17 Aralık 2010 Cuma

Transfer fiyatlandırmasında sorunlar

Transfer fiyatlandırmasında sorunlar Bumin Doğrusöz - 17 Aralık 2009 Perşembe - Referans



6 Haziran tarihli mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanan 5766 sayılı kanunla Kurumlar Vergisi Kanunu'nun transfer fiyatlandırması müessesesinde bir değişiklik yapıldı.



Uzunca bir süredir yazılarımızda, içinde yabancılık unsuru barındırmayan, ülke içindeki ilişkili kişiler arasındaki işlemlerde bu müessesenin uygulanmaması gerektiğini, bu işlemler için örtülü kazanç dağıtımı benzeri bir müessesenin getirilmesi gerektiğini savunuyorduk. Yapılan değişiklik, bir ölçüde, savunduğumuz görüş doğrultusunda gerçekleşti.



Ancak yapılan değişiklik, katılmak mümkün olmayan bir şekilde ifade edilerek yapıldı ve bize göre amacını aştı.



Nasıl mı? Açıklayalım.



5766 sayılı kanunun yasama organında (genel kurulda) görüşülürken verilen bir önerge ile kanuna eklenen 21. maddeyleKurumlar Vergisi Kanunu'nun transfer fiyatlandırması müessesesini düzenleyen 13'üncü maddesine yedinci fıkra olarak bir fıkra eklendi ve mevcut yedinci fıkranın numarası sekiz olarak değiştirildi. Kurumların 2008 kazançlarına da uygulanmak üzere eklenen fıkra aynen şöyle:



"(7) Tam mükellef kurumlar ile yabancı kurumların Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilcilerinin aralarında ilişkili kişi kapsamında gerçekleştirdikleri yurtiçindeki işlemler nedeniyle kazancın örtülü olarak dağıtıldığının kabulü Hazine zararının doğması şartına bağlıdır. Hazine zararından kasıt, emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü vergi toplamının eksik veya geç tahakkuk ettirilmesidir."



Bu fıkrayı bir irdeleyelim.



Fıkraya göre Hazine zararının doğamaması koşulu ile:



- Bir tam mükellef kurumun diğer bir tam mükellef kurumla,

- Bir tam mükellef kurumun yabancı kurumların Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilcileri ile

- Bir yabancı kurumun Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilciliğinin bir diğer yabancı kurumun Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilciliği ile

yapacağı işlemlerde, işlemin tarafları ilişkili kişi olsa dahi, transfer fiyatlandırması hükümleri uygulanmayacaktır.



Böylece transfer fiyatlandırması müessesesini uygulayan OECD ülkeleri içerisinde, müessesenin içerisine "Hazine zararı" kavramını yerleştiren ilk ülke olduk.

Ancak fıkrada sayılan bu kişiler arasında yer almadığından tam mükellef kurumlarla ilişkili gerçek kişiler, dernekler ve vakıflar arasındaki işlemler, Hazine zararı olmasa da transfer fiyatlandırması düzenlemesinin kapsamında kalmıştır.



Fıkra "Hazine zararı" koşulu ile eşitliği ihlal etmiştir. Matrahlı (A) AŞ'nin ürettiği bir ürünü ilişkili (B) ve (C) şirketlerine, aynı bedelle aynı gün sattığını düşünelim. Eğer (B) AŞ'de matrahlı ise satış işlemi transfer fiyatlandırması hükümlerine tabi olmayacak, buna karşılık (C) AŞ istisnalar dolayısıyla matrahsız ise satış işlemi transfer fiyatlandırması hükümlerine tabi olacaktır. Bir mükellefin aynı işlemini farklı vergisel hükümlere tabi tutmak, eşitlik ilkesine aykırıdır.

Bu düzenlemede kilit kavram "Hazine zararı" kavramıdır. Fıkrada bu kavram, "vergi ziyaı" kavramına benzetilerek "Hazine zararından kasıt, emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü vergi toplamının eksik veya geç tahakkuk ettirilmesi" şeklinde tanımlanmıştır.



Tanımdaki kilit kavram, "her türlü vergi" kavramıdır. Bize göre burada kastedilen vergiler, kurum kazancı üzerinden ödenen vergilerdir. Yani Kurumlar Vergisi ile kurum kazancı üzerinden yapılan stopajdır.



Gelir üzerinden alınan bir vergi kanununun, diğer vergiler (Örneğin Katma Değer Vergisi, sözleşmelerde Damga Vergisi vb) için de hüküm ifade edebilmesi veya diğer vergileri kapsamına alabilmesi için kanunda açık hüküm bulunması gerekir. Oysa fıkrada böylesi açık bir hüküm yer almadığından genişletici yorum yapılamaz. Transfer fiyatlandırması müessesesi KDV'nin değil, Kurumlar Vergisi'nin oto-kontrol müessesesidir. Ancak uygulama, bu görüşümüzün aksi yönde gelişmiştir. Doktrindeki genel görüş de aksi yönde oluşmuştur. Ancak hangi yorumun haklı olduğu konusunda son sözü -dava süreleri de nazara alınırsa yıllar sonra- yargı söyleyecektir.



Öte yandan şirketlerin ilişkili şirketlerle yaptıkları işlemlerde transfer fiyatı varsa ileride tarhiyat yapılmaması için düzeltme/temettü kabul edilme uygulaması hükümlerini kendiliklerinden yapabilecekleri, genel kabul gören görüştür. Burada şirketlerin, bu gibi hallerde "Hazine zararını" da kontrol ederek uygulamalarını belirleyip belirleyemeyecekleri de açık değildir.



Burada karşımıza çıkan bir başka sorun da inceleme elemanının nasıl bir rapor hazırlayacağıdır. Böyle bir durumda inceleme elemanının rapor yazarak önce transfer fiyatının varlığını tespit edip sonra karşılıklı incelemelerle "Hazine zararı yoktur" şeklinde tespiti ortaya koyması tarhiyat önermemesi gerekmektedir. Tarhiyat yapılmayacaksa, emeği boşa harcanacaktır.



Maliye Bakanlığı, bedelin transfer fiyatını oluşturan ve temettü sayılan kısmı ile örtülü sermaye kabul edilerek temettü şeklinde nitelendirilen faiz üzerindeki KDV sorununu da henüz tebliğ bazında çözememiştir. Yoruma açık bu fıkra ile işler daha da karışmıştır.



"Hepimiz kardeşiz" anlayışı ile düzenlenen "ilişkili kavramı"nın boyutları, zaten bu konudaki sorunların en büyüğüdür.



Kriz ortamında yaşama savaşı veren işletmelere ticari yaşantılarında esnekliği yok ederek çelik korse giydiren bu düzenlemelerin, üç yıllık uygulama tecrübesinin ışığında yeniden gözden geçirilmesinde yarar olduğu inancındayız

KOD uygulaması ile ilgili özellikler

KOD uygulaması ile ilgili özellikler



Veysi Seviğ - 11 Aralık 2009 Cuma - Referans



İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı geçen hafta içerisinde KOD uygulaması ile ilgili bir açıklama yapmıştır. Bu açıklamaya göre:



* Sahte belge düzenleyen mükelleflerden alışları olanlar düzeltme beyannamesi vermek suretiyle söz konusu alışlarını Katma Değer Vergisi indirimlerinden çıkartacaklardır. Bu bağlamda düzeltme beyannamesinin verilmemesi durumunda, olumsuz alışlara ilişkin Katma Değer Vergisi'nin 4 katı tutarında teminat verilmesi koşuluyla genel esaslara dönüş sağlanabilecektir.



Diğer yandan olumsuz alışın dönemi zamanaşımına uğramışsa, mükellefin müteselsil sorumluluğu bulunmamaktadır. Diğer yandan söz konusu alışlar için Katma Değer Vergisi tevkifatı yapılmış ve vergi dairesine ödenmiş ise tevkifat yapılan alışlardan dolayı da mükellefin müteselsil sorumluluğu olmayacaktır.



* Sahte belge kullanan mükelleflerden alışlarda ise bu alışların banka yoluyla ya da Türk Ticaret Yasası'nda belirtilen çeklerle yapılmış olduğunun vergi dairesine belgelendirilmesi durumunda, alış yapan mükellefin müteselsil sorumluluğu aranmayacaktır. Buna karşılık banka yoluyla ya da çekle yapılmamış olan ödemeler için düzeltme beyannamesi verilerek bu alışlar için ödenen Katma Değer Vergilerinin indirimden çıkartılması gerekmektedir.



Olumsuz alış dönemleri zamanaşımına uğramış ise müteselsil sorumluluktan bahis edilmeyecektir.



Diğer yandan sahte belge kullanan firmanın genel esaslara dönmesi yani hakkındaki olumsuzluğun kalkması durumunda da bu firmadan alış yapanların müteselsil sorumluluğu kalkmış sayılacaktır.



Söz konusu alışlar için Katma Değer Vergisi tevkifatı yapılmış ve vergi dairesine ödenmiş ise tevkifat yapılan alışlardan dolayı mükelleflerin müteselsil sorumluluğu aranmayacaktır.



* Adresinde bulunmayan veya mükellefiyeti resen kapatılan mükelleflerden alışlarda, adresinde bulunmama veya mükellefiyetin kapatıldığı dönemden önceki dönemler için yani mükellefin faal olduğu dönemlerde yapılan alışlar için herhangi bir sorumluluk yoktur. Mükelleflerin bu durumu vergi dairelerine açıklamaları gerekmektedir.



Adresinde bulunulmadığı veya mükellefiyetin kapatıldığı dönemlere ilişkin söz konusu alışlar için düzeltme beyannamesi vermek suretiyle Katma Değer Vergisi indirimlerden çıkarılabilir. Düzeltme beyannamesi verilmesi durumunda, olumsuz alışlara ilişkin Katma Değer Vergisi'nin 4 katı tutarında teminat verilerek genel esaslara dönüş sağlanabilecektir.



Olumsuz alışın dönemi zamanaşımına uğramışsa, mükelleflerin müteselsil sorumluluğu yoktur.



Diğer yandan söz konusu alışlar için Katma Değer Vergisi tevkifatı yapılmış ve vergi dairesine ödenmiş ise tevkifat yapılan alışlardan dolayı mükellefin müteselsil sorumluluğu aranmayacaktır.



* Defter ve belgelerini inceleme elamanına ibra etmeyen mükelleflerden alışlar için defter, belge ibraz edilmeyen dönemlerdeki alışların banka yoluyla ya da Türk Ticaret Yasası'nda belirtilen çeklerle yapılmış olduğunun vergi dairesine belgelendirilmesi durumunda, alış yapan mükellefin müteselsil sorumluluğu bulunmamaktadır.



Ödemelerin, banka yoluyla ya da çekle yapılmamış olması durumunda, söz konusu alışlar için düzeltme beyannamesi vermek suretiyle Katma Değer Vergisi indirimlerinden çıkartılması mümkündür.



Defter ve belge ibraz etmeyen mükellefler hakkında olumsuzluk kalkarsa, bu durumun ayrıca vergi dairesine bildirilmesi gerekir.



Olumsuz alışın dönemi zamanaşımına uğramışsa, mükellefin müteselsil sorumluluğu aranmayacaktır.



Diğer yandan, söz konusu alışlar için Katma Değer Vergisi tevkifatı yapılmış ve vergi dairesine ödenmiş ise tevkifat yapılan alışlardan dolayı mükellefin müteselsil sorumluluğu olmayacaktır.



Ancak uygulamada yaşanan birçok olayda alıcıların, fatura bedelini çek keşide etmek veya banka havalesi ile ödemelerine rağmen, bu durumları dikkate alınmamaktadır.



Oluşan yargı kararına göre de "Alış faturalarının büyük bir bölümünün müşteri çekleriyle veya internet üzerinden banka havalesiyle yapılmış olmasının, Katma Değer Vergisi indiriminde kullanılan faturaların gerçek mal alışlarına ilişkin olduğu"nu göstermektedir. (Danıştay 4. Daire E. No: 2008/8784.K.No: 2009/1974, karar için bakınız: Yaklaşım Dergisi Sayı No: 204)



Uygulamada KOD'a alınmaları nedeniyle birçok ticari faaliyet sahibi zor durumdadır. Özellikle kendilerinden mal aldıkları yükümlülerin, bilahare KOD'a alınanların sayısı her geçen gün artmaktadır.



