009 yılında istenildiği ve ibraz edilmediği bir olayda, 2004 yılı için KDV indirimlerinin reddi yoluyla tarh edilecek vergi ve cezanın şirketten tahsil edilmemesi durumunda, hangi dönemin kanuni temsilcilerinden isteneceği sorunu ortaya çıkmaktadır.

Hürriyeti bağlayıcı ceza uygulaması açısından sorun yoktur. Çünkü ceza, ibraz etmeme fiilini işleyenler, yani ibraz yükümlülüğünün yerine getirilmediği tarihteki kanuni temsilciler hakkında hükmolunacaktır.

Ancak vergi ve ceza için kanuni temsilciye müracaat konusunda, vergi idaresi ile yargı arasında görüş ayrılığı vardır.

Bu gibi durumlarda vergi idaresi, ibraz yükümlülüğünü yerine getirmeyen dönemin değil, tarhiyata konu dönemin kanuni temsilcileri aleyhine takibe geçmektedir.

Bu uygulama bize göre yanlıştır. Çünkü, 10. madde uyarınca kanuni temsilcilerin sorumlu olabilmesi, vergi alacağının onların vergisel ödevlerini yerine getirmemeleri yüzünden tahsil edilememiş olması koşuluna bağlanmıştır. İrdeleme konumuzda ise bir vergisel ödev olan saklama ve ibraz etme yükümlülüğü, ibraz talep edilen tarihteki kanuni temsilciler tarafından yerine getirilmemektedir. Onların bu yükümlülüğünü yerine getirmemesinden doğan hazinenin vergi alacağından, yine onların sorumlu olması gerekir.

Pek çok olayda, defter ve belgelerin ibrazının istendiği tarihte, ibrazı talep edilen dönemin kanuni temsilcileri çoktan görevden ayrılmış, hatta hisselerini devrederek şirketten bile ayrılmış olmaktadır. Böyle bir durumda, ibraz etmeme fiiline her hangi bir katılımından söz edilemeyecek bir eski kanuni temsilcinin, ibraz etmemenin sonuçlarından sorumlu tutulması bize göre hakkaniyetle bağdaşmaz.

Nitekim yargı kararları da, görüşümüzü doğrulamaktadır.

Örneğin Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu'nun 26.11.1999 tarihli ve E.1999/131, K.1999/505 sayılı kararında aynen; "ödenmesi istenen borç her ne kadar davacının yöneticilik yaptığı dönemi kapsamakta ise de davacının sorumluluğunun yöneticilik döneminde beyanname verilmemesi, beyan edilmiş bir borcun ödenmemesi veya yapılan inceleme sonunda noksan beyan tespiti hallerinde söz konusu olacağından, kendisinin kanuni temsilcilik sıfatının sona ermesinden sonraki yöneticilerin defter ibraz etmeme eylemi dolayısıyla katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyerek yapılan tarhiyatta davacının kasıt ve ihmalinden söz edilemeyeceğinden, adına düzenlenen ödeme emrinin hukuka uygun bulunmadığına ve ödeme emrinin iptalinin gerektiğine" hükmetmiştir. Yine benzer bir olayda Danıştay 9. Dairesi E.2004/1185, K.2005/1224 sayı ve 5.5.2005 tarihli kararında; "(...) 3.3.1998 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden ayrılan davacının bu tarihten sonra söz konusu şirkete ait defter ve belgeleri ibraz etmesine olanak bulunmadığından, VUK'nun 10. maddesi uyarınca söz konusu borçlardan sorumlu tutulmasına yasal olanak bulunmadığı" gerekçesiyle ödeme emirlerinin iptaline karar veren yerel mahkeme kararını onamıştır.

Bu konuyu dört yıl öncede yazdık. Bugün bu sorunların yine yaşanması dolayısıyla tekrar yazıyoruz. Dört yıl önce, Gelir İdaresi'nin bu konuyu bir genel tebliğle açıklama ve yönlendirmesinde yarar olduğunu da yazmıştık. Yine yazıyoruz. Umarız dört sene sonra tekrar yazmayız.



Kaynak: Referans Gazetesi





15 Haziran 2009 Pazartesi

Birleşen şirketler, vergiyi indirimli ödeyecek

Birleşen şirketler, vergiyi indirimli ödeyecek / Ahmet Yavuz

15.06.2009

Meclis'te görüşülen ve bu hafta tamamlanması beklenen tasarı ile bazı vergi kanunlarında değişiklik yapılıyor. Kanun küresel krizde zayıf düşen işletmelerin birleşme yoluyla güçlenmesi için vergisel avantajlar getiriyor. Birleşme sonrasında, 3 yıl süreyle yüzde 75'e kadar indirimli Kurumlar Vergisi uygulanacak. KOBİ'lerden birleşme nedeniyle dağılan kurumun, birleşme tarihinde sona eren hesap döneminde elde ettiği kazançları ile birleşilen kurumun birleşme işleminin gerçekleştiği hesap dönemi dahil olmak üzere, 3 hesap döneminde elde ettiği kazançlara indirimli vergi uygulanacak. Buna göre, KOBİ'lerin 31 Aralık 2009'a kadar birleşmeleri halinde, birleşilen kurumun dağılan kuruma ait kıymetleri bir bütün halinde devralması ve bilançosuna kaydetmesi gerekecek. Ayrıca birleşme sonrasında istihdam edilecek işçi sayısının 3 yıl süreyle birleşen kurumlarda çalışan işçilerden az olmaması gerekiyor. İşletmelerden Aralık 2008'de verilen sigorta bildirgesine göre 10 ila 250 işçi çalıştıran ve 2008 hesap döneminin sonu itibarıyla, yıllık net satışlar toplamı 25 milyon TL'yi geçmeyen veya aktif toplamı 25 milyon TL'den az olanlar KOBİ sayılacak. Konut yapı kooperatiflerinin üyelerine yaptıkları konut teslimleri, genel KDV rejimine tabi olacak. Buna göre, konut yapı kooperatiflerinin 150 metrekarenin altındaki konut teslimlerinde yüzde 1, 150 metrekarenin üzerindeki konut teslimlerinde ise yüzde 18 KDV alınacak. Özel okullar ve dershaneler için uygulanan KDV istisnası yurtlar için de getiriliyor. Buna göre öğrenci yurtlarına, bedelsiz verdikleri hizmetlerinde ilgili dönemdeki kapasitelerinin yüzde 10'unu geçmemek üzere KDV istisnası tanınmış oluyor. Ayrıca cep telefonlarının ithalinde gösterilen tutar üzerinden hesaplanan ÖTV'nin, 40 liradan az olması halinde, orana göre hesaplanan vergi yerine cep telefonu için 40 lira vergi alınacak. Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi hükmü getiriliyor. Ayrıca Gelir Vergisi'nden muaf tutulan ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebebiyle verilen tazminat ve yardımlara, işe başlatmama tazminatı dahil edilecek. Böylece haksız yere işten çıkarılan işçilerin işe iade edilmeleri yönündeki mahkeme kararına uymayan işverenlerin ödemesi gereken tazminattan vergi kesintisi yapılmaması sağlanmış olacak. Teşvikli bölgelerde çalışan işçilerin asgari geçim indiriminden nasıl faydalanacağı sorunu çözülüyor. Ücretlerin vergilendirilmesinde önce asgari geçim indirimi uygulanacak. Daha sonra, varsa teşvik amaçlı diğer indirim ve istisnalar dikkate alınacak. ÖTV indiriminde son gün Mart ayı ortalarında bazı ürünlerde 15 Haziran tarihine kadar ÖTV ve KDV indirimleri yapılmıştı. Daha sonra farklı ürünlerdeki KDV oranları da 3 aylığına aşağı çekilmişti. Bu ürünlerdeki indirim de 30 Haziran'da bitecek. İndirim sonrasında tüketicilere yüzde 6 ile 14 arasında fiyat avantajı sağlanmıştı. Bu durum özellikle pahalı ürünlerde önemli tutarlarda indirim sağladı. Başlarda tüketiciler bu avantajdan faydalanmak için satıcılara akın etti. Birçok fabrika üretime ara verme kararını gözden geçirerek üretime yeniden başladı. Daha sonra talep artışını gören satıcıların vergi indirimini tüketiciye yansıtmadığını, ürün fiyatlarında zam yaptıklarını gördük. İndirim, birim başına alınacak verginin azalmasına sebep oldu ama satışların artması sebebiyle vergi gelirlerinde toplamda artış görüldü. Şimdi indirim süresinin sonuna gelindi. İndirimlerin devam edip etmeyeceği siyasî aktörlerin tercihi olacak. İndirime konu edilen ürünlerin büyük çoğunluğu yurtdışından ithal edilen ürünler. İthalatın artması cari açığı büyütebilir. Bu yüzden karar alıcıların ince eleyip sık dokuması gerekecek. Yine de özellikle yerli üretimin yoğun olduğu sektörlerde canlanmayı devam ettirecek tedbirlere ihtiyaç var.