Alışları nedeniyle vergi dairelerine davet edilen vergi mükelleflerine bazı hallerde kendilerine KOD'a alınmış bulunan kişi ve/veya kurumlardan alış yaptıkları bildirilerek, bu alışları ile ilgili faturalar üzerinde gösterilen Katma Değer Vergilerini düzeltme beyannamesi vererek indirimden çıkartmaları istenmekte olup, bu isteme uymayanlarda KOD'a alınmaktadır

4 Aralık 2010 Cumartesi

Gizli hesabı olanlara kötü haber

Gizli hesabı olanlara kötü haber



Kazandığı paranın vergisini ödememek için bu yola başvuranlara kötü haber...



Kazandığı paranın vergisini ödememek için birikimini yurtdışına taşıyanlar için çember iyice daralıyor. İsviçre ve Lüksemburg ile yapılan anlaşma sonrasında gizli hesapların kapısını açan Maliye, patronların paralarını taşıdığı vergi avantajı olan ülkeleri de mercek altına aldı. Zaman'ın haberine göre, gurbetçilerin birikimlerinin yoğun olduğu Avusturya ve Libya'nın ardından şimdi de Cayman ve Virgin Adaları kapsama alınıyor.



Her türlü zula taşıma operasyonlarının önüne geçmek için önümüzdeki yıl bu ülkelerle de bilgi paylaşımı konusunda görüşmeler başlayacak. Cayman ve Virgin'in yanı sıra Seyşeller ile anlaşmaya varılması halinde İsviçre'de olduğu gibi bilginin bir banka, finans kurumu, vekil veya temsilci nezdinde tutulmasının gerekçe gösterilerek reddedilmesi söz konusu olmayacak.



Temaslarda Varlık Barışı kapsamında Türk işadamlarından yıl sonuna kadar yüzde 2 vergi ödeyerek kanundan yararlanmaları uyarısında bulunulacak. Barışa karşılık vermeyenler ise kazancının vergisini ödeyip ödemediği konusunda incelemeye tabi tutulacak. Patronlar, birikimlerini hangi ülkeye kaçırırlarsa kaçırsınlar Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) peşlerini bırakmayacak.



Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu da (BDDK) konuya yönelik incelemelerde destek verecek. Lüksemburg'un ardından İsviçre ile çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması yenilenerek bu ülkedeki 60 milyar dolarlık gizli hesabın kapısı açılmıştı. İdare Libya ile görüşmelere başlarken, önümüzdeki günlerde gurbetçilerin birikimlerinin yoğun olduğu ülkelerden Avusturya'nın kapısını çalacak. İsviçre, Lüksemburg, Belçika, Avusturya ve Almanya gibi ülkelerde, Türklere ait 20 bini aşkın hesapta 100 milyar doların üzerinde para bulunuyor.



Vergi gelirlerini artırmak isteyen Maliye, vergi avantajı olan ülkelere yönelik para ve kâr transferlerini mercek altına aldı. Bu ülkelerde yerleşik veya faaliyette bulunan kurumlara 'nakden veya hesaben yapılan, tahakkuk ettirilen' bütün ödemelerden yüzde 30 vergi kesintisi (stopaj) yapılıyor. Bu ülkelerin amacının, bankacılık, finans ve vergisel konularda sundukları imkânlarla ve gizlilik prensipleriyle yabancı yatırımcıları kendilerine çekmek olduğunu belirten yetkililer, haritada yeri dahi bilinmeyen bu ülkeler üzerinden yüz milyarlarca dolarlık işlem yapıldığına dikkat çekiyor.





5 Ekim 2010 Salı

soru-cevap

Gayrimenkulün AŞ ye sermaye olarak konulması harca tabi değil



Ekrem Sarısu 04 Ekim 2010 Pazartesi - Posta



Soru: Bir gayrimenkulün Anonim Şirkete aynı sermaye olarak konulmasında Tapu Harcı ödenmesi gerekiyor mu? Gerekiyorsa oranı nedir? Ve harç hangi değer üstünden ödenecek?



Mahir ÖZDER



Cevap: 2 Ocak 2004 tarihine kadar gayrimenkullerin sermaye şirketlerini aynı sermaye olarak konulmasında, gayrimenkulün ticaret mahkemesince belirlenen değeri üstünden gayrimenkulün sahibi ve şirket ayrı ayrı binde 15 oranında Tapu Harcı ödedi. Ancak, 5035 sayılı yasa ile Harçlar Kanunun 123 ncü maddesinde yapılan değişikle 2 Ocak 2004 tarihinden itibaren sermaye şirketlerinin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nevi değişliği işlemleri harçtan müstesna tutulduğundan, bu tarihten itibaren sermaye şirketlerine ayni sermaye olarak konan gayrimenkullerin tapu işlemlerinden, Tapu Harcı alınmamaktadır. Sonuç olarak bir gayrimenkulün AŞ ne ayni sermaye olarak konulmasına ilişkin tapu işleminde harç ödenmeyecek

4 Ekim 2010 Pazartesi

Okul giderlerine vergi indirimi avantajı

Okul giderlerine vergi indirimi avantajı



Şükrü Kızılot - skizilot@yaklasim.com - 25 Eylül 2010 Cumartesi - Hürriyet



OKULLARIN açılması ile kitap, defter, kıyafet, servis gibi harcamalar da başladı. Çocuklarını özel okullarda okutanlar, ayrıca okul ücreti de ödüyorlar.



Bugünlerde veliler “Çocukların okul harcamaları vergiden indirilebiliyor mu?” diye soruyorlar.



Öncelikle, bir noktayı belirtelim;



Okul harcamalarının “vergiden indirilmesi” diye bir olay yok.



Ancak, velilerin bir kısmı çocuklarının eğitim giderlerini, “gelirlerinden düşüp”, daha az vergi ödeyebiliyorlar.



İNDİRİM KOŞULLARI



Yıllık beyanname veren bütün gelir vergisi mükellefleri, eğitim giderlerini beyan ettikleri gelirden indirebiliyorlar (Gelir Vergisi Kanunu Md. 89/2). Örneğin; bakkal, manav, konfeksiyoncu, lokantacı, mobilyacı, ayakkabıcı, berber, nakliyeci, yedek parçacı, avukat, doktor, mimar, kira geliri elde eden, kâr payı ya da temettü gelirini beyan edenler, “Sadece çocuklarının değil kendisi ve eşinin de eğitim giderlerini gelirlerinden indirebiliyorlar”.

Ancak, bunun için bazı koşullar aranıyor.



Bunlar;



1) Eğitim harcamalarının Türkiye'de yapılması (örneğin yurt dışında okuyan çocuğun giderleri indirilemiyor).



2) Eğitim harcamalarının, gelir veya kurumlar vergisine tabi mükelleflerden alınan belgelerle (fatura, serbest meslek makbuzu, perakende satış vesikası veya yazar kasa fişi) ile kanıtlanması,



3) Beyan edilen gelirin yüzde 10'unu aşmaması,



gerekiyor. Aşması halinde yüzde 10'u indirilebiliyor.



Örneğin; 90 bin TL gelir beyan eden ve çocuğu için 15 bin TL eğitim harcaması yapan bir avukat, bunun 9 bin TL'sini gelirinden düşebiliyor.



ÜCRETLİLERİN DURUMU



Ücretliler, okul masrafları yönünden de mağdur durumdalar. İşçi ve memurlar ile ücret geliri olan diğer kişiler, eğitim harcamalarını, gelirlerinden indiremiyorlar.



2007 yılına kadar, eğitim harcamaları nedeniyle “vergi iadesi” alınıyordu. Vergi iadesi kaldırılınca, eğitim masrafları nedeniyle, vergi iadesi alma avantajları da bitti.



Şirket ortakları, kâr payı ya da temettü gelirleri veya başka gelirleri nedeniyle, gelir vergisi beyannamesi verdiklerinde, eğitim masraflarıyla ilgili indirim avantajından yararlanabiliyorlar.



ÖZELLİKLİ DURUMLAR



Eğitim ve öğretim kurumları ile anaokulu, kreş ve dershanelere eğitim amacıyla yapılan ödemeler, kurs ücretleri, her türlü kitap (ders kitabı, hikaye, roman, bilimsel eser vb.) ve kırtasiye alımları, beyan edilen gelirden indirilebiliyor.



Öğrenci yurtları, gelir ya da kurumlar vergisi mükellefi ise yani yurt işletenler bu vergileri ödüyorlarsa, veliler yurda yaptıkları ödemeleri de indirilebiliyorlar.



Üniversitelere gelince, Devlet üniversitelerine yapılan ödemeler kapsam dışı. Vakıflara ait üniversiteler, kurumlar vergisi mükellefi olmadığı için bunlara yapılan ödemeler de indirilemiyor.



Okul aile birliğine ya da okul koruma derneklerine “yapılan bağışlar” eğitim harcaması kapsamında değerlendirilmediği için indirimi kabul edilmiyor.

Eğitimle ilgili harcamalarda,



ücretliler aleyhine olan uygulamanın, ücretlileri de kapsayacak şekilde değiştirilmesinde yarar var.





1 Ekim 2010 Cuma

Harçlar Kanunu Sirküleri/10

Harçlar Kanunu Sirküleri/10



Konusu : Finansal kiralama sözleşmelerinde değişiklik yapan



sözleşmelerde damga vergisi ve harç uygulaması



Tarihi : 29/09/2010



Sayısı : HK-10/2010-1



İlgili Olduğu Kanunlar : 3226 sayılı Kanun, 488 sayılı Kanun ve 492 sayılı Kanun



1-Giriş:



Finansal kiralama sözleşmelerinde değişiklik yapan tadil sözleşmelerinin 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca damga vergisi ve harçtan istisna tutulmasına ilişkin açıklamalar bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.



3- Finansal Kiralama Sözleşmelerinde Değişiklik Yapan Sözleşmelerde Damga Vergisi ve Harç Uygulaması:



Finansal Kiralama Kanununun amacı işletme tarafından ihtiyaç duyulan malların temini için işletmeye finansman sağlamaktır. Bu hususa yönelik olarak taraflar arasında yapılan finansal kiralama sözleşmesinde, karara bağlanan ödeme planında, vadede veya teminat hükümlerinde işletmenin mali gücüne göre değişiklik yapılabilmektedir. Yapılan bu değişiklikler mevcut finansal kiralama sözleşmesinin amacının sürdürülmesine yönelik kağıtlardır.



Bu itibarla, finansal kiralama sözleşmelerinde; ödeme planının revize edilmesi, sözleşmeye yeni bir mal eklenmesi veya çıkarılması, sözleşmenin süresinde veya teminat hükümlerinde değişiklik yapılması ya da kiracı değişikliği nedeniyle düzenlenecek kağıtların ve yapılacak işlemlerin 3226 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi uyarınca damga vergisi ve harçtan istisna tutulması gerekmektedir.



Duyurulur.

01 Ekim 2010



Gİ 2010 – 49







30/9/2010 tarih ve 27715 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 27/9/2010 tarih ve 2010/926 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesinde yer alan bazı kazanç ve iratlara uygulanacak tevkifat oranlarına ilişkin 22/7/2006 tarihli ve 2006/10731 sayılı Kararnamenin eki Kararın 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde değişiklik yapılmıştır.







01 Ekim 2010



Gİ 2010 – 50







01.10.2010 tarih ve 27716 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 400 Seri No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nde; 6009 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun bazı maddelerinde yapılan değişikliklerle ilgili açıklamalar yapılmıştır.







01 Ekim 2010



Gİ 2010 – 51







01.10.2010 tarih ve 27716 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 276 Seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde; 6009 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla Gelir Vergisi Kanununun geçici 69 uncu maddesinde yapılan değişiklik üzerine, yatırım indirimi istisnası uygulamasına ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

27 Eylül 2010 Pazartesi

Serbest Muhasebeci Hakkında Vergi Suçu Raporu Ve Bir Mahkeme Kararı

Serbest Muhasebeci Hakkında Vergi Suçu Raporu Ve Bir Mahkeme Kararı



Tarih: 27.09.2010

Serbest muhasebecilik hizmeti sunduğu bir mükellefinin defterlerinin incelenmesi sonucunda bir faturanın iki kez kayıtlara alınması sureti ile ilgili şirket hakkında yapılan cezalı tarhiyat dolayısıyla serbest muhasebeciye kaçakçılığa iştirak nedeniyle ceza davası açılmıştır.



Olayın gelişimi kısaca şöyledir:



Serbest muhasebecilik hizmetini sunduğu bir limited şirketin, bir faturayı mükerrer kayıt yaparak iki sefer deftere yazması suretiyle kaçakçılık suçuna iştirak ettiği iddiasıyla muhasebeci hakkında kamu davası açılmıştır. Açılan kamu davasının nedeni 213 sayılı VUK’nun 4369 sayılı yasa ile değişik 344. maddesine göre cezalandırılarak olayda mükellefle beraber vergi suçuna iştirak edildiği ileri sürülmüştür.



Konuyla ilgili olarak vergi inceleme elemanı ilgili şirket hakkında cezalı tarhiyat önermiş, bu şirketin muhasebecisi hakkında ise basit bir rapor yazarak, belgesiz gider kaydı ile muhasebe hilesi yapmak suretiyle vergi ziyaına sebebiyet verildiği gerekçesiyle iştirak fiilinin işlendiği iddiasında bulunmuştur.



Konuyla ilgili olarak kendisi hakkında kamu davası açılan meslek mensubu olayı vergi mahkemesinde dava konusu yapmıştır. Açılan dava dolayısıyla vergi mahkemesi aşağıdaki gerekçeler doğrultusunda olayda muhasebe hilesi olmadığı, mükerrer muhasebe kaydının muhasebe hilesi sayılmayacağı, iştirak fiilinin oluşabilmesi için iştirak cezası açısından VUK 359. maddede tanımlanan bir anlamda kaçakçılık fiilinin sübut bulmadığı vs nedenler doğrultusunda açılan dava kabul edilmiştir.



Kararın hüküm fıkrası ve dayandığı gerekçe kısaca şöyledir:



“ ……..



Ancak, davacının adı geçen şirket yetkilileriyle birlikte 359. maddede sayılan fiilleri irtikap ettiği veya vergi ziyaına neden olan fiili bilinçli ve kasıtlı olarak işlediği hakkında somut ve hukuken geçerli bir tespit bulunmamaktadır. Cezayı gerektiren bir fiilin tüm unsurları ile oluşmuş bulunduğu saptanmadıkça faile ceza uygulanamayacağı yolundaki genel ceza hukuku ilkesi idari cezalar için de geçerli bulunmakta olup, aksi ispatlanmadıkça faturanın mükerrer olarak kaydedilmesinin sehven ve hata sonucu olduğunun kabulü gerekmektedir. Davacının her tür işlemleri hata boyutunu aşacak biçimde itiyat halinde getirdiği ve bilinçli olarak gerçekleştirdiği, asıl mükellef olan şirketle vergiyi ziya uğratma konusunda bir organizasyon içinde bulunduğu kanıtlı da değildir.



Bu durumda davacıya atfedilen “muhasebe hilesi yaptığı” yönündeki isnadın hata sonucu gerçekleşebilecek mükerrer kayıt işlemiyle örtüşmediği, iştirak cezası kesilebilmesi için 359. maddede tanımlanan anlamda bir kaçakçılık fiilinin sübut bulmadığı anlaşıldığından, dava konusu cezada yasal isabet görülmemiştir.



Açıklanan nedenlerle, DAVANIN KABULÜNE, dava konusu vergi ziyaı cezalarının kaldırılmasına, aşağıda dökümü yapılan …… TL yargılama giderinin ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …….. TL avukatlık ücretinin davalı idare tarafından davacıya verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün için İzmir Bölge İdare Mahkemesinde itiraz yolu açık olmak üzere ……… günü karar verildi.” şeklinde karar verilmiştir.[1]



Bir başka fiil nedeniyle defterini tuttuğu ve muhasebeciliğini yaptığı şirkete sahte fatura kullanımı dolayısıyla muhasebeciye yapılan tarhiyat dolayısıyla Danıştay 4. Dairesi meslek mensubunun davasını kabul etmiştir.



Olay kısaca şöyle cereyan etmiştir:



Şirketin kayıtlarının incelenmesi sonucunda sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura düzenlediği iddiasıyla ilgili şirkete hem KDV ve hem de kurumlar vergisi yönünden cezalı tarhiyat yapılmıştır. bu arada aynı şirketin muhasebeciliğini yapan meslek mensubuna da bu konuyla ilgili olarak VUK mük. md. 227 hükmüne göre sorumluluk dolayısıyla rapor düzenlenmiştir. Ve aynı zamanda hem şirket ve hem de meslek mensubu hakkında kamu davası açılarak olay ceza mahkemesine yansıtılmıştır.



Daha sonra taraflar konuyu vergi mahkemesine yansıtarak tarhiyat hakkında dava açmışlardır.



Danıştay 4. Dairesi ise konuyla ilgili olarak verilen 9/3/2005 tarih ve E:2004/1877-K:2005/347 sayılı kararları gereğince, “Muhasebecinin sorumluluğu, imzaladıkları beyannamelerde yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını oluşturan belgelere uygun olmamasından doğmakta olup, şirketin düzenlediği faturalar karşılığında %5 komisyon geliri elde ettiği varsayımına dayanılarak 213 sayılı VUK’nun mük. 227. maddesi uyarınca muhasebeci olan davacının sorumluluğuna gidilemeyeceği” şeklinde karar verilmiştir. [2]







DİPNOTLAR:

[1] İzmir 4. Vergi Mahkemesinin, 17.11.2006 gün ve E:2006/670-K:2006/1086 sayılı kararları.

[2] Danıştay 4. Dairesinin, 9/3/2005 tarih ve E:2004/1877-K:2005/347 sayılı kararları.





23 Eylül 2010 Perşembe

İhracatta %100 Teminat ile İade

T.C.



GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI



İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI



(Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü)















Sayı : KDV.MUK.B.07.1.GİB.4.34.17.01.2533-71187



Konu : İhracatta %100 Teminat ile İade











TAMİM NO: 61















%100 teminat mektubu karşılığında KDV iadesi talep eden mükelleflerin KDV iadelerinin, banka teminat mektuplarının teyit edilmesini müteakip 48 saat içinde yapılmasına ilişkin, hangi mükellefleri kapsayacağı ve nasıl bir süreç izleneceği konusunda aşağıda yer alan açıklamaların yapılması uygun görülmüştür.







%100 banka teminat mektubu karşılığında 48 saat içinde KDV iadesi uygulaması, sadece Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11/1-a ve 11/1-c maddeleri uyarınca yapılacak KDV iadelerinde mümkün olabilecektir. (İndirimli teminat uygulamasından yararlanma hakkına sahip bulunan mükelleflerin, %100 teminat verseler de bu uygulamadan yararlanmaları, bu aşamada mümkün değildir).







Bu itibarla, KDV Kanunu’nun 11/1-a ve 11/1-c maddelerine istinaden KDV iadesi talep eden mükelleflerimizin,







-İade talebine ilişkin dilekçe ve “KDV İade Talebine İlişkin İnternet Vergi Dairesi Liste Alındısı”nı ,







-Talep edilen iade tutarı kadar ( %100 ) banka teminat mektubu ile birlikte,







-İadenin ilişkin olduğu döneme ait beyannamenin verildiği ayın sonuna kadar vergi dairesine teslim etmiş olmaları şartıyla,







48 saat içinde KDV iadesi uygulamasından yararlanmaları mümkündür.







Öte yandan Banka Teminat Mektuplarının teyit edilmesinin alacağı süre bankadan bankaya ve hatta aynı bankanın bir şubesinden diğerine göre değişebildiğinden, söz konusu dökümanlar ile banka teminat mektubunun ay sonu beklenmek yerine mümkün olduğu kadar erken verilmesinin iade talep etmiş olan mükellef lehine olacağı açıktır.







Mükelleflerce verilmiş olan banka teminat mektuplarının teyidi, talep edilen KDV iadesinin ilişkin olduğu döneme ait “KDV İadesi Kontrol Raporu” Gelir İdaresi Başkanlığı’nca sisteme atılıncaya kadar gerçekleştirilir.















Sözü edilen şartları yerine getiren ve vermiş oldukları banka teminat mektuplarının teyidi gerçekleştirilmiş olan mükelleflerin talep ettiği KDV iade tutarının, iadenin ilişkin olduğu döneme ait “KDV İadesi Kontrol Raporu”na göre sorunlu olduğu anlaşılan kısmının iadesi, gerekli incelemeler ve kontroller tamamlandıktan ve eksiklikler giderildikten sonra usulüne uygun olarak gerçekleştirilecektir.







Kalan bölümünün iadesi ise, KDV iadesinin ilişkin olduğu döneme ait “KDV İadesi Kontrol Raporu”nun, Gelir İdaresi Başkanlığı’nca sisteme atıldığı tarihten itibaren 48 saat içinde aşağıdaki esaslara göre yapılacaktır.







1- İade, %100 teminat karşılığında yapıldığından, ”talep edilen KDV iadesi tutarının iadesi hemen gerçekleştirilebilecek kısmı”nın;







-100.000 TL ve daha az olması halinde iade işlemleri, ilgili vergi dairesi müdürlüklerince,







-100.000 TL.’yi aşması ve fakat 500.000 TL’yi aşmaması halinde ilgili uygulama grup müdürlüklerince,







-500.000.-TL ve üzerinde olması halinde KDV Grup Müdürlüğünce







tamamlanacaktır.







2-Teminat mektuplarının çözümünde;







-Teminatın ilişkin olduğu iade tutarının 100.000 TL ve daha az olması halinde ilgili vergi dairesi müdürlükleri yetkilidir.







-Teminatın ilişkin olduğu iade tutarının 100.000 TL.’yi aşması ve fakat 500.000 TL’yi aşmaması halinde ilgili uygulama grup müdürlüklerinin,







- Teminatın ilişkin olduğu iade tutarının 500.000.-TL ve üzerinde olması halinde KDV Grup Müdürlüğü’nün







onayı aranacaktır.







-Teminat mektubu karşılığı iadenin birden fazla muhasebe işlem fişiyle yapılması halinde; tutarı en yüksek olan muhasebe işlem fişini imzalayan makamın onayı aranacaktır.







Yapılan açıklamalara göre, ihracat istisnası nedeniyle Mayıs 2010 dönemine ilişkin olarak 250.000 TL. tutarında KDV iadesi talep edildiğinde izlenecek süreç aşağıdaki gibi olacaktır:







a) KDV Beyannamesi, KDV iadesi talebinden önce verilmiş olmalıdır.







b) Mayıs 2010 dönemine ilişkin olarak KDV iadesi talep edildiğine dair dilekçe ile “KDV İade Talebine İlişkin İnternet Vergi Dairesi Liste Alındısı"nın, iadesi talep edilen tutar 250.000 TL. olduğuna göre 250.000 TL. tutarında banka teminat mektubu ile birlikte en geç 30 Haziran 2010 tarihine kadar vergi dairesine verilmiş olması gerekmektedir.







c) Vergi dairesi, Mayıs 2010 dönemine ait “KDV İadesi Kontrol Raporu” sisteme atılıncaya kadar, teslim almış olduğu teminat mektuplarının teyidini sağlamak zorundadır.















d) Mayıs 2010 dönemine ait “KDV İadesi Kontro1 Raporu”na göre, toplam 250.000 TL. tutarındaki iade talebinin 50.000 TL.’lik kısmının iadesinin hemen yapılamayacağı anlaşılmışsa,







- “KDV İadesi Kontrol Raporu”na göre sorunlu olduğu görülen 50.000 TL. tutarındaki kısmın iadesi, gerekli inceleme ve kontroller tamamlandıktan ve eksiklikler giderildikten sonra vergi dairesince usulüne uygun olarak gerçekleştirilecektir.







- Kalan 200.000 TL. tutarındaki kısmın iadesi ise 48 saat içinde gerçekleştirilecektir.







Bu tamim 23.08.2010 tarihinden itibaren geçerlidir.









Başkan a.Grup Müdür V.



22 Eylül 2010 Çarşamba

KDV İADESİ RİSK ANALİZİ PROJESİ UYGULAMASI (KDVİRA)



Tarih: 22.09.2010



KDV iadelerinde uygulanmakta olan KOD sitemi adı verilen uygulamaya 2010 T.Yılı başından itibaren son verilmiş olup, Gelir İdaresi Başkanlığına mükelleflerce elektronik ortamda verilen Ba-Bs formlarının çapraz kontrolü, vergi dairesince mükellefler hakkında yapılan yoklamalar sonucu tespit edilen olumsuzlukların ve Vergi İnceleme elamanlarınca yapılan inceleme sonucu düzenlenen (Basit Rapor-Vergi Tekniği Raporu )Vergi inceleme raporlarında mükelleflerle ilgili olarak tespit edilen olumsuzlukların (İnceleme raporuna eklenen ”ÖZEL ESASLARA TABİ OLACAK MÜKELLEFLERE İLİŞKİN TABLO” daki bilgilerin) ilgili VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIKLARI / DEFTERDARLIKLACA KDVİRA sistemine girilmesi uygulamasına geçilmiştir.