Ba-Bs FORMLARI KATMA DEĞER VERGİSİ BEYANNAMESİ İLE BİRLİKTE VERİLEBİLİR Mİ?

Neslihan İÇTEN İNCEVergi Denetmeni Ba-Bs FORMLARI KATMA DEĞER VERGİSİ BEYANNAMESİ İLE BİRLİKTE VERİLEBİLİR Mİ?
Tarih: 15.06.2009
1-GİRİŞ
381 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflere 2008 yılı ve müteakip yıllarda düzenleyecekleri Ba-Bs bildirim formlarını aylık dönemler halinde vermeleri hususunda, Maliye Bakanlığı’nca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 148, 149 ve mükerrer 257. maddelerine dayanılarak zorunluluk getirilmiştir.
Bu yazımızda, “belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını içeren Form Ba (Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu), mal ve hizmet satışlarını içeren Form Bs (Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu) bildirimlerinin katma değer vergisi beyannameleri ile birlikte verilebilir mi” sorusuna yanıt aranacak ve özellikli durumlar üzerinde durulacaktır.
2-Ba-Bs FORMLARINI BİLDİRMEK ZORUNDA OLANLAR
381 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği[1] ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflere 2008 yılı ve müteakip yıllarda düzenleyecekleri Ba-Bs bildirim formlarını aylık dönemler halinde vermeleri hususunda zorunluluk getirilmiştir. Buna göre, bilanço esasına göre defter tutmayan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri için böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Örneğin, KDV mükellefiyeti olmayan bir kooperatifin bilanço usulüne göre defter tutuyor olmasından dolayı KDV mükellefiyeti bulunmasa dahi Ba ve Bs formlarını verme zorunluluğu bulunmaktadır. Yine, serbest bölge muafiyetinden yararlanan kurumlar vergisi mükellefinin bilanço usulüne göre defter tutuyor olmasından dolayı Form Ba ve Form Bs verme zorunluluğu ortadan kalkmamaktadır. Ama kurumlar vergisinden muaf olan tarım kredi kooperatiflerinin ise Ba ve Bs bildirim formlarını verme zorunlulukları bulunmamaktadır.
3-Ba-Bs FORMLARININ BİLDİRİMİNDE HAD
2008 yılı ve takip eden yıllara ilişkin mükelleflerin mal ve/veya hizmet alımları ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak had 8.000.-YTL olarak yeniden belirlenmiştir. Buna göre, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 8.000.-YTL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alımları, Form Ba (Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu); bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 8.000.-YTL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları ise Form Bs (Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu) ile bildirilecektir. Limitin altında kalan alış ve satış bedelleri toplamı ise "Diğer Mal ve Hizmet Bedeli Toplamı" (Bilanço Esasına Göre Defter Tutan Mükelleflerin Mal Ve Hizmet Alımlarına/Satımlarına İlişkin Bildirimde Tablo III) bölümüne yazılacaktır. (Ödeme kaydedici cihazlar kullanılmak suretiyle yapılan satışların toplamı KDV hariç tutarlar olarak Tablo III’ dahil edilecektir.)
Bildirim verme yükümlülüğünde olan, ancak, tüm alış ve satışları belirtilen hadlerin altında kalan mükellefler, söz konusu formları tebliğ ekinde yer alan Tablo II dışındaki tüm bilgileri doldurmak suretiyle vermek zorundadırlar. Bu bildirimlerinde limit altında olan tüm alışları için Ba formunun, limit altında olan tüm satışları için de Bs formunun Tablo III bölümünde yer alan "Diğer Mal ve Hizmet Bedeli Toplamı" alanları doldurulacaktır.
4-Ba-Bs FORMLARININ VERİLME ŞEKLİ
Bilanço esasına göre defter tutan ve 376 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine göre beyannamesini elektronik ortamda vermek zorunda olan mükellefler, Ba ve Bs bildirim formlarını da elektronik ortamda vermek zorundadırlar.
Bildirimlerin elektronik ortamda verilmesinde, bildirimlerin verilmiş sayılabilmesi için onaylama işleminin yapılması şarttır. Bildirim formlarını elektronik ortamda vermek zorunda olan mükellefler, kesinlikle kağıt ortamında bir daha bildirim formu vermeyeceklerdir. Vergi daireleri kağıt ortamında verilen (elden veya posta ile) bildirim formlarını hiçbir şekilde kabul etmeyecektir.
Bildirimlerin verileceği tarihten önce bağlı oldukları vergi dairesi değişen mükellefler bildirim formlarını, halen bağlı oldukları vergi dairesinin mükellefi olarak göndereceklerdir.
Bilanço esasına göre defter tutmakla birlikte, otomasyona geçmemiş mal müdürlüklerine bağlı olan mükellefler, bildirim formlarını, bağlı bulundukları mal müdürlüklerine kağıt ortamında vermek zorundadırlar. Vergi dairesi mükellefi iken otomasyona geçmemiş mal müdürlüğüne nakil olan mükellefler, bildirim formlarını, nakil oldukları mal müdürlüğüne kağıt ortamında vereceklerdir.
5-Ba-Bs FORMLARINDA DÜZELTME İŞLEMİ
Mükellefler, elektronik ortamda verdikleri bildirim formlarını onayladıktan veya kağıt ortamında bildirimde bulunduktan sonra, verdikleri bildirim formunda hata yaptıklarını belirlemeleri halinde düzeltme yapabilirler. Ancak, düzeltme bildirimi süresinden sonra verilmiş ise, Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355. maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilecektir.
Düzeltme işleminde ilk bildirim formu tamamen iptal edilmekte ve ikinci defa verilen bildirim formu geçerli kabul edilmektedir. Bu sebeple, düzeltme yapması gereken mükelleflerin, yeni bildirim formunu, daha önce bildirimde bulunulmamış gibi tüm alım-satım bilgilerini içerecek şekilde doldurmaları gerekmektedir. Bildirimlerin sadece bir tanesinde hata yapıldığının belirtilmesi halinde, sadece hata yapılan bildirim formunun (Form Ba veya Form Bs) düzeltilmiş haliyle bildirilmesi yeterlidir.
6-ÖZELLİKLİ DURUMLAR
-İşini bırakan (terk eden) mükellefler bildirim formlarını işin bırakıldığı tarihi izleyen ayın son günü akşamına kadar vermek zorundadırlar. Bildirim formlarının verileceği vergi dairesi, mükelleflerin en son bağlı bulundukları vergi dairesidir. Tasfiyesi devam eden mükellefler bildirimlerini, tasfiye süresince aylık dönemler halinde vereceklerdir. Tasfiye sonunda ise bildirimler, tasfiyenin sonuçlandığı tarihten itibaren otuz gün içinde tasfiye memuru veya 3568 sayılı Kanuna istinaden yetki almış meslek mensupları tarafından verilecektir.
-Bilanço esasına göre defter tutmakta iken, işletme hesabı esasına geçen mükellefler, işletme hesabına geçtikleri yıldan itibaren bildirimde bulunmayacaklardır. Buna karşın, işletme hesabına göre defter tutmakta iken, bilanço esasına geçen mükelleflerin, bilanço esasına geçtikleri yılın ilk ayından itibaren bildirim formu verme zorunlulukları bulunmaktadır.
-Birden fazla şubesi bulunan mükellefler bildirim formlarını şube bazında değil, şube bilgilerini birleştirmek suretiyle merkezden tek bir form halinde vereceklerdir.
-Bir kişi veya kurumdan yapılan alışlar Form Ba'da tek satır olarak, bir kişi veya kuruma yapılan satışlar da Form Bs'de tek satır olarak gösterilecektir. Buna göre, aynı mükellefin birden fazla şubesinden yapılan alışlar, muhasebe sistemi gereği ayrı ayrı takip edilse bile, Form Ba'da tek satır olarak gösterilecektir. Aynı şekilde, aynı mükellefin birden fazla şubesine yapılan satışlar da, muhasebe sistemi gereği ayrı ayrı takip edilse bile, Form Bs'de tek satır olarak gösterilecektir.
-Herhangi bir mal ve hizmet alımına bağlı olarak, ödemenin gecikmesi suretiyle ortaya çıkan ve fatura düzenlenmek suretiyle alıcıya yansıtılan kur farkı gelirleri/giderleri de bildirimlere dahil edilecektir.
-Bildirim formları özel tüketim vergisi dahil olarak doldurulacaktır.
-Mükellefler, Vergi Usul Kanunu’nun 235. maddesi gereğince müstahsil makbuzu düzenlemek suretiyle yapmış oldukları alımlarını Form Ba ile bildirmek zorundadırlar. Müstahsil makbuzu ile yapılan alımlar, gelir vergisi tevkifatı yapılmadan önceki brüt tutarları ile bildirilecektir.
-Bankalar, Katılım Bankaları, Aracı Kurumlar, Portföy Yönetim Şirketleri, Menkul Kıymet Yatırım Fon ve Ortaklıkları ile Sigorta Şirketleri yapmış oldukları işlemleri belirli periyotlarla Bakanlığımıza bildirdiklerinden, hizmet ve satış işlemlerinde düzenledikleri dekont bilgilerini Form Bs ile bildirmelerine gerek bulunmamaktadır. Aynı şekilde, bu kurumların kendi aralarındaki işlemler sebebiyle düzenledikleri dekontların karşı tarafça Form Ba ile bildirilmesine de gerek bulunmamaktadır. Ancak, bu kurumlar, faturalı olarak yaptıkları mal ve hizmet alımlarını genel esaslar çerçevesinde Form Ba ile bildirmek zorundadırlar.
-Kurumlar vergisinden muaf olanlar 2007 yılı ve takip eden yıllarda Ba ve Bs bildiriminde bulunmayacaklardır.
-Birleşme halinde, münfesih kurum veya kurumlara ait bildirim formları bu kurumların fesih oldukları tarihteki kanuni temsilcileri tarafından verilir. Kurumlar Vergisi Kanunu hükümleri çerçevesinde yapılan devirlerde ise, münfesih kurumun o dönemdeki faaliyetlerine ilişkin bildirim formları, münfesih kurumun unvanı ve vergi kimlik numarası yazılmak suretiyle devir alan kurum tarafından verilecektir.
-Kağıt ortamındaki bildirim formları, mükellef ve varsa mükelleflerin 3568 sayılı Kanuna istinaden yetki almış serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşaviri tarafından müştereken imzalanacaktır.
7-NOTERLERDE YAPTIRILAN İŞLEMLER
Noterlerin, Kanunlarına göre vermiş oldukları noterlik hizmetlerini Bs formu ile bildirilmelerine gerek bulunmamaktadır. Aynı şekilde, noterlerde yaptırılan işlemlerin de Ba formu ile bildirilmesine gerek bulunmamaktadır. Noterler, faturalı olarak yaptıkları mal ve hizmet alımlarını genel esaslar çerçevesinde Form Ba ile bildirmek zorundadırlar.
8-DÖVİZ ALIM-SATIM İŞİ İLE UĞRAŞANLAR
Döviz alım-satım işi ile uğraşanlar, belirli miktarın üzerindeki döviz alım-satım bilgilerini Bakanlığımıza bildirmek zorunda olduklarından, bu işlemlerini ayrıca Ba ve Bs bildirim formlarıyla bildirmelerine gerek bulunmamaktadır. Ancak, bu işletmeler, faturalı olarak yaptıkları mal ve hizmet alımlarını genel esaslar çerçevesinde Form Ba ile bildirmek zorundadırlar. Diğer taraftan, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin döviz büroları ve yetkili diğer kuruluşlardan yapmış oldukları döviz alım-satımlarını Ba ve Bs bildirim formlarına dahil etmelerine gerek bulunmamaktadır.
9-ELEKTRİK, SU, DOĞALGAZ GİBİ HİZMET TESLİM FATURALARI
Elektrik, su, doğalgaz gibi bir hizmet tesliminin bildirim uygulaması bakımından diğer mal ve hizmet teslimlerinden farkı bulunmamaktadır. Dolayısıyla aylık KDV hariç 8.000.-TL’yi aşan elektrik, su, doğalgaz gibi hizmet teslim faturaları Ba bildirim formunun tablo II kısmına, 8.000.-TL’yi aşmayan faturalar ise tablo III kısmına ilave edilecektir.
10-SİGORTA ŞİRKETLERİNCE ÖDENEN TAZMİNATLAR
Sigorta şirketleri tarafından yapılan tazminat ödemeleri fatura ile belgelendirilen bir mal veya hizmet alımına dayanıyor ise, bu alımların genel esaslar çerçevesinde katma değer vergisi hariç tutarlarıyla Ba bildirim formuna dahil edilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, sigorta şirketlerinin poliçe bilgilerini Form Bs ile bildirmelerine gerek bulunmamaktadır.