Bilindiği üzere, Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma fiiliyle doğrudan veya dolaylı olarak ilgisi bulunan mükelleflerin KDV iadesi talepleri 84 Seri No’lu KDV Genel Tebliğinin “Özel Esaslar“ bölümünde yapılan açıklamalar çerçevesinde yürütülmektedir. Bu kapsamda KDV iade taleplerine ilişkin indirilecek KDV ve yüklenilen KDV listeleri 53 seri No’lu KDV sirküleri uyarınca mükelleflerce elektronik ortamda gönderilmekte ,söz konusu listeler Gelir idaresi Başkanlığı otomasyon sistemince yine elektronik ortamda risk analizine tabi tutularak tespit edilen sonuçlar ilgili vergi dairesine rapor edilerek bildirilmektedir. İlgili mükellef söz konusu rapordaki eksiklikleri elektronik ortamda gidermesi ve vergi dairesince yapılacak olan diğer incelemelerin tamamlanması durumunda nakden veya mahsuben KDV iadesini alabilmektedir.



84 Seri No’lu KDV Genel Tebliğine göre “ ÖZEL ESASLAR “ kapsamına aşağıdaki mükellefler girmektedir.



1- Haklarında olumsuz vergi inceleme raporu bulunanlar.



- Haklarında SMİYB düzenleme raporu bulunanlar.



- Haklarında SMİYB düzenleme raporu bulunanların düzenleme raporunun ait olduğu dönemlerdeki ortakları,kurdukları veya ortak oldukları şirketler ve kanuni temsilcileri ile bunların kurdukları veya ortak oldukları şirketleri,



- Haklarında SMİYB kullanma raporu bulunanlar.





2- Haklarında olumsuz tespit bulunan mükellefler.



- Haklarında SMİYB düzenlediğine ilişkin tespit bulunanlar,



- Haklarında SMİYB kullandığına ilişkin tespit bulunanlar,



- Bilinen adresinde bulunmadıklarına ilişkin tespit bulunanlar,



- Defter ve belgelerini ibraz etmediklerine ilişkin tespit bulunanlar,



- İş hami ve işletme kapasitesi arasında bariz nispetsizlik olduğuna ilişkin tespit bulunanlar.





3- Haklarında olumsuz rapor veya tespit bulunanlardan mal ve hizmet alan mükellefler;



- Haklarında olumsuz rapor bulunanlardan mal ve hizmet alanlar,



- Haklarında olumsuz tespit bulunanlardan sadece olumsuz tespitin ilgili olduğu dönemde mal ve hizmet alanlar,





4- Haklarında KDV açısından İhtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz uygulanmış mükellefler.



Mükellefle kendileri haklarında olumsuz rapor veya tespit bulunmamakla birlikte doğrudan mal ve hizmet temin ettikleri safha veya önceki safhalar hakkında olumsuz rapor veya tespit bulunanlar, KDVİRA sistemi tarafından iade taleplerine ilişkin olarak hazırlanan raporla ilgili şartları yerine getirmemeleri halinde haklarında 84 No’lu KDV Genel Tebliği uyarınca “Özel Esaslar “uygulanacaktır..



Bu uygulama ile mükellef hakkında tespit edilen olumsuzlukları gidermesi halinde , KDVİRA sitemine kaydedilmeyecek ve genel esaslar uygulamasına devam edilecektir. Aksi durumda ise iade talebi yerine getirilmeyecek veya KDVİRA projesi sistemine giriş kaydı yapılarak KDV iadelerinde Özel Esaslar işlemine tabi tutulacaktır.



Haklarında SMİYB kullanma raporu bulunanların ortaklarının, kanuni temsilcilerinin bunların ortak oldukları veya kurdukları işletmelerin iade talepleri , kendileri hakkında olumsuz rapor veya tespit bulunmadıkça genel esaslara göre yerine getirilmektedir.



Haklarında SMİYB düzenleme veya kullanma raporu bulunanların ortakları, kanuni temsilcilerinin bunların kurduğu veya ortak olduğu mükelleflerden mal ve hizmet alanların iade talepleri kendileri hakkında 84 Seri No’lu KDV Genel Tebliği kapsamında Özel Esasların uygulanmasını gerektirecek olumsuz bir durum olmadıkça genel esaslara göre yerine getirilmektedir.



Haklarında KDV açısından ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz uygulanmış mükellefler , 84 Seri No’lu Genel Tebliğ kapsamında olumsuz tespit olarak değerlendirilmediğinden, bu kapsamdaki mükelleflerden mal veya hizmet alımı yapanlar özel esaslara tabi tutulmamaktadır.



Özel Esaslardan çıkış- Genel Esaslara Geçiş:



Haklarında SMİYB düzenleme - kullanma raporu bulunanlar ile haklarında olumsuz tespit bulunanlar, Doğrudan Mal veya Hizmet Temin Ettikleri Mükellefler Hakkında Olumsuz Rapor veya Tespit Bulunanlar , Doğrudan Mal veya Hizmet Temin Ettikleri Safhadan Önceki Safhalarda Yer Alanlar Hakkında Olumsuz Rapor veya Tespit Bulunanlar 84 No’lu Genel Tebliğin ( 2.1.2 )- (2.2 ) –(2.3)-( 3 )- (4) ayırımında yazılı hususları yerine getirmeleri halinde genel esaslara tabi tutulacaklardır.



Mükellefin özel esaslara tabi tutulmasını gerektiren raporla ilgili olarak ihtilaf yaratılmış ise nihai yargı kararının mükellef lehine olması ve tarhiyatın tamamen terkin edilmesi halinde genel esaslara geçebilecektir.



Haklarındaki olumsuz rapor yada tespit nedeniyle KDVİRA sistemine girişi yapılan mükellefle KDV mahsup ve iadelerinde özel esaslara tabi tutuldukları gibi bu mükelleflerden mal ve hizmet satın alan mükelleflerinde KDV iadeleri aksamaktadır. KDV iadesini alacak mükellefin ödemeye ilişkin banka-çek havale bilgilerini ibraz etmesi zaman almakta, mükellef düzeltme beyanı vererek kısmen iade talebinden vazgeçerek nakden/mahsuben KDV iade talebinin yerine getirilmesini vergi dairesinden talep etmektedir.



Konuyu örneklersek, 2007 T.yılına ilişkin olarak 2010 T.yılında SMİYB düzenlediği konusunda hakkında vergi incelemesi yapılarak VTR düzenlenen bir mükellefin inceleme döneminde 100 ayrı mükellefe satış yaptığının tespit edilmiş olması halinde Vergi İnceleme elamanı düzenlediği Vergi Tekniği Raporunda (VTR) 100 mükellefini SMİYB kullanıcısı olarak kabul ederek bu mükelleflerle ilgili “ÖZEL ESASLAR TABLOSU” düzenleyerek KDVİRA sisteme girilmek üzere ilgili VDB/DEF. göndermektedir. 6009 sayılı yasanın 9.mad. İle VUK.un140.cı. maddesine eklenen ve 01.01.2011 tarihide yürürlüğe girecek olan değişiklikle mükellefler hakkında yapılacak sınırlı incelemelerin 6 ay, tam incelemelerin 1 yıl içerisinde (zorunlu hallerde 6 ay süre uzatımı verilebilecektir) tamamlanması gerekmektedir.Bu durumda SMİYB,yi kayıtlarına hiç intikal ettirmeyen yada kayıtlarında çıkaran mükellefte KDVİRA sisteminden çıkabilmek için bu süreyi beklemek zorunda kalacaktır. Bu durumdaki mükellefler ekonomik krizin sürdüğü günümüzde finansal sıkıntı yanında ihracatçı firmalara mal satımında bulunuyor iseler müşteri kaybı da yaşayacaklardır.



Bilindiği üzere,İnceleme elemanları SMİYB düzenleyenler hakkında yaptıkları incelemelerde;eğer mükellef defter ve belge ibraz ederse sadece incelediği mükellefin düzenlediğini tespit ettikleri satış faturalarını dikkate alarak VİR, ibraz işlemi gerçekleşmez ise tarh dosyasından elde ettiği bilgilere dayanarak VTR raporu düzenlemektedirler.



Bazı durumlarda geçmiş dönemlerle ilgili olarak SMİYB düzenleyen/kullanan mükelleften mal veya hizmet alan mükellefler , söz konusu faturalarla ilgili olarak KDV yönünden düzeltme beyannamesi vermiş olabileceği gibi ilgili dönem için Varlık Barışı yasasından yararlanmış da olabilmektedir.Ayrıca, mükellef KDV iadesini YMM raporu ile talep ediyor yada tam tasdik kapsamında ise YMM tarafından yapılan karşıt incelemelerde söz konusu alış faturaları KDV iadesinden çıkartılmakta, kurumlar vergisi matrahının hesaplanmasında duruma göre maliyet unsuru olarak dikkate alınmayarak KKEG olarak yasal defter kayıtlarına ve beyanlarına intikal ettirilmektedir. Bu düzeltmelere rağmen , SMİYB düzenleyen/kullanan mükelleften ilgili dönemde yaptığı mal ve hizmet alışını İndirilecek KDV- yüklenilen KDV listelerine , Ba- Bs formlarında yazmayan ve kayıtlarına intikal ettirmeyen mükelleflerde KDVİRA SİSTEMİNE GİRMİŞ OLMAKTADIR.



Bu durumda ihracat nedeniyle KDV iadesi alan yada ihracatçıya mal tesliminde bulunan mükelleflerin mağduriyetini önlemek amacıyla ,Vergi İnceleme Elamanı Vergi Tekniği Raporunda adı geçen mükellefler hakkında “ÖZEL ESASLAR TABLOSU” düzenlenmeden önce ilgili vergi dairesindeki tarh dosyası üzerinde inceleme yaparak veya yaptırarak söz konusu SMİYB düzenleyen/kullanan firma ile ilişkisinin olup olmadığının tespiti amacıyla tarh dosyasında var ise ilgili dönem İnd. KDV-Yüklenilen KDV listelerinin taranması,Ba-Bs formlarının incelenmesi, tarh dosyasından ve sistemde ilgili mükellef tarafından söz konusu faturalar nedeniyle düzeltme beyannamesi verilip verilmediğinin kontrol edilmesinden sonra olumsuz tespite ilişkin bilgilerinin KDVİRA sitemine girişinin yapılmasının sağlanması halinde hem direk ihracat yapan yada ihracatçıya mal satışı yapan mükellefler KDV iadesi işlemlerinin aksaması nedeniyle mağdur olmayacak hem de inceleme elamanları üzerindeki iş yükünün azalmasına katkı sağlanmış olacaktır.



Gelir İdaresince KDV iadelerinde uygulanan bu yeni sistemde; elektronik ortamda verilen İndirilecek ve yüklenilen KDV listelerinin ,Ba-Bs formlarının yine elektronik ortamda risk analizine tabi tutularak tespit edilen diğer hususların rapor halinde bağlı olduğu vergi dairesi aracılığıyla KDV iade/mahsup talep eden mükellefe iletilerek olumsuzlukların düzeltilmesi için ön bilgilendirme yapılması, ilgili mükelleflerin bu uyarıya rağmen düzeltme işlemi yapmaması halinde ise KDVİRA sistemine giriş kaydının yapılması amaçlanmaktadır.



Sayın meslektaşlar; yaklaşık 2 yıldır mali konularda bilgilendirme ve kişisel görüşlerimi içeren yazılar yazmaktayım. Siz değerli okurların olumlu-olumsuz görüş ve düşünceleri bizler için yönlendirici olacaktır.

Saygılarımla.





KAYNAKÇA:

1-KDV 84 seri No’lu KDV Genel Tebliği

2-53 sıra No’lu KDV Sirküleri-2010-KDV Uygulama İç Genelgesi..



Kaynak: www.MuhasebeTR.com



17 Eylül 2010 Cuma

soru-cevap

Kooperatif üyesi de artık KDV ödüyor



Ekrem Sarısu - 14 Eylül 2010 Salı - Posta



Soru: Konut yapı kooperatifi üyeleri KDV den muaf değil mi? Konut Kooperatifi inşaatını bitirip, hak sahibi üyesine dairesini teslim ederken, KDV ödenmesi gerekiyor mu? Gerekiyorsa KDV oranı yüzde kaçtır? Ayrıca, KDV’yi üye mi? Yoksa kooperatif mi ödeyecek?



Zeynep GÜNAY



Cevap: Konut yapı kooperatiflerinin üyelerine daire teslimi 3 Temmuz 2009 tarihinde kadar KDV ye tabi değildi. Ancak; 3 Temmuz 2009 tarihli Resmi Gazete de yayımlanan 5904 sayılı, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile, kooperatiflerin üyelerine konut teslimindeki KDV istisnası kaldırıldı. 3 Temmuz 2009 tarihinden itibaren inşaat ruhsatı alan kooperatiflerin üyelerine konut teslimleri KDV ye tabi tutuluyor. 3 Temmuz 2009 tarihinden önce inşaat ruhsatı alan kooperatifler(ruhsatın kooperatif adına olması şartıyla), eski yasaya tabi olarak üyelerine konut tesliminde KDV ödemiyorlar. KDV oranı dairenin büyüklüğüne göre değişiyor. 150 m2 ye kadar olan konutlarda “yüzde 1”, 150 m2 nin üstündeki konutlar da ise “yüzde 18” oranında KDV ödenmesi gerekiyor. KDV’yi kendisine konut teslim edilen kooperatif üyesinin ödemesi gerekiyor.







14 Eylül 2010 Salı

BEYANNAME İLE BA BS BİLDİRİMLERİNİN DÜZELTİLMESİ VEYA VERİLMEMESİNDE UYGULANACAK ÖZEL USULSÜZLÜK CEZALARI DEĞİŞTİ

BEYANNAME İLE BA BS BİLDİRİMLERİNİN DÜZELTİLMESİ VEYA VERİLMEMESİNDE UYGULANACAK ÖZEL USULSÜZLÜK CEZALARI DEĞİŞTİ



Tarih: 05.09.2010



Bildirim formları ile beyannamelerin verilmemesi veya geç verilmesinin cezai müeyyidesi o kadar sık değişmektedir ki bırakın mükellefleri şuan bir meslek mensubuna sorsanız dahi net bir cevap alabilmeniz oldukça zordur. Mükelleflerin en çok sıkıntı yaşadıkları konulardan biri de kuşkusuz beyannameden de önce Ba ve Bs bildirim formlarının zamanında verilmemesi veya zamanında verilse dahi düzeltme yapılması durumunda karşılaşacakları cezanın tutar olarak yüksek olmasıydı. Olmasıydı diyoruz çünkü 1 Ağustos 2010 dan itibaren mükelleflerin bu konuda yaşadıkları sorun nihayet giderildi. 6009 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Vergi Usul Kanunu’nun özel usulsüzlük cezalarının yer aldığı 353 ve mükerrer 355. maddelerinde yapılan değişikliklere aşağıda yer verilmektedir.



Kanun maddesindeki metinleri olduğu gibi koymak yerine okuyucunun daha iyi anlayabilmesi için cezaları tablolaştırmanın doğru olduğunu düşündük.



ELEKTRONİK ORTAMDA BEYANNAME VERİLME ZORUNLULUĞUNA UYULMAMASI





Cezanın Türü

Cezanın Tutarı

Cezanın Dayanağı



Kanuni Süresinden sonra









30 Gün İçinde Verilmesi Halinde

Özel Usulsüzlük

1/10 (100 TL)

VUK Mük. 355



Sonraki 30 Gün İçinde Verilmesi Halinde

Özel Usulsüzlük

1/5 (200 TL)

VUK Mük. 355



Kanuni Süresinden sonra 61. günden itibaren verilmesi

Özel Usulsüzlük

1/1 (1.000 TL)

VUK Mük. 355























ELEKTRONİK ORTAMDA BA VE BS BİLDİRİM FORMUNUN DÜZELTME AMACIYLA VERİLMESİ HALİ





Cezanın Türü

Cezanın Tutarı

Cezanın Dayanağı



Kanuni Süresinden sonra









10 Gün İçinde Verilmesi Halinde

Ceza Yok

0

VUK Mük. 355



10 Günlük süreyi takip eden 15 gün içinde verilmesi

Özel Usulsüzlük

1/5 (200 TL)

VUK Mük. 355



Kanuni Süresinden sonra 26. günden itibaren verilmesi

Özel Usulsüzlük

1/1 (1.000 TL)

VUK Mük. 355













ELEKTRONİK ORTAMDA BA VE BS BİLDİRİM FORMUNUN ZAMANINDA VERİLMEMESİ HALİ





Cezanın Türü

Cezanın Tutarı

Cezanın Dayanağı



Kanuni Süresinden sonra









1 Gün Bile Gecikmesi Halinde

Özel Usulsüzlük

1/1 (1.000 TL)

VUK Mük. 355



























Yukarıda da görüleceği üzere 6009 sayılı kanunla cezaların hem tutarı azaltılmış hem de kanuni süresinden sonra verilme süreleri uzatılmıştır. Umarız bu uygulama mükelleflerin son iki yıldır haksız yere ödedikleri binlerce liranın da önüne geçmiş olacaktır.





31 Ağustos 2010 Salı

YAPILAN BİR VERGİ İNCELEMESİNDE 100 KASA HESABINDA ÇOK YÜKSEK TUTARLARDA NAKİT GÖRÜLMESİ HALİNDE KARŞILAŞILACAK DURUMLAR

YAPILAN BİR VERGİ İNCELEMESİNDE 100 KASA HESABINDA ÇOK YÜKSEK TUTARLARDA NAKİT GÖRÜLMESİ HALİNDE KARŞILAŞILACAK DURUMLAR



Yapılan bir vergi incelemesinde 100 Kasa Hesabında çok yüksek tutarlarda nakit görülmesi durumunda mükellef; Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi ve Gelir Vergisi açılarından, ayrı ayrı cezalandırılacaktır.



A-KURUMLAR VERGİSİ AÇISINDAN



1-GENEL USULSÜZLÜK CEZASI



100 Kasa Hesabında ortalama ihtiyacın çok üzerinde nakit bulundurulduğu ve söz konusu nakdin ortaklara kullandırılmak suretiyle transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı yapıldığı takdirde;

Söz konusu fiil, Vergi Usul Kanunu’ nun 352/I-3’üncü maddesi gereğince mükellef kurum adına birinci derece usulsüzlük cezası kesilmesini gerektirmektedir. Öte yandan aynı fiil VUK’ nun 30/4’üncü maddesinde, re’sen takdir nedeni olarak da sayıldığından, kesilecek birinci derece usulsüzlük cezasının VUK’un 352’nci maddesinin birinci fıkrası gereğince iki kat olarak uygulanması, ancak ceza uygulamasında aynı Kanunun 336’ıncı maddesi hükmünün de dikkate alınması gerekmektedir.



2-ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI (VUK Madde 353/6 )



Mükelleflerin, kurum ortaklarına borç olarak verdiği tutarları ilgili hesaplara kaydetmeyerek ‘100 Kasa’ hesabında izlemesi durumunda;

Vergi Usul Kanunu’nun 353/6’ıncı maddesi uyarınca; Vergi Usul Kanunu’ na göre belirlenen muhasebe stndartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslar ile muhasebeye yönelik bilgisayar programlarının üretilmesine ve kullanılmasına ilişkin kural ve standartlara uymayanlara özel usulsüzlük cezası verilir.

Vergi Usul Kanunu’nun 353/6’ıncı maddesi uyarınca; tek düzen hesap planına uymamaktan dolayı kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası 393 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde 01.01.2010’ dan itibaren 3.500,00 TL’ dir.



2.1- 8.000 TL.’ Yİ AŞAN TAHSİLAT VE ÖDEMELERİN BANKA, BENZERİ FİNANS KURUMLARI VEYA POSTA İDARELERİ’ NCE DÜZENLENEN BELGELERLE TEVSİK(BELGELENDİRMEK) ETME ZORUNLULUĞUNA UYULMAMASI



Kendi aralarında yapacakları ticari işlemleri ile nihai tüketicilerden mal veya hizmet bedeli olarak yapacakları 01.05.2004 tarihinden itibaren 8.000,00.-TL’yi aşan tahsilat ve ödemelerin, banka veya özel finans kurumları aracı kılınarak yapılması ve bu kurumlarca düzenlenen dekont veya hesap bildirim cetvelleri ile tevsiki(belgelendirilmesi) zorunludur. Ayrıca; 323 sıra no’lu VUK Genel Tebliği’yle Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü(PTT), aracılığıyla yapılacak tahsilat ve ödemeler de tevsik kapsamına alınmıştır.

Tespit edilen tutarların altında kalan tahsilat veya ödemelerin banka veya özel finans kurumları aracılığıyla yapılması ihtiyaridir. Havale, çek, kredi kartı ve bu kurumlar aracılığıyla tahsil edilen senetler gibi bankacılık araçları kullanılarak yapılan ödemeler ve tahsilatlar, bunlar karşılığında dekont veya hesap bildirim cetvelleri düzenlendiğinden; belgelendirilmiş sayılacaklardır. Banka ve özel finans kurumlarının internet şubeleri üzerinden yapılan işlemler de aynı kapsamdadır.

Tevsik kapsamında olan mal ve hizmet bedelinin, yukarıda belirtilen tarihler için geçerli olan Türk Lirası cinsinden tevsik sınırını aşması yeterli olacaktır. Bir başka ifadeyle; faturada gösterilen meblağın tevsik kapsamındaki tutarı aşması yeterlidir. Bu bedelin farklı tarihlerde ödenmesinde her bir ödemenin, tahsilat ve ödemenin yapılacağı kurumlardan geçirilmesi gerekmektedir.

İşletmelerin kendi ortakları ile diğer gerçek ve tüzel kişilerle olan ve herhangi bir ticari içeriği olmayan nakit hareketlerinde işlem tutarı 8.000,00.-TL tevsik sınırını aşıyorsa, bunlarda tevsik kapsamında olacağından; bu ödeme ve tahsilatlarında banka, özel finans kurumları veya PTT aracılığıyla yapılması gerekmektedir. Tespit edilen tutarın üzerinde kalan işlemlerin tevsik zorunluluğundan kaçınmak amacıyla parçalara ayrılması kabul edilmeyecek, aynı günde aynı kişi veya kurumlarla yapılan işlemler tek bir ödeme veya tahsilat kabul edilecektir.

(5228 Sayılı Kanun’un 10. uncu maddesiyle eklenen fıkra, Yürürlük: 03.08.2004)

Tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayan mükelleflerden her birine, her bir işlem için bu maddeye göre uygulanan cezalardan az olmamak üzere(1.600,00.-TL), işleme konu tutarın %5’i nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir.

VUK’ un mükerrer 355’inci maddesinde yer alan hükme göre; mükerrer 257’nci madde ile getirilen zorunluluklara uymayanlara, özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, belirtilen tutarın üzerindeki tahsilât ve ödemelerinde tevsik zorunluluğuna uymayan mükelleflere; her bir işlem için özel usulsüzlük cezası kesilecektir. Yine, anılan maddede; bu zorunluluğa uymayanlar için kesilecek özel usulsüzlük cezasında asgari bir tutar belirlenmişken, anılan ceza ile ilgili azami bir tutar(sınır) belirlenmemiştir. Dolayısıyla; kesilecek özel usulsüzlük cezasında öncelikle 8.000,00TL.- üzeri ödeme ve tahsilatlarda % 5’lik bir tutar hesaplanacak ve daha sonra bu tutar kesilecek asgari ceza tutarı ile karşılaştırılarak bu yükümlülüğe uymayanlar adına yüksek tutarda olan özel usulsüzlük cezası kesilecektir.



2.2- MÜKELLEF KURUM AÇISINDAN TRANSFER FİYATLANDIRMASI YOLUYLA ÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIM MÜESSESESİNİN İŞLERLİĞİ



Şirketle ticari bir ilişki içinde bulunan ortak üçüncü kişilerle aynı konumdadır. Dolayısıyla; ticari şirket ortaklarından birisi, şirketle ticari bir ilişkiye girdiğinde, ortaklık bağından ötürü ortak lehine şirket aleyhine olacak biçimde, ortağa üçüncü kişilerden ayrı özel bir tasarrufta bulunmanın mümkün olmadığının; yani ortağın böyle bir ilişkide herhangi bir ayrıcalığa sahip olmadığının gözden kaçırılmaması gerekir.