11-MAL ALIM VE SATIM İADELERİ
Bir kişi veya kurumdan yapılmış olan ve belirlenen haddi aşan alımlar, Ba bildirim formu ile bildirilecek; bu alımların bir kısmı daha sonra iade edilmişse, bu iadeler -belirlenen haddin üzerinde olması halinde- Bs bildirim formunda satış olarak gösterilecektir. Aynı şekilde, bir kişi veya kuruma yapılmış olan ve belirlenen haddi aşan satışlar, Bs bildirim formu ile bildirecek; bu satışların bir kısmı daha sonra iade alınmışsa, bu iadeler -belirlenen haddin üzerinde olması halinde- Ba bildirim formunda alım olarak gösterilecektir.
12-CEZAİ MÜEYYİDE
Bildirim formlarını elektronik ortamda veya kağıt ortamında belirlenen süre içinde vermeyen, eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunan mükellefler hakkında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355. maddesi uyarınca işlem yapılacaktır. Ba ve Bs bildirim formlarını vermeyen, eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunan mükelleflere Vergi Usul Kanunu’nun söz konusu madde hükmüne göre 2008 yılı için 1.490.-YTL özel usulsüzlük cezası kesilecektir.
13-Ba-Bs BİLDİRİM FORMLARINA İLİŞKİN CEZADA UZLAŞMA MÜESSESESİ
“Tarhiyat Sonrası Uzlaşma” yönetmeliğinin[2] 2. maddesine göre tarhiyat sonrası uzlaşmanın kapsamına; vergi daireleri tarafından mükellef adına ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen ve vergi dairelerinin tarha yetkili olduğu bütün vergi, resim ve harçlar ile bunlara ilişkin olarak kesilecek vergi ziyaı cezaları girmektedir. Usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ile kaçakçılık suç ve cezalarından dolayı vergi ziyaına sebebiyet verilmesi durumunda tarh edilen vergi ve kesilen ceza uzlaşma kapsamı dışındadır.

Buna göre, Ba ve Bs bildirim formlarını vermeyen, eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunan mükellefler adına kesilecek özel usulsüzlük cezaları tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamına girerken, tarhiyat sonrası uzlaşma kapsamına girmemektedir.
14-Ba-Bs FORMLARI KATMA DEĞER VERGİSİ BEYANNAMESİ İLE BİRLİKTE VERİLEBİLİR Mİ?
381 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, 2008 yılı ve müteakip yıllarda düzenleyecekleri Ba-Bs bildirim formlarını takvim yılı yerine aylık dönemler halinde vereceklerdir. Mükellefler bildirim formlarını aylık dönemler halinde düzenleyerek, takip eden ayın 5. gününden itibaren bir sonraki ayın 5. günü akşamına kadar vermekle yükümlüdürler. (Örneğin; bir mükellef 2008 yılı Haziran ayına ait Ba-Bs bildirimlerini 05 Temmuz 2008 gününden itibaren 05 Ağustos 2008 tarihi akşamına kadar verebilecektir). Özel hesap dönemine tabi olan mükelleflerin de, Ba-Bs bildirim formlarını tabi oldukları özel hesap dönemi itibariyle değil, aylık dönemler halinde düzenlemeleri gerekmektedir.
Şu halde, 381 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yapılan değişiklikle Katma Değer Vergisi mükelleflerinin beyanlarının oto-kontrolüne imkan verecek olan Ba-Bs bildirim formlarının takvim yılı yerine aylık dönemler halinde verilecek olması mükelleflerin mal alım ve satımları ile KDV beyanları üzerindeki çapraz kontrolün etkinliğini hızlandırdığı gibi sahte belge kullanımı yönünden de caydırıcı sonuç doğuracaktır. Diğer taraftan, bu formların aylık olarak hazırlanacak olması meslek mensuplarına büyük bir iş yükü getirecektir. Bu konu ise, meslek mensuplarınca Ba-Bs bildirim formlarını katma değer vergisi beyannameleri ile birlikte verilip-verilemeyeceği konusunu gündeme getirmiştir.
Bilindiği üzere, KDV mükellefleri katma değer vergisi beyannamelerini, vergilendirme dönemini takibeden ayın yirmialtıncı günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine vermekle yükümlüdürler. 2008 yılı Ocak ayından itibaren söz konusu katma değer vergisi beyannamesinde “Bu Döneme Ait İndirilecek KDV Tutarının Oranlara Göre Dağılımı” nı gösteren tabloda hesaplama (İndirilecek KDV’ nin oran ve matrah şeklinde ayrıştırılması) değiştirilmiştir. Bu noktada ise, mükelleflerin aylık olarak düzenleyecekleri Ba-Bs bildirim formlarının KDV beyannamesindeki matrahla uyumlu olması gerekmektedir. Ancak, düzenlenmiş bir faturanın alım ve satımı yapan işletmelerce farklı aylara kaydı yapılabilmektedir. Bu durum özellikle işletmeye geç giren faturalar konusunda yaşanmaktadır. Örneğin, A işletmesi B işletmesine 31.01.2009 tarihinde 100.-TL’lik mal satmış olsun. A işletmesi 100.-TL’lik satışını Ocak ayı kayıtlarına yansıtarak Ocak ayı KDV beyannamesi ile 26.02.2009 tarihine kadar beyan edecektir. Bs bildirim formunu ise Şubat ayının beşinden diğer ayın beşine kadar bildirecektir. B işletmesi ise faturanın geç gelmesinden dolayı 100.-TL’lik faturayı 01.02.2009 tarihinde mal alışı olarak kayıtlara almış Şubat ayı KDV beyannamesinde indirilecek KDV’ yi indirim konusu yapmıştır. Ancak, B işletmesi 100.-TL’lik mal alışını Ocak ayı Ba formunda bildirmelidir. Kişisel görüşümüze göre, Ba bildirim formunun düzenlenmesinde faturanın kayıt tarihi yerine düzenlenme tarihinin dikkate alınması gerekmektedir. Kısacası, söz konusu beyanname ve bildirim formları birbirine paralel olarak düzenlendiği için aynı aya ait beyanname ve bildirim formlarının aynı dönemde verilmesinde bir sakınca görmemekteyiz.

Ba-Bs FORMLARI KATMA DEĞER VERGİSİ BEYANNAMESİ İLE BİRLİKTE VERİLEBİLİR Mİ?

Neslihan İÇTEN İNCE

Vergi Denetmeni





Ba-Bs FORMLARI KATMA DEĞER VERGİSİ BEYANNAMESİ İLE BİRLİKTE VERİLEBİLİR Mİ?

Tarih: 15.06.2009

1-GİRİŞ

381 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflere 2008 yılı ve müteakip yıllarda düzenleyecekleri Ba-Bs bildirim formlarını aylık dönemler halinde vermeleri hususunda, Maliye Bakanlığı’nca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 148, 149 ve mükerrer 257. maddelerine dayanılarak zorunluluk getirilmiştir.

Bu yazımızda, “belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını içeren Form Ba (Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu), mal ve hizmet satışlarını içeren Form Bs (Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu) bildirimlerinin katma değer vergisi beyannameleri ile birlikte verilebilir mi” sorusuna yanıt aranacak ve özellikli durumlar üzerinde durulacaktır.

2-Ba-Bs FORMLARINI BİLDİRMEK ZORUNDA OLANLAR

381 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği[1] ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflere 2008 yılı ve müteakip yıllarda düzenleyecekleri Ba-Bs bildirim formlarını aylık dönemler halinde vermeleri hususunda zorunluluk getirilmiştir. Buna göre, bilanço esasına göre defter tutmayan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri için böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Örneğin, KDV mükellefiyeti olmayan bir kooperatifin bilanço usulüne göre defter tutuyor olmasından dolayı KDV mükellefiyeti bulunmasa dahi Ba ve Bs formlarını verme zorunluluğu bulunmaktadır. Yine, serbest bölge muafiyetinden yararlanan kurumlar vergisi mükellefinin bilanço usulüne göre defter tutuyor olmasından dolayı Form Ba ve Form Bs verme zorunluluğu ortadan kalkmamaktadır. Ama kurumlar vergisinden muaf olan tarım kredi kooperatiflerinin ise Ba ve Bs bildirim formlarını verme zorunlulukları bulunmamaktadır.

3-Ba-Bs FORMLARININ BİLDİRİMİNDE HAD

2008 yılı ve takip eden yıllara ilişkin mükelleflerin mal ve/veya hizmet alımları ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak had 8.000.-YTL olarak yeniden belirlenmiştir. Buna göre, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 8.000.-YTL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alımları, Form Ba (Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu); bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 8.000.-YTL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları ise Form Bs (Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu) ile bildirilecektir. Limitin altında kalan alış ve satış bedelleri toplamı ise "Diğer Mal ve Hizmet Bedeli Toplamı" (Bilanço Esasına Göre Defter Tutan Mükelleflerin Mal Ve Hizmet Alımlarına/Satımlarına İlişkin Bildirimde Tablo III) bölümüne yazılacaktır. (Ödeme kaydedici cihazlar kullanılmak suretiyle yapılan satışların toplamı KDV hariç tutarlar olarak Tablo III’ dahil edilecektir.)