Kasada yüksek tutarda nakit bulundurmak iktisadi, ticari ve teknik icaplara aykırı bir durum teşkil eder. Zira Mükellef Kurum kasada yüksek tutarlarda nakit bulundurmakla söz konusu atıl fonların alternatif yatırım alanlarında değerlendirilmesinden doğacak kazançtan vazgeçmektedir. Ticari faaliyetin amacı kazanç elde etmek olduğuna göre, elde edilecek kazançtan vazgeçmek ticari icaplara aykırı bir durumdur.

100 kasa Hesabı aracılığıyla herhangi bir menfaat elde etmeksizin ortaklarına para kullandırmak Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımıdır.

Karşılıksız ödünç para verilmesi işlemi KVK’ nın 13’üncü maddesinin birinci fıkrasına göre transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımına konu olabilecek bir işlemdir. Anılan maddenin anılan fıkrasında ödünç para verilmesi veya alınması işleminin her hal ve şartta transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımına konu mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirileceği açıkça belirtilmiştir.

Kurumun, ortaklarına kullandırdığı paralar karşılığında faiz veya herhangi bir menfaat temin etmemesi KVK’ nın 13’üncü maddesi açısından mümkün bulunmamaktadır. Çünkü kurumların KVK’nın 13’üncü maddesinde sayılan ilişkili kişilere emsallerine uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden ödünç para vermeleri durumunda, kazanç kısmen veya tamamen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır.















B-KATMA DEĞER VERGİSİ AÇISINDAN (KDVK 1/1’inci Madde ve KDVK 4.Madde 1.Bendi)



Sermaye şirketlerinin kendi kaynaklarından cari hesap yoluyla ortaklarına veya ilişkili firmalara borç para vermesi işleminin katma değer vergisine tabi olup olmadığının belirlenebilmesi için, öncelikle konunun Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) yönünden irdelenmesi gerekir. Çünkü Katma Değer Vergisi Kanunu’ nun 17/4-e maddesi uyarınca, BSMV konusuna giren işlemler KDV’ den istisna edilmiştir.

Bilindiği üzere Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 28 ve izleyen maddelerinde düzenlenmiştir. Sözü edilen kanunun 30’uncu maddesinde, banka ve sigorta muameleleri vergisinin mükellefleri; bankalar, bankerler ve sigorta şirketleri olarak belirlenmiş bulunmaktadır.

Bu durumda, olayın Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi karşısındaki durumunun belirlenebilmesi için söz konusu şirketlerin bankerlik müessesesi yönünden değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.

Ortaklarına veya ilişkili firmalara cari hesap yoluyla borç para veren ya da kullandıran sermaye şirketlerinin banka veya sigorta şirketi olarak kabul edilmesi ve bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla sermaye şirketi mükellef kurumun, işletmede bulunan bir parayı, çeşitli şekillerde değerlendirmek suretiyle elde edebileceği bir gelirden mahrum kalarak kurum ortaklarına kullandırması işlemi, kurumun ortaklarına finansman hizmeti sunmakta olduğunu göstermekte olup, bu finansman hizmeti karşılığı tahakkuk ettirilmesi gereken faiz gelirlerinin katma değer vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’ nun 1/1’inci maddesine göre, Türkiye’ de yapılan ticari, sınai, zirai ve mesleki nitelikteki teslim ve hizmetler katma değer vergisine tabi bulunmaktadır. Aynı kanunun 8’inci maddesinin (a) alt bendinde de katma değer vergisi mükellefinin, mal teslimi ve hizmet ifasında, bu işleri yapanlar olduğu belirtilmiştir.

KDVK’ nın 4’üncü maddesi 1’inci bendinde ise hizmet, ‘teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemlerdir. Bu işlemler; bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebilir.’ Şeklinde tanımlanmıştır. Bu madde hükmünde geçen ‘gibi’ edatı ile hizmetin ortaya çıkış biçimlerinin sayılan unsurlarla sınırlı olmadığı vurgulanmış, hizmet kapsamına giren işlemler tadadi olarak sayılmayarak, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışındaki her türlü ticari mahiyeti haiz işlem, hizmet olarak tanımlanmıştır.

Aynı kanunun 5’inci maddesinde, vergiye tabi hizmetten işletme sahibinin, işletme personelinin veya diğer şahısların karşılıksız yararlandırılmasının hizmet sayılacağı hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Cari hesap kullanılarak ortaklara veya ilişkili kişilere para kullandırılması işleminde Katma Değer Vergisi yönünden vergiyi doğuran olayın tespitinde ilke olarak kurum ile ortağı arasında yapılmış bir sözleşme varsa, sözleşme hükümleri dikkate alınır. Vergiyi doğuran olayın, borç para verilip tahsil edilme işleminin aynı yıl içinde gerçekleşmesi halinde, borç verilen paranın ortaktan tahsil edildiği tarihte faizi tahakkuk ettirilmelidir. Borç verme ve tahsil etme işlemlerinin farklı yıllara sirayet etmesi halinde ise tahsil edilip edilmemesine bakılmaksızın borç paranın verildiği yılsonuna kadar tahakkuk etmesi gereken faiz tutarı yönünden ilgili yılsonunda meydana geldiği kabul edilmeli ve bu işlem borcun tamamı tahsil edilinceye kadar her yılsonunda tekrarlanmalıdır.



C-GELİR VERGİSİ AÇISINDAN (GVK 94.Madde 6/b-i Bendi)



Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı müessesesi 5520 sayılı kurumlar vergisi Kanunu(KVK)’ nun 13’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde ile kurumların, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunması durumunda, kazancın tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı müessesesinin mantığı, kazancın dönem sonu beklenmeksizin, gizli bir şekilde ve vergilendirilmeksizin dağıtıldığı şeklindedir.

KVK’ nın 13’üncü maddesinin (6) numaralı fıkrasında bu husus aşağıdaki gibi ifade edilmiştir.

‘Tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının uygulanmasında bu maddedeki şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kar payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılır.’

Karın bu şekilde gizli olarak dağıtıldığı bu müessese ile ortaya konulduğuna göre: gizli olarak dağıtılan bu karın da, Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinin 6/b-i bendi gereğince stopaja tabi tutulması gerekmektedir.

Gizli kar dağıtımı üzerinden hesaplanması gereken bu stopajın tespitinde, 1 seri Nolu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliği’nde belirtilen esasların temel alınması gerekmektedir.

Sonuç Olarak ;

Kurumlar Vergisi açısından VUK’ un 353/6 Maddesi uyarınca 3.500,00 TL ve VUK’ un mükerrer 355’inci maddesi uyarınca 8.000,00TL.- üzeri ödeme ve tahsilatlarda % 5’lik bir tutar hesaplanacak ve daha sonra bu tutar kesilecek asgari ceza tutarı (1.600,00) ile karşılaştırılarak bu yükümlülüğe uymayanlar adına yüksek tutarda olan özel usulsüzlük cezası kesilecektir.

Katma Değer Vergisi açısından 100 Kasa Hesabı aracılığıyla karşılıksız para kullandırmak suretiyle Transfer Fiyatlandırması yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı yapılmış ve bu yolla finansman hizmeti sunulmuş olmaktadır. Dağıtımı yapılan tutarın ilgili vergilendirme dönemi Katma Değer Vergisi Beyanına eklenmesi ve üzerinden VUK’un 30/4’üncü maddesi uyarınca re’sen % 18 oranında katma değer vergisi hesaplanması gerekir.

Gelir Vergisi açısından tespit edilen matrah üzerinden GVK’nın 94/6-b-i maddesi uyarınca %15 oranında gelir vergisi stopajı mükellef kurum adına VUK’un 30/4’üncü maddesi uyarınca re’sen tarh edilir. Mükellef kurum adına re’sen tarh edilecek geçici vergi tutarına istinaden, VUK’un 341’inci ve 344’üncü maddeleri uyarınca ziya uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir.



AMAN DİKKAT!!!



27 Ağustos 2010 Cuma

Mali idarece mükellefin izahat taleplerinin cevaplandırılması - Özelgeler ve sirkülerler

Mali idarece mükellefin izahat taleplerinin cevaplandırılması - Özelgeler ve sirkülerler

Bilindiği üzere, Vergi Usul Kanunu'nun 413'üncü maddesinde yer alan hüküm uyarınca, mükellefler, Maliye Bakanlığı'ndan veya Maliye Bakanlığı'nın bu hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulanması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında izahat isteyebilmekte ve yetkili makamlar da yazı ile istenecek bu izahat talebini "mukteza (ya da özelge)" olarak adlandırılan bir yazı ile veya bu tür izahat taleplerine toplu cevap niteliği taşıyan ve tereddütlü hususları açıklayan, Gelir İdaresi'nin internetteki sitesinde duyurulan "sirküler" aracılığıyla cevaplandırmakta idiler.

Öte yandan, anılan hükümde belirtildiği üzere; alacakları bu cevaplara göre hareket eden mükelleflerin bu hareketleri cezayı istilzam etse dahi ceza kesilmemekte idi. Keza, anılan kanunun 369'uncu maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, yetkili makamların mükellefin kendisine yazı (mukteza) ile yanlış izahat vermiş olmaları ya da bir hükmün uygulama tarzı hususunda yetkili makamların görüş ve kanaatini değiştirmiş veya bu hükme ait bir içtihadın değişmiş olması halinde "vergi cezası" kesilmemekte idi. Ancak, bu durumda, yasal olarak vergi cezaları arasında yer almadığı için ceza olarak kabul edilmeyen ve ödemesi gecikmiş vergi alacağına belli oranda uygulanan faiz niteliği taşıyan "gecikme faizi" uygulanmakta idi.



1 Ağustos 2010 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6009 sayılı Kanun ile yukarıda belirtilen maddelerde değişiklikler yapılmış ve 413'üncü maddede yer alan izahatı verecek makam olarak Maliye Bakanlığı yerine halen bu görevi yerine getirmekte olan Gelir İdaresi Başkanlığı ifade edilmiştir. Keza, yapılan değişiklikle; önceki uygulamada görülen dağınıklığın ve farklı merkezlerden verilen aynı konuya ilişkin çelişkili açıklamaları içeren görüşlerin verilmesinin önüne geçilmesi amacıyla, mükellefe verilecek izahatın yöntemi konusunda kapsamlı düzenleme yapılmıştır.

Bu çerçevede, özelge ve sirkülerlerin Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde kurulacak bir komisyon tarafından oluşturulması ve oluşturulan sirküler ve özelgelerin internet ortamında yayımlanması hüküm altına alınmış, Gelir İdaresi Başkanlığının taşra teşkilatınca verilecek özelgelere sınırlamalar getirilmiş ve bu hükümlerin uygulamasına ilişkin usul ve esasların bir Yönetmelikle belirlenmesi öngörülmüştür.



Öte yandan, anılan kanunun "yanılma hali" başlığı altında yer alan 369'uncu maddesinde yapılan değişikliklerle ise; yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması halinde vergi cezasının kesilmemesi yanı sıra, gecikme faizinin de hesaplanmaması benimsenmiştir.

Keza, bir hükmün uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların tebliğ veya sirkülerde değişiklik yapmak suretiyle görüş ve kanaatini değiştirmesi halinde, yeni görüş geriye yürütülmeyecek, yeni görüş, buna ilişkin tebliğ veya sirkülerin yayımlandığı tarihten itibaren geçerli olacaktır. Dolayısıyla, bir konu hakkında görüş değiştirildi ise, geçmişte eski görüşe göre yapılan vergilendirmeler aynen kalacak, geriye yönelik ilave vergi tarhiyatı ve ceza uygulaması yapılmayacaktır.(Ancak, bu hüküm, yargı mercileri tarafından iptal edilen genel tebliğ ve sirküler hakkında uygulanmayacaktır.)



413'üncü madde hükmüne dayanılarak Maliye Bakanlığınca hazırlanan özelge ve sirkülerle ilgili yönetmelik ise Resmi Gazete'de yayımlanmak üzere gönderilmiştir. Anılan Yönetmelikte belirtildiği üzere;

Özelge: Mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından, kendilerince açık olmayan ve tereddüt ettikleri konular hakkında yetkili makamlardan yazılı olarak açıklama talebinde bulunmaları üzerine yetkili makamlarca kendilerine verilen yazılı görüşü,







Sirküler: Mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından, kendilerince açık olmayan ve tereddüt ettikleri konular hakkında Gelir İdaresi Başkanlığı'nca aynı durumda olan tüm mükellefler için uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere yayımlanan görüşü, ifade etmektedir.