Bildirim verme yükümlülüğünde olan, ancak, tüm alış ve satışları belirtilen hadlerin altında kalan mükellefler, söz konusu formları tebliğ ekinde yer alan Tablo II dışındaki tüm bilgileri doldurmak suretiyle vermek zorundadırlar. Bu bildirimlerinde limit altında olan tüm alışları için Ba formunun, limit altında olan tüm satışları için de Bs formunun Tablo III bölümünde yer alan "Diğer Mal ve Hizmet Bedeli Toplamı" alanları doldurulacaktır.

4-Ba-Bs FORMLARININ VERİLME ŞEKLİ

Bilanço esasına göre defter tutan ve 376 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine göre beyannamesini elektronik ortamda vermek zorunda olan mükellefler, Ba ve Bs bildirim formlarını da elektronik ortamda vermek zorundadırlar.

Bildirimlerin elektronik ortamda verilmesinde, bildirimlerin verilmiş sayılabilmesi için onaylama işleminin yapılması şarttır. Bildirim formlarını elektronik ortamda vermek zorunda olan mükellefler, kesinlikle kağıt ortamında bir daha bildirim formu vermeyeceklerdir. Vergi daireleri kağıt ortamında verilen (elden veya posta ile) bildirim formlarını hiçbir şekilde kabul etmeyecektir.

Bildirimlerin verileceği tarihten önce bağlı oldukları vergi dairesi değişen mükellefler bildirim formlarını, halen bağlı oldukları vergi dairesinin mükellefi olarak göndereceklerdir.

Bilanço esasına göre defter tutmakla birlikte, otomasyona geçmemiş mal müdürlüklerine bağlı olan mükellefler, bildirim formlarını, bağlı bulundukları mal müdürlüklerine kağıt ortamında vermek zorundadırlar. Vergi dairesi mükellefi iken otomasyona geçmemiş mal müdürlüğüne nakil olan mükellefler, bildirim formlarını, nakil oldukları mal müdürlüğüne kağıt ortamında vereceklerdir.

5-Ba-Bs FORMLARINDA DÜZELTME İŞLEMİ

Mükellefler, elektronik ortamda verdikleri bildirim formlarını onayladıktan veya kağıt ortamında bildirimde bulunduktan sonra, verdikleri bildirim formunda hata yaptıklarını belirlemeleri halinde düzeltme yapabilirler. Ancak, düzeltme bildirimi süresinden sonra verilmiş ise, Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355. maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilecektir.

Düzeltme işleminde ilk bildirim formu tamamen iptal edilmekte ve ikinci defa verilen bildirim formu geçerli kabul edilmektedir. Bu sebeple, düzeltme yapması gereken mükelleflerin, yeni bildirim formunu, daha önce bildirimde bulunulmamış gibi tüm alım-satım bilgilerini içerecek şekilde doldurmaları gerekmektedir. Bildirimlerin sadece bir tanesinde hata yapıldığının belirtilmesi halinde, sadece hata yapılan bildirim formunun (Form Ba veya Form Bs) düzeltilmiş haliyle bildirilmesi yeterlidir.

6-ÖZELLİKLİ DURUMLAR

-İşini bırakan (terk eden) mükellefler bildirim formlarını işin bırakıldığı tarihi izleyen ayın son günü akşamına kadar vermek zorundadırlar. Bildirim formlarının verileceği vergi dairesi, mükelleflerin en son bağlı bulundukları vergi dairesidir. Tasfiyesi devam eden mükellefler bildirimlerini, tasfiye süresince aylık dönemler halinde vereceklerdir. Tasfiye sonunda ise bildirimler, tasfiyenin sonuçlandığı tarihten itibaren otuz gün içinde tasfiye memuru veya 3568 sayılı Kanuna istinaden yetki almış meslek mensupları tarafından verilecektir.

-Bilanço esasına göre defter tutmakta iken, işletme hesabı esasına geçen mükellefler, işletme hesabına geçtikleri yıldan itibaren bildirimde bulunmayacaklardır. Buna karşın, işletme hesabına göre defter tutmakta iken, bilanço esasına geçen mükelleflerin, bilanço esasına geçtikleri yılın ilk ayından itibaren bildirim formu verme zorunlulukları bulunmaktadır.

-Birden fazla şubesi bulunan mükellefler bildirim formlarını şube bazında değil, şube bilgilerini birleştirmek suretiyle merkezden tek bir form halinde vereceklerdir.

-Bir kişi veya kurumdan yapılan alışlar Form Ba'da tek satır olarak, bir kişi veya kuruma yapılan satışlar da Form Bs'de tek satır olarak gösterilecektir. Buna göre, aynı mükellefin birden fazla şubesinden yapılan alışlar, muhasebe sistemi gereği ayrı ayrı takip edilse bile, Form Ba'da tek satır olarak gösterilecektir. Aynı şekilde, aynı mükellefin birden fazla şubesine yapılan satışlar da, muhasebe sistemi gereği ayrı ayrı takip edilse bile, Form Bs'de tek satır olarak gösterilecektir.

-Herhangi bir mal ve hizmet alımına bağlı olarak, ödemenin gecikmesi suretiyle ortaya çıkan ve fatura düzenlenmek suretiyle alıcıya yansıtılan kur farkı gelirleri/giderleri de bildirimlere dahil edilecektir.

-Bildirim formları özel tüketim vergisi dahil olarak doldurulacaktır.

-Mükellefler, Vergi Usul Kanunu’nun 235. maddesi gereğince müstahsil makbuzu düzenlemek suretiyle yapmış oldukları alımlarını Form Ba ile bildirmek zorundadırlar. Müstahsil makbuzu ile yapılan alımlar, gelir vergisi tevkifatı yapılmadan önceki brüt tutarları ile bildirilecektir.

-Bankalar, Katılım Bankaları, Aracı Kurumlar, Portföy Yönetim Şirketleri, Menkul Kıymet Yatırım Fon ve Ortaklıkları ile Sigorta Şirketleri yapmış oldukları işlemleri belirli periyotlarla Bakanlığımıza bildirdiklerinden, hizmet ve satış işlemlerinde düzenledikleri dekont bilgilerini Form Bs ile bildirmelerine gerek bulunmamaktadır. Aynı şekilde, bu kurumların kendi aralarındaki işlemler sebebiyle düzenledikleri dekontların karşı tarafça Form Ba ile bildirilmesine de gerek bulunmamaktadır. Ancak, bu kurumlar, faturalı olarak yaptıkları mal ve hizmet alımlarını genel esaslar çerçevesinde Form Ba ile bildirmek zorundadırlar.

-Kurumlar vergisinden muaf olanlar 2007 yılı ve takip eden yıllarda Ba ve Bs bildiriminde bulunmayacaklardır.

-Birleşme halinde, münfesih kurum veya kurumlara ait bildirim formları bu kurumların fesih oldukları tarihteki kanuni temsilcileri tarafından verilir. Kurumlar Vergisi Kanunu hükümleri çerçevesinde yapılan devirlerde ise, münfesih kurumun o dönemdeki faaliyetlerine ilişkin bildirim formları, münfesih kurumun unvanı ve vergi kimlik numarası yazılmak suretiyle devir alan kurum tarafından verilecektir.

-Kağıt ortamındaki bildirim formları, mükellef ve varsa mükelleflerin 3568 sayılı Kanuna istinaden yetki almış serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşaviri tarafından müştereken imzalanacaktır.

7-NOTERLERDE YAPTIRILAN İŞLEMLER

Noterlerin, Kanunlarına göre vermiş oldukları noterlik hizmetlerini Bs formu ile bildirilmelerine gerek bulunmamaktadır. Aynı şekilde, noterlerde yaptırılan işlemlerin de Ba formu ile bildirilmesine gerek bulunmamaktadır. Noterler, faturalı olarak yaptıkları mal ve hizmet alımlarını genel esaslar çerçevesinde Form Ba ile bildirmek zorundadırlar.

8-DÖVİZ ALIM-SATIM İŞİ İLE UĞRAŞANLAR

Döviz alım-satım işi ile uğraşanlar, belirli miktarın üzerindeki döviz alım-satım bilgilerini Bakanlığımıza bildirmek zorunda olduklarından, bu işlemlerini ayrıca Ba ve Bs bildirim formlarıyla bildirmelerine gerek bulunmamaktadır. Ancak, bu işletmeler, faturalı olarak yaptıkları mal ve hizmet alımlarını genel esaslar çerçevesinde Form Ba ile bildirmek zorundadırlar. Diğer taraftan, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin döviz büroları ve yetkili diğer kuruluşlardan yapmış oldukları döviz alım-satımlarını Ba ve Bs bildirim formlarına dahil etmelerine gerek bulunmamaktadır.

9-ELEKTRİK, SU, DOĞALGAZ GİBİ HİZMET TESLİM FATURALARI

Elektrik, su, doğalgaz gibi bir hizmet tesliminin bildirim uygulaması bakımından diğer mal ve hizmet teslimlerinden farkı bulunmamaktadır. Dolayısıyla aylık KDV hariç 8.000.-TL’yi aşan elektrik, su, doğalgaz gibi hizmet teslim faturaları Ba bildirim formunun tablo II kısmına, 8.000.-TL’yi aşmayan faturalar ise tablo III kısmına ilave edilecektir.

10-SİGORTA ŞİRKETLERİNCE ÖDENEN TAZMİNATLAR

Sigorta şirketleri tarafından yapılan tazminat ödemeleri fatura ile belgelendirilen bir mal veya hizmet alımına dayanıyor ise, bu alımların genel esaslar çerçevesinde katma değer vergisi hariç tutarlarıyla Ba bildirim formuna dahil edilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, sigorta şirketlerinin poliçe bilgilerini Form Bs ile bildirmelerine gerek bulunmamaktadır.



11-MAL ALIM VE SATIM İADELERİ

Bir kişi veya kurumdan yapılmış olan ve belirlenen haddi aşan alımlar, Ba bildirim formu ile bildirilecek; bu alımların bir kısmı daha sonra iade edilmişse, bu iadeler -belirlenen haddin üzerinde olması halinde- Bs bildirim formunda satış olarak gösterilecektir. Aynı şekilde, bir kişi veya kuruma yapılmış olan ve belirlenen haddi aşan satışlar, Bs bildirim formu ile bildirecek; bu satışların bir kısmı daha sonra iade alınmışsa, bu iadeler -belirlenen haddin üzerinde olması halinde- Ba bildirim formunda alım olarak gösterilecektir.

12-CEZAİ MÜEYYİDE

Bildirim formlarını elektronik ortamda veya kağıt ortamında belirlenen süre içinde vermeyen, eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunan mükellefler hakkında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355. maddesi uyarınca işlem yapılacaktır. Ba ve Bs bildirim formlarını vermeyen, eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunan mükelleflere Vergi Usul Kanunu’nun söz konusu madde hükmüne göre 2008 yılı için 1.490.-YTL özel usulsüzlük cezası kesilecektir.

13-Ba-Bs BİLDİRİM FORMLARINA İLİŞKİN CEZADA UZLAŞMA MÜESSESESİ

“Tarhiyat Sonrası Uzlaşma” yönetmeliğinin[2] 2. maddesine göre tarhiyat sonrası uzlaşmanın kapsamına; vergi daireleri tarafından mükellef adına ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen ve vergi dairelerinin tarha yetkili olduğu bütün vergi, resim ve harçlar ile bunlara ilişkin olarak kesilecek vergi ziyaı cezaları girmektedir. Usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ile kaçakçılık suç ve cezalarından dolayı vergi ziyaına sebebiyet verilmesi durumunda tarh edilen vergi ve kesilen ceza uzlaşma kapsamı dışındadır.



Buna göre, Ba ve Bs bildirim formlarını vermeyen, eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunan mükellefler adına kesilecek özel usulsüzlük cezaları tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamına girerken, tarhiyat sonrası uzlaşma kapsamına girmemektedir.

14-Ba-Bs FORMLARI KATMA DEĞER VERGİSİ BEYANNAMESİ İLE BİRLİKTE VERİLEBİLİR Mİ?

381 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, 2008 yılı ve müteakip yıllarda düzenleyecekleri Ba-Bs bildirim formlarını takvim yılı yerine aylık dönemler halinde vereceklerdir. Mükellefler bildirim formlarını aylık dönemler halinde düzenleyerek, takip eden ayın 5. gününden itibaren bir sonraki ayın 5. günü akşamına kadar vermekle yükümlüdürler. (Örneğin; bir mükellef 2008 yılı Haziran ayına ait Ba-Bs bildirimlerini 05 Temmuz 2008 gününden itibaren 05 Ağustos 2008 tarihi akşamına kadar verebilecektir). Özel hesap dönemine tabi olan mükelleflerin de, Ba-Bs bildirim formlarını tabi oldukları özel hesap dönemi itibariyle değil, aylık dönemler halinde düzenlemeleri gerekmektedir.

Şu halde, 381 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yapılan değişiklikle Katma Değer Vergisi mükelleflerinin beyanlarının oto-kontrolüne imkan verecek olan Ba-Bs bildirim formlarının takvim yılı yerine aylık dönemler halinde verilecek olması mükelleflerin mal alım ve satımları ile KDV beyanları üzerindeki çapraz kontrolün etkinliğini hızlandırdığı gibi sahte belge kullanımı yönünden de caydırıcı sonuç doğuracaktır. Diğer taraftan, bu formların aylık olarak hazırlanacak olması meslek mensuplarına büyük bir iş yükü getirecektir. Bu konu ise, meslek mensuplarınca Ba-Bs bildirim formlarını katma değer vergisi beyannameleri ile birlikte verilip-verilemeyeceği konusunu gündeme getirmiştir.

Bilindiği üzere, KDV mükellefleri katma değer vergisi beyannamelerini, vergilendirme dönemini takibeden ayın yirmialtıncı günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine vermekle yükümlüdürler. 2008 yılı Ocak ayından itibaren söz konusu katma değer vergisi beyannamesinde “Bu Döneme Ait İndirilecek KDV Tutarının Oranlara Göre Dağılımı” nı gösteren tabloda hesaplama (İndirilecek KDV’ nin oran ve matrah şeklinde ayrıştırılması) değiştirilmiştir. Bu noktada ise, mükelleflerin aylık olarak düzenleyecekleri Ba-Bs bildirim formlarının KDV beyannamesindeki matrahla uyumlu olması gerekmektedir. Ancak, düzenlenmiş bir faturanın alım ve satımı yapan işletmelerce farklı aylara kaydı yapılabilmektedir. Bu durum özellikle işletmeye geç giren faturalar konusunda yaşanmaktadır. Örneğin, A işletmesi B işletmesine 31.01.2009 tarihinde 100.-TL’lik mal satmış olsun. A işletmesi 100.-TL’lik satışını Ocak ayı kayıtlarına yansıtarak Ocak ayı KDV beyannamesi ile 26.02.2009 tarihine kadar beyan edecektir. Bs bildirim formunu ise Şubat ayının beşinden diğer ayın beşine kadar bildirecektir. B işletmesi ise faturanın geç gelmesinden dolayı 100.-TL’lik faturayı 01.02.2009 tarihinde mal alışı olarak kayıtlara almış Şubat ayı KDV beyannamesinde indirilecek KDV’ yi indirim konusu yapmıştır. Ancak, B işletmesi 100.-TL’lik mal alışını Ocak ayı Ba formunda bildirmelidir. Kişisel görüşümüze göre, Ba bildirim formunun düzenlenmesinde faturanın kayıt tarihi yerine düzenlenme tarihinin dikkate alınması gerekmektedir. Kısacası, söz konusu beyanname ve bildirim formları birbirine paralel olarak düzenlendiği için aynı aya ait beyanname ve bildirim formlarının aynı dönemde verilmesinde bir sakınca görmemekteyiz.