Yönetmelikle belirlenen Özelge ve Sirküler uygulama usul ve esasları ise aşağıdaki gibi özetlenebilir:



Özelge ve sirküleri oluşturacak birim



Gelir İdaresi Başkanı ya da belirleyeceği başkan yardımcısı başkanlığında oluşacak komisyon, mükelleflerin ve vergi sorumlularının özelge taleplerine uygun olarak özelge tayinine yetkili makamlarca hazırlanan özelge taslaklarını değerlendirerek tayin edilecek özelgeleri ve gerekli görmesi hâlinde vergi uygulamalarına ilişkin olarak tüm mükellefler bakımından uygulamaya yön vermek ve tereddüt edilen hususlara açıklık getirmek amacıyla yayımlanacak sirkülerleri oluşturacaktır. Komisyon, özelge taslaklarını oy çokluğu ile aynen veya değiştirerek onaylayacaktır.



Özelge talebinin kapsamı



(1) Özelge, mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkındaki izahat taleplerine ilişkin olarak verilir.



(2) Mükelleflerin aşağıdaki başvuruları özelge kapsamında değerlendirilmez



a) Başkalarının vergi durumları hakkında bilgi ve izahat talepleri



b) Yargıya intikal etmiş olaylara ilişkin izahat talepleri



c) Hakkında vergi incelemesi yapılmakta olan mükelleflerce veya vergi sorumlularınca incelemeye konu olan işlemlerle ilgili izahat talepleri,



ç) Somut bir olaya dayanmayan, teorik hususlara ilişkin bilgi ve izahat talepleri,



d) Mücbir sebep hâli ilanı, vergi borçlarının terkini, belge düzenine ilişkin yetkilerin kullanılması gibi kanunlarla uygulamanın tespitine dair Maliye Bakanlığına yetki verilen konulara ilişkin talepler,



e) Mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi uygulamaları ile ilgili işlemlerinin gerçekleşmesinden sonra yaptıkları başvuruları ile Kanunun 122'nci maddesine göre vergi hataları ile ilgili yapılan düzeltme talepleri ve 124'üncü maddesine göre Maliye Bakanlığı'nca incelenecek olan şikâyet yoluyla müracaatlar



f) Sözlü veya yazılı olarak veya internet aracılığıyla, 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun veya 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu uyarınca yapılan talepler.



Özelge talep edebilecekler



1) Özelge talepleri, mükellefler ile vergi sorumluları, bunların mirasçıları, yetki belgesine sahip kanuni temsilcileri veya vekillerince yapılır.



2) Odalar ve birlikler gibi mesleki kuruluşlar, kendi mükellefiyetleri ile ilgili olanlar hariç olmak üzere, üyelerine ilan etmek amacıyla özelge talebinde bulunamazlar. Ancak, bu kuruluşlar Gelir İdaresi Başkanlığından, vergilendirme ile ilgili konularda özelge niteliğinde olmayan görüş talep edebilirler.





Özelge Talep Edilecek Merci



1) Özelge, mükelleflerin gelir veya kurumlar vergisi bakımından sürekli mükellefiyetlerinin bulunduğu vergi dairesi başkanlıkları ile vergi dairesi başkanlığı bulunmayan illerde defterdarlıklardan talep edilir.



2) Diğer mükellef veya vergi sorumluları özelge talepleri için, ikametgâh veya kanuni merkezlerinin bulunduğu vergi dairesi başkanlıkları ile vergi dairesi başkanlığı bulunmayan illerde defterdarlıklara; ikametgâhı veya kanuni merkezi bulunmayanlar ise Ankara, İstanbul ve İzmir Vergi Dairesi Başkanlıklarından herhangi birine başvurur.



3) Özelge talepleri, Başkanlığın internet sitesinde bir örneği yer alan "Özelge Talep Formu" kullanılmak suretiyle yapılır. Söz konusu form kullanılmaksızın yapılacak özelge talepleri kabul edilmez.



Taleplerin Değerlendirilmesi ve Özelge Tayini



1) Vergi dairesi başkanlıkları ile vergi dairesi başkanlığı bulunmayan illerde defterdarlıklar özelge taleplerini yukarıda belirtilen hususlar kapsamında değerlendirir. Söz konusu hususlara aykırı bir durumun varlığı hâlinde, başvuru sahibine yazılı olarak gerekli bildirim yapılır.



2) Birinci fıkrada belirtilen makamlarca; konu, kapsam ve ilgili olduğu mevzuat bakımından ilk defa özelge talep edilen hususlara ilişkin olarak özelge taslağı hazırlanarak Gelir İdaresi Başkanlığına gönderilir ve Komisyonun onayından sonra özelge tayin edilir.



3) Komisyonca onaylanmış özelgeler emsal teşkil etmek üzere Özelge Otomasyon Sisteminde bu amaçla hazırlanan emsal özelge havuzuna konur.



4) Vergi dairesi başkanlıkları ile vergi dairesi başkanlığı bulunmayan illerde defterdarlıklar, Komisyonda oluşturulmuş sirküler veya özelgeler ile konu, kapsam ve ilgili olduğu mevzuat bakımından tamamen aynı mahiyeti taşıyan bir hususta özelge talebinde bulunulması hâlinde, Komisyon tarafından oluşturulan sirküler veya emsal özelge havuzunda yer alan özelgelere uygun olmak şartıyla özelge verebilir.



Sirküler



1) Gelir İdaresi Başkanlığı, mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında tüm mükelleflere yönelik olarak uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere sirküler yayımlayabilir.



2) Komisyonca hazırlanarak Bakan veya Başkan tarafından imzalanan sirkülerler Başkanlığın internet sitesinde yayımlanır

Sakatlık vergi indirimi

İŞ HUKUKU VE SOSYAL GÜVENLİK



Sakatlık vergi indirimi



Resul Kurt - - 27 Ağustos 2010 Cuma - Dünya



Gelir Vergisi'ndeki sakatlık indirimi, sosyal hukuk devletinin en önemli müesseselerinden birisidir.



Gelir Vergisi Kanunu'nun 31'inci maddesine göre, "Çalışma gücünün asgari %80'ini kaybetmiş bulunan hizmet erbabı birinci derece sakat, asgarî %60'ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ikinci derece sakat, asgarî %40'ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ise üçüncü derece sakat sayılır ve aşağıda sakatlık dereceleri itibariyle belirlenen aylık tutarlar, hizmet erbabının ücretinden indirilir."



265 Seri No'lu GVGT'ne göre 01.01.2010 tarihinden itibaren uygulanmak üzere sakatlık dereceleri itibariyle ücretlerinden indirilecek olan tutarları;



- Birinci derece sakatlar için 680 TL



- İkinci derece sakatlar için 330 TL



- Üçüncü derece sakatlar için 160 TL



Olarak belirlenmiştir.



Diğer taraftan GVK'nın 89'uncu maddesinin 3'üncü bendi hükmüne göre, "Serbest meslek faaliyetinde bulunan veya basit usulde vergilendirilen özürlülerin beyan edilen gelirlerine, 3l'inci maddede yer alan esaslara göre hesaplanan yıllık indirim uygulanır. Bu indirimden, bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişi bulunan serbest meslek erbabı ile hizmet erbabı (tevkifat matrahı dahil) da yararlanır.



Bu durumda GVK'nın 3l'inci ve 89/3'üncü maddelerine göre sakatlık indiriminden yararlanacak olanlar şunlardır:



- Özürlü hizmet erbabı ile bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişi bulunan hizmet erbabı,



- Özürlü serbest meslek erbabı ile bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişi bulunan serbest meslek erbabı,



- Basit usulde vergilendirilen özürlüler.



Bakmakla yükümlü olunan kişi özürlü kişinin tabi olduğu çalışma mevzuatı veya bağlı bulunduğu sosyal güvenlik kurumunun mevzuatına göre bakmakla yükümlü sayılan anne, baba, eş ve çocukları olup, çocuklarda yaş sınırlamasına gidilmeyecektir.



Sakatlık indiriminden yararlanacakların yapacakları işlemler, sakatlık indirimi uygulaması ve bu uygulamada bakmakla yükümlü olma tabiri ve sakatlığın belgelendirilmesi ile ilgili olarak "Sakatlık İndiriminden Yararlanacak Hizmet Erbabının Sakatlık Derecelerinin Tesbit Şekli İle Uygulanmas Hakkında Yönetmelik" ile "Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik" olmak üzere iki yönetmelik yayımlanmıştır.



Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri grup müdürlükleri, defterdarlık gelir müdürlükleri, vergi dairesi müdürlükleri ve mal müdürlükleri kendilerine başvuran özürlülerin kişisel bilgilerini "Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik" ekindeki rapor formuna yazacaklar ve bu formları bir yazıya ekleyerek, özürlüleri yetkili sağlık kurulundan en yakın olanına sevk edeceklerdir.



Yetkili sağlık kuruluşu tarafından verilen raporlar ilgili maliye müdürlüklerince Maliye Bakanlığı Merkez Sağlık Kurulu'na gönderilecektir. Merkez Sağlık Kurulu tarafından incelenen ve sakatlık dereceleri belirlenen raporlar, ücretlilerde işverene, diğerlerinde kendilerine verilmek üzere Defterdarlığa gönderilecektir.



Sakatlık indiriminden yararlanan bir ücretlinin gelir vergisi matrahı hesaplanırken sakatlık indirimi mahsup edilecek, sakatlık indiriminin mahsubundan sonra kalan gelir vergisi matrahı üzerinden hesaplanan gelir vergisi tutarından da yıllık asgari geçim indirimi tutarının 1/12'sinin mahsup edilmesi gerekmektedir

25 Ağustos 2010 Çarşamba

VERGİ MÜKELLEFLERİNİN DİKKAT EDECEKLERİ HUSUSLAR

VERGİ MÜKELLEFLERİNİN DİKKAT EDECEKLERİ HUSUSLAR



Tarih: 25.08.2010

Vergi Kanunlarında yaşanan hızlı değişimler MUHASEBE ve MÜŞAVİRLİK hizmeti veren biz MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİR ve YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERE aşağıdaki konularda Siz MÜKELLEFLERİMİZİ uyarıda bulunma ZORUNLULUĞU getirmiştir.



2010 Yılı Başında Çıkan Vergi Usul Kanunu Düzenlemeleri, BA – BS formlarının verilme zamanı ve şekline ilişkin değişiklikler ise Fatura Kayıtlamalarına ilişkin köklü değişiklik meydana getirmiştir.



Siz mükelleflerimizin ve biz MESLEK MENSUPLARININ CEZAİ duruma düşmememiz için aşağıdaki konularda 01.01.2010 tarihinden sonraki işlemlerde AZAMİ dikkat etmenizi, Tüm VERGİ MÜKELLEFLERİMİZİ aşağıdaki konularda daha ÖZENLİ davranmalarını tavsiye ederiz.



1- Alış ve Satış Faturalarının mutlaka Düzenlendiği aydaki MUHASEBE dosyası ile, Muhasebe Departmanınıza Ulaştırılmalıdır. Vergi Usul Kanununa göre FATURALAR 7 gün içerisinde düzenlenmelidir. 7 (Yedi) günü aşmış şeklinde düzenlenen veya hiç düzenlenmeyen faturalar için Fatura Bedelinin % 10’u oranında (En az 149 TL) Ceza kesilmektedir.



2- Alış – Satış Faturalarınızı Muhasebe departmanına DÜZENLENDİĞİ/ALINDIĞI ayda veriniz. Geç Verilmesi veya hiç verilmemesi durumunda, Bilanço Usulüne göre Defter tutan mükelleflerin vermek zorunda olduğu BA ve BS formlarında eksik beyana sebep olacağından, BA ve BS formlarının DÜZELTMESİNE sebep olacaktır. Verilen her bir Düzeltme Beyannamesi için 1.490 TL Usulsüzlük Cezasının Ödenmesi gerekecektir.