8 Haziran 2009 Pazartesi

Yeni Çek Yasası

Yeni Çek Yasası / Veysi Seviğ 06.06.2009



Başbakanlık makamı tarafından 08.5.2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na görüşülmek üzere sunulan "Çek Kanunu" tasarısı (11) ana ve (1) geçici maddeden oluşmaktadır. Söz konusu yasa tasarısı ile Türk Ticaret Kanunu'nun Cenevre Yeknesak Kuralları'nı esas alan çekle ilgili hükümlerinde herhangi bir değişiklik yapılmamasına özen gösterilmiştir.

Yeni Çek Yasası, çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlenmesine, kullanımına, çek hamillerinin korunmasına ve kayıt dışı ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunmaya ilişkin esaslar ile çekin karşılıksız çıkması ve belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık hallerinde ilgililer hakkında uygulanacak yaptırımları belirlemektedir.



Yapılması öngörülen yasal düzenleme ile "Bankalar, çek hesabı açılması ile ilgili olarak kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklı olup olmadığını Çek Yasası hükümlerine göre araştıracaklar, ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni göstereceklerdir.



Bankalar, çek hesabı açtırmak isteyenlerin yasaklılık durumuna ilişkin adli sicil kayıtlarını, açık kimliklerini saptamak için fotoğraflı nüfus cüzdanı veya pasaport örneklerini, yerleşim yeri bilgilerini, vergi kimlik numaralarını, tacir olanların ayrıca ticaret sicil kayıtlarını almak ve çek hesabının kapatılması halinde bunları, hesabın kapatıldığı tarihten itibaren on yıl süreyle saklamakla yükümlü olacaklardır. Bu bağlamda çekin karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması halinde, çek düzenleyenin bankaca bilenen adresleri talebi halinde hamile verilecektir.



Çek hesabı ilgilinin veya yasal temsilcisinin imzası olmadan açılmayacaktır. Bu koşullar diğer banka hesapları için de geçerli olacaktır. Çek hesabı açılmasını veya mevcut çek hesabından çek defteri verilmesini isteyen kişi, her defasında tacir olup olmadığı ve kendisi hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı hususunda bankaya yazılı beyanda bulunacaktır. Tacir tüzelkişiler adına verilecek beyannamede ayrıca tüzelkişinin yönetim organında görev yapan, temsilcisi veyahut imza yetkilisi olan kişilerin çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı belirtilecektir.



Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı bulunan gerçek kişinin, yönetim organında görev yaptığı, temsilcisi veya imza yetkilisi olduğu tacir tüzelkişiye de yasal düzenleme gereği çek defteri verilemeyecektir.

Çek defterleri bankalar tarafından bastırılacaktır. Bu bağlamda da çek defterlerinin baskı şeklini belirleyen esaslar Maliye Bakanlığı, Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği'nin görüşü alınarak, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nca Resmi Gazete'de yayımlanacak olan tebliğ ile düzenlenecektir. Tacir olan veya tacir olmayan kişilere verilecek çekler ile hamiline düzenlenecek çekler açıkça ayırt edilebilecek biçimde bastırılacaktır. Hamiline düzenlenecek çekler için sadece bu çeklere ilişkin işlemlerin işlendiği ayrı çek hesapları açılacaktır. Hamiline düzenlenecek çekler de hamiline çek defterleri yaprakları kullanılacaktır. Bu bağlamda da çek yapraklarının üzerinde "hamiline" ibaresi matbu yani basılmış olarak yer alacaktır.



Çek defterinin bir yaprağına;

* Çek hesabının numarası,

* Çek hesabının bulunduğu banka şubesinin adı,

* Çek hesabı sahibi gerçek kişinin adı ve soyadı, tüzelkişinin adı,

* Çek hesabı sahibi gerçek ve tüzelkişinin vergi kimlik numarası yazılacaktır.



Diğer yandan tüzelkişi adına çek düzenleyen kişinin adı ve soyadı, düzenlenen çek üzerine açıkça yazılacaktır.

Türk Ticaret Yasası'ndaki unsurları taşıması koşuluyla, düzenlenen çekin yukarıdaki koşullara aykırı olması çekin geçerliliğini etkilemeyecektir.



Çek hesabı, ancak sahibinin ya da yasal temsilcisinin yazılı istemi ya da mevduat zamanaşımı süresinin dolması üzerine kapatılabilecektir. Çek hesabı kapatıldıktan sonra, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibraz edilen çekler "karşılıksızdır" işlemine tabi tutulacaktır. (Tasarı, madde: 2/10)



Hamiline çek hesabı sahiplerinin açık kimlikleri, adresleri, vergi kimlikleri, adresleri, vergi kimlik numaraları, bu hesaplardan ödeme yapılan kişilere ait bu bilgiler ile bu kişilere yapılan ödemelerin tutarları ve üzerinde vergi kimlik numarası bulunmayan çeklere ilişkin bilgiler, ilgili bankalar tarafından, dönemler itibari ile Gelir İdaresi Başkanlığı'na elektronik ortamda bildirilecektir. Bildirim dönemleri ve süreleri Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği'nin görüşleri alınarak Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenecektir.



Tacir tüzelkişi veya onun faaliyetleri ile ilişkilendirmek kaydıyla, tüzelkişinin gerçek kişi ortakları, ortakların ilgili bulunduğu veya tüzelkişinin veya ortaklarının etkisi altında bulundurduğu gerçek kişiler ile tüzelkişinin yönetim organında görev alan veya temsilcisi sıfatını taşıyan gerçek kişiler adına açılmış olan çek hesapları, tacir tüzelkişiye ait kabul edilecektir. Söz konusu, ilişkinin varlığına yönelik emarelerin bulunması halinde, hesabın bulunduğu banka şubesi durumu Gelir İdaresi Başkanlığı'na bildirecektir.

3 Haziran 2009 Çarşamba

KOD'daki şirketten fatura alan mükellef ne yapmalı



KOD'daki şirketten fatura alan mükellef ne yapmalı / Veysi Seviğ, Bumin Doğrusöz



03.06.2009

SORU: Satın almış bulunduğumuz inşaat malzemeleri nedeniyle Maliye tarafından "olumsuz mükellefler listesi"ne alınmış bulunuyoruz. Bu nedenle katma değer vergisi beyannameleri üzerinde indirim konusu yapılmış bulunan vergiler bizden pişmanlıkla talep ediliyor. Aksi takdirde listeden silinmeyeceğimiz söyleniyor. Ne yapabiliriz?



YANIT: Vergi idaresince belirlenen "Kod tanımla listesi"nde yer alan ayırıma göre "haklarında inceleme raporu bulunmamakla birlikte sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği vergi inceleme raporu ile tespit edilen şirketlerin ortakları ve kanuni temsilcileri tarafından kurulan şirketler, işçi sayısı, makine teçhizat ve işyeri durumu itibariyle yetersiz olmasına rağmen katma değer vergisi matrahları yüksek olan bu nedenle beyanları gerçeği yansıtmayan ve buna benzer tespitler nedeniyle sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme ihtimali olan mükellefler" ile "bu mükelleflerle iş ilişkisinde bulunanlar" olumsuz mükellef listesine alınmaktadır.

Vergi idaresince koda alınan mükelleflerle iş ilişkisinde olanlarda idarece takibe alınarak, daha önce koda alınanlardan satın almış oldukları mal ve hizmetler üzerinden ödemiş ve beyanname üzerinde indirim konusu yapmış oldukları katma değer vergileri kendilerinden talep edilmektedir.

Bu durumda eğer idarece kabul edilmeyen katma değer vergileri idarenin talebi üzerine pişmanlıkla vergi dairesine bir defa daha ödenirse, ödemeyi yapan mükellefler koda alınmamaktadır.

Uygulamada bu durum daha önce koda alınmış mükelleflerle bilmeden ticari ilişkide bulunan mükelleflere, bunlardan satın almış oldukları mal ve hizmetler için ikinci defa katma değer vergisinin ödenmesi yükümlülüğünü getirmektedir.

Böyle bir durumda koda alınmış bir mükellefle iş ilişkisinde olması nedeniyle kendisinden beyanname üzerinde indirim konusu yapılan katma değer vergisinin bir defa daha ödenmesi talep edilen mükelleflerin, sözü edilen katma değer vergilerini "ihtirazi kayıt"la beyan edip ödemeleri halinde sözü edilen beyanlar ve ödemeler için dava açması mümkün bulunmaktadır.

Konuya ilişkin olarak Danıştay Dokuzuncu Dairesi'nin vermiş olduğu bir karar uyarınca "incelemeye sevkedilen, ancak hakkında henüz düzenlenmiş bir inceleme raporu bulunmayan şirketin KOD 5 listesinde bulunduğu gerekçesiyle, davacının bu şirketten alışlarına ilişkin katma değer vergilerinin indirim konusu yapılamayacağından bahisle, ihtirazi kayıtla ve pişmanlık dilekçesiyle verilen düzeltme beyannameleri esas alınarak (…)" tahsil edilen katma değer vergisinin red ve iadesi gerekmektedir. (Danıştay 9. Dairesi E.2006/3931, K.2008/230) (V. Seviğ)





YARGI KARARLARINDA



DAMGA VERGİSİ'NDE MÜKELLEF

Danıştay 7.Dairesi E.2001/ 496 K.2004/3585 T.28.12.2004

Davacı Bankanın, müşterisi olan şirketin yapacağı ithalat nedeniyle düzenlenen teminat mektubundan ve yapılan genel kredi sözleşmesinden doğan ve davacı Bankaca ilgili şirketten tahsil edilip, beyan edilerek ödenen damga vergilerinin iadesi istemiyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali nedeniyle açtığı dava ehliyet yönünden reddedilmişse de; DVK'nun 3 ve 24. maddeleri ile, VUK'un 8, 377 ve 378. maddelerine göre, kağıdı imzalayanlar olarak belirlenen damga vergisi mükellefinin, sözleşme ile değiştirilmesi, beyana dayanan vergi tarh ve tahakkuku işlemlerinin de beyanda bulunan tarafından usulüne uygun olarak ihtirazi kayıt konulması hali dışında idari davaya konu edilmesi olanaklı değildir. Olayda yalnızca teminatı veren banka tarafından imzalanan teminat mektubundan doğan damga vergisi ile müşterisi olan şirketle imzalanan genel kredi sözleşmesinden doğan damga vergisinin mükellefi ve sorumlusunun davacı banka olması ve Davacı bankanın, ileride doğması muhtemel sorumluluğunu gidermek amacıyla söz konusu işlemlerden doğan damga vergilerini aralarındaki sözleşmeye dayanarak müşterisi olan şirketten peşinen tahsil edip, vergi dairesine kendi adına beyan ederek, ihtirazi kayıt koymaksızın ödemiş olması sebepleriyle, davacı bankanın mükellefi ve sorumlusu olduğu vergiler nedeniyle ehliyeti bulunmadığından söz edilemeyeceğinden, davanın ehliyet yönünden reddedilmesinde yasal isabet yoktur.



1 Haziran 2009 Pazartesi

Vergi incelemesi geçiren mükellef ne yapmalı?

Vergi incelemesi geçiren mükellef ne yapmalı?



Geçen haftaki yazımızda vergi mükelleflerinin korkulu rüyası vergi incelemelerinin hangi sebeplerden dolayı yapıldığını, mükelleflerin ne tür etkenler sonucu vergi incelemesi geçirebileceklerini yazmıştık. Konunun bir de inceleme sonrası boyutu var. Yani vergi incelemesi geçiren mükellefler inceleme sonucuna göre farklı yasal yollara başvurma imkanına sahipler. Bu yolları iyi bilen ve kullanan mükellefler inceleme sonucundan daha az hasarla kurtulabilirler.



Öncelikle belirtmek gerekir ki vergi incelemesi sonucunda mükellefler 2 tür sonuçla karşılaşabilirler.



1- İlk olarak mükellefin defter, belge ve kayıtlarının incelenmesi sonucu herhangi bir vergi kayıp veya kaçağı tespit edilemeyebilir. Şüphesiz mükellefler açısından arzulanan durum budur. Ancak pek rastlanılmayan bir durum olduğunu belirtmekte fayda var.



2- İkinci olarak inceleme sonucunda mükellefin kazancını düşük bildirdiği tespit edilerek mükellef adına beyan etmediği kazancı üzerinden vergi tarh edilebilir. Teknik deyimle "matrah farkı" olarak adlandırılan kazanç farkı üzerinden tarh edilen (hesaplanan) vergi ve bu vergiye bağlı olarak kesilen ceza mükelleften istenir. Yani mükellef artık bir vergi ve vergi cezası ile karşı karşıyadır.



Vergi cezası her zaman matrah farkı sonucu çıkmayabilir. Örneğin mükellefin kullanmış olduğu bir fatura sahte ise bu faturadaki KDV mükelleften "vergi farkı" olarak istenir.



İlk durumla karşılaşan, yani inceleme sonucunda herhangi bir vergi kaybına rastlanmayan mükellefler açısından herhangi bir işlem yapılmasına gerek yok. Doğal olarak önemli olan ek vergi tarhiyatı ve cezası ile karşılaşan mükelleflerin ne yapacağıdır.



İşte vergi tarhiyatı ve cezası ile karşılaşan mükelleflerin başvuracakları yöntemler.



1-Uzlaşma: Mükellefler kanun hükümlerini tam olarak bilmediklerinden veyahut da yanılma sonucunda vergi kaybına sebebiyet verdiklerini ileri sürerek vergi idaresi ile uzlaşma yoluna başvurabilir. (Vergi Usul Kanunu Md: Ek-1 / Ek-11.)



Uzlaşma tarhiyat öncesi veya tarhiyat sonrası uzlaşma şeklinde gerçekleşebilir. Mükellefler, vergi idaresi temsilcilerinden kurulu Uzlaşma Komisyonu ile uzlaşma toplantısına katılarak adına tarh edilen vergi ve kesilen cezalarda indirim talep edebilir. Uzlaşma toplantılarında genel teamül olarak vergi cezalarının önemli bir kısmının kaldırılarak vergi aslının tamamına yakını mükelleften istenir. Mükellefin haksızlığa uğradığı kanaati komisyonda oluşursa vergi aslında da indirim yapılıyor.



2- Dava açma: Mükellefler inceleme sonucu adına tarh edilen vergi ve ceza için isterse uzlaşma talep etmeden doğrudan dava açabilir. Burada dava açma süresi oldukça önem arz ediyor. Ceza ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içerisinde Vergi Mahkemesi'nde dava açılması gerekli. Bu süre içinde dava açılmazsa vergi cezası ve aslı kesinleşmiş sayılıyor ve mükelleften tahsil ediliyor.



Uzlaşma talep eden fakat komisyon ile uzlaşma sağlayamayan mükellefler de dava açma imkanına sahipler. Uzlaşamayan mükellefler, uzlaşamadıklarını gösteren tutanağın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 1 aylık süreyi de dikkate alarak dava açma imkanına sahipler.



3- Vergi hatasını düzeltme: Mükellefler inceleme sonucu kendilerine kesilen cezanın Vergi Usul Kanunu'nda sayılan vergi hatalarından kaynaklandığını düşünüyorsa vergi dairesine yazılı olarak başvurarak hatanın düzeltilmesi talebinde bulunabilir.