3- Yazar Kasa kullanan Mükelleflerin Mutlaka Günlük Z Raporlarını akşam işyerlerini kapatmadan almaları gerekmektedir. Ayrıca Her Bir satışı 690 TL aşmayanlar için YAZAR KASA fişi düzenlemeleri gerekmekte, 690 TL’yi aşanlar için MUTLAKA FATURA DÜZENLEMEK zorundadırlar. Bu zorunluluğa uymayanlar HER BİR FİŞ ve FATURA için % 10 oranında CEZA ödemek durumundadırlar. Ayrıca Her Ay sonu AYLIK Z Alınmalıdır. Muhasebe Dosyasına konmalıdır.

Yazar Kasa Fişlerinde KDV Oranları hatalı olanlar düzelttirmelidir. Silik Raporlar için 1.490 TL Ceza kesilmektedir.



4- Alış ve Satış Faturalarınızı AYLIK DOSYALAR halinde düzenlemeniz gerekmektedir. Vergi Dairesinden Gelen Memurlara O AYA AİT Dosyanın mutlaka gösterilmesi gerekmektedir. Bu nedenle Evraklarını Memurlara göstermeyenlere 1.490 TL Ceza kesilmektedir.



5- Muhasebe Departmanlarınıza Alış-Satış Faturalarınızı, Tahsilat Makbuzlarınızı, Satıcı Ödeme Makbuzlarınızı, Gider Pusulalarınızı, Serbest Meslek Makbuzunuzu, Banka Ekstrenizi, Sigorta Poliçelerinizi, Z Raporlarınızı ve Diğer Masraf Evraklarınızı HER AY DÜZENLİ ulaştırınız. Aksi Halde Verilecek beyannamelerde eksik beyan verilmesine sebep olacaktır. Eksik Verilen Beyannameler için Düzeltmeler Mutlaka Ait olduğu Ayda yapılmalıdır. Ancak bilinmelidir ki, Verilen her düzeltme veya yapılan her hata Vergi Dairesi tarafından İncelenme Riskinizi arttırmaktadır.



6- Giren Personeli 1 gün önceden, Çıkan Personellerinizi Mutlaka aynı gün içerisinde Muhasebe Departmanınıza iletiniz. Muhasebe Departmanı Çıkış işlemini 10 gün içerisinde SGK'ya bildirmek zorundadır. Bu işlemlerin süresinde verilmemesi halinde her bir personel için ASGARİ ÜCRET tutarında CEZA ödenmektedir. Ayrıca Viziteye çıkan personelinizin İşbaşı Kağıdını veya var ise Raporu en geç 3 iş günü içerisinde MUHASEBE Departmanınıza iletiniz.



7- Aylık SGK HİZMET DÖKÜMÜNÜ işyerinize ASINIZ. Ayrıca sizlere verilen BORDROLARI ve Hesap Pusulalarını da personellerinize mutlaka imzalatınız. İmzalatmadığınız taktirde personelin itirazında MAAŞINI tekrar ödemek zorunda kalırsınız . Hizmet Dökümlerinin işyerinde Asılmaması Durumunda Asgari Ücretin 2 katı 1.458 TL Ceza ödersiniz. Personeli 10 kişiyi aşan işyerleri Personel maaşlarını BANKADAN ödemek ZORUNDADIR.



8- İşyeri Kiralarının tutarı ne olursa olsun BANKADAN ÖDENMEK ZORUNDADIR. Ödeme Makbuzlarını Mutlaka MUHASEBE Dosyalarınıza koyunuz. Bankadan Ödenmeyen Her bir Kira için 1490 TL Usulsüzlük Cezası Kesilmektedir.



9- Faaliyetiniz ile ilgili olmayan MASRAF BELGELERİNİN Muhasebe Dosyanıza koymayınız. Bu tür bir Masraf Belgesi yanlışlıkla işlenir ise, Vergi İncelemesinde, Belgenin 3 Katı tutarında CEZA ÖDERSİNİZ.



10- Alış Faturaları veya Masraf Belgeleri Geç Verilmemelidir. Muhasebe Dosyalarına ÖNCEKİ AYA AİT MASRAF faturaları konmamalıdır.



11- Satış Faturalarınızda ve İrsaliyelerde Mutlaka Seri ve Tarih takip etmelidir. Etmediği taktirde 1.490 TL Ceza Kesilmektedir. Ayrıca Faturalarda 8.000 TL aşması halinde AÇIK kesilmeli, Açık kesilen faturalar Mutlaka BANKA ile ödenmelidir. Fatura ile Ödeyen Mutlaka Aynı kişi olmalıdır. Özellikle Kredi Kartı ile yapılan tahsilatın faturası kesilmelidir. Kesilecek Fatura KART SAHİNİNE KESİLMELİDİR.



12- Banka Hesaplarınızdan Firmanıza ait olmayan ödemeler yapılmamalıdır. Tespitinde 1.490 TL Ceza kesilir.



13- İşyerinizde Vergi Levhası, SGK Hizmet Dökümü, Yazar Kasa Levhası, KDV Dahildir Tabelası, Asgari Ücret Uygulanmak Zorundadır Tabelası, Sigara İçilmez Tabelası asılmak zorundadır. Asılmaz ise 1.490 TL CEZA ödenmektedir.



14- Muhasebe Evrakları Her ay düzenli MUHASEBE DEPARTMANINA İLETİLMELİDİR. Evrakları Gelmeyen firmaların Beyannameleri VERİLEMEZ BU yönden Muhasebeciniz sorumlu olmaz.



Siz Vergi Mükelleflerinin sorun yaşamamaları için yukarıdaki konulara duyarlı olmalarını öneririz.



Kaynak: www.MuhasebeTR.com



19 Ağustos 2010 Perşembe

YATIRIM TEŞVİK BELGESİ KAPSAMINDA MAKİNE VE TECHİZAT TESLİMİNDE KDV İSTİSNASI UYGULAMASI

YATIRIM TEŞVİK BELGESİ KAPSAMINDA MAKİNE VE TECHİZAT TESLİMİNDE KDV İSTİSNASI UYGULAMASI



Tarih: 19.08.2010



Yatırım Teşvik Belgesi kapsamında teslimi gerçekleşen makine ve teçhizat için KDV istisnası 01/08/1998 tarihinden beri uygulanmaktadır. Uygulamanın yıllardır yapılıyor olmasına rağmen her sorulduğunda tekrar bakmam gereken konulardan birisi olmuştur bu konu. Bir mükellefim “Makine satacağım. Alıcının Yatırım Teşvik Belgesi varmış. Ne yapmam lazım“diye sordu. Tabi ki tekrar baktım. Hazır araştırıp bilgilerimi tazelemişken yazayım da istedim.



Konu ile ilgili yasal mevzuat.



Katma Değer Vergisi Kanunu madde:13/d, 69,87,99 numaralı tebliğler ve 2 numaralı sirküler.



Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin 1 numaralı tebliğ.



Açıklamalar.



*4369 sayılı kanunla KDV kanunun 13.maddesine eklenen hüküm ve bu hükme bağlı olarak yayınlanan 69 seri numaralı KDVK genel tebliğ hükümleri çerçevesinde 01/08/1998 tarihinden beri bu istisna uygulanmaktadır.



*İstisnadan, mal veya hizmet üretiminde kullanılan, sabit kıymet niteliğinde olan makine ve teçhizat teslimleri yararlanabilir.



*KDV mükellefiyeti olanlara yapılan teslimler istisnadan yararlanacak olup alıcı konumunda olan, başka bir ifade ile Yatırım Teşvik Belgesi sahibi olanlar KDV mükellefi olduklarını bağlı oldukları vergi dairesinden alacakları “Katma Değer Vergisi Mükellefi Olduklarına İlişkin” yazı ile belgelemeleri gerekir.



*Yatırım Teşvik Belgesinin ekini oluşturan yerli ve ithal global listede yer alan ve istisnadan yararlanabileceği şerhi bulunan makine ve teçhizat istisnadan yararlanabilir. İthal listede yer alan bir sabit kıymetin tesliminin istisnadan yararlanabilmesi için ithal edilmesi, yerli global listede yer alan bir sabit kıymetin tesliminin istisnadan yararlanabilmesi için yurtiçinden alınması gerekir. Örneğin, ithal listede



yer alan bir sabit kıymet yurtiçinden alınırsa istisnadan yararlanamaz. Ancak ilgili global listeler,ihtiyaca göre revize ettirilip istisnadan yararlanılabilir.



*Teşvik belgesi sahibi,sabit kıymet alacağı işletmeye belgenin ve global listenin aslını, KDV mükellefi olduğuna ilişkin olan yazının ise noter veya Yeminli Mali Müşavir onaylı nüshasını ibraz eder.Satıcı kendisine ibraz edilen belgeleri inceleyip istisna kapsamında teslim yapıp yapamayacağını tespit eder.



* Global listelerde yer alan her bir makine ve teçhizat için %30’a kadar olan artış veya azalışlarda liste tadilatı yapılmaksızın KDV istisnasına ilişkin doğrudan işlem yapılabilir. Örneğin, yerli global listede bedeli 100.000.-TL olan yer bir makine 70.000.-TL ile 130.000.-TL arası bir tutara alınırsa liste değişikliği yapmaksızın KDV istisnadan yararlanılabilir. Aksi halde KDV istisnadan yararlanabilmek için global listenin revize edilmesi gerekir.



*Satıcı konumunda olan ve istisna kapsamında sabit kıymet teslimini gerçekleştiren kişi veya kurum global listenin uygun olan bir yerine “ "Listenin ..... sırasındaki ...... adet makina ve teçhizat ....... tarih ve ...... sayılı fatura ile satılmıştır." şerhini koyup imza ve kaşe tatbiki suretiyle onaylar. Bu şerh düşüldükten sonra satıcı, ilgili global listenin ve yatırım teşvik belgesinin alıcı tarafından kaşelenip imzalanmış fotokopisini alır ve zaman aşımı süresinin sonuna kadar saklar.



*KDV iadesinden yararlanmak için diğer ibraz edilmesi gereken evraklara ek olarak, yatırım teşvik belgesi sahibi tarafından kaşelenip imzalanmış yatırım teşvik belgesi, global liste ve noter veya yeminli mali müşavir tarafından onaylanmış “alıcının KDV mükellefi olduğuna ilişkin” vergi idaresinin yazısı ilgili vergi dairesine ibraz edilir.



Değerlendirme.



*Yukarıda ilgili olan mevzuat düzenlemelerini aktardım. Kısa da olsa açıklamalar yaptım. Mevzuat düzenlemelerinin yoruma müteallik bir tarafı da yok. Ancak uygulamada satış işlemini müteakip yerli global listeye düşülmesi gereken şerhin unutulması ve satıcının kendi uhdesine alması gereken evrakları almayı unutması hususları ile sık karşılaşılmakta.



*Özellikle satış işlemini müteakip "Listenin ..... sırasındaki ...... adet makina ve teçhizat ....... tarih ve ...... sayılı fatura ile satılmıştır." ibaresinin yazılmasının unutulması iade işleminin yapılmasına,başka bir ifade ile KDV istisnasından yararlanılmasına engel oluşturacak sonuçlar doğurabilmektedir.Bu ibare unutulduğu zaman, yatırım teşvik belgesi sahibi söz konusu makine ve teçhizatı KDV istisnasından yararlanarak başka yerden de tekrar alabilir. Böyle bir durum,işi içinden çıkılmaz hale getirebilir.İade talebi yerine getirilmez.



Anadolumuzda karışık işler için söylenen sözler vardır.



“Hadi bakalım,ayıkla pirincin taşını”. Veya “Birisi bir kuyuya taş atmış 49 akıllı çıkaramamış”



Kaynak: www.MuhasebeTR.com



HİZMET İHRACATINDA KDV İSTİSNASI UYGULAMASI

HİZMET İHRACATINDA KDV İSTİSNASI UYGULAMASI



Tarih: 20.05.2010



Mal ihracatında KDV istisnası uygulamasında pek tereddüt yaşanmazken hizmet ihracında KDV istisnası uygulamasında tereddütler yaşanabilmektedir. Uygulamada yaşanan tereddütlerin temel nedeni, hizmet ihracatının gümrükten geçme gibi bir şarta bağlanamamasından kaynaklanmaktadır.

Konu ile ilgili yasal mevzuat.



KDV Kanunu:11.12.ve 32.madde. Ayrıca aynı kanuna bağlı olarak yayınlanan 17, 26, 30 ve 113 seri numaralı tebliğler.



A-Hizmet İhracatında KDV İstisnası Uygulanabilmesinin Şartları.



1-Hizmet Türkiye’de, yurtdışındaki bir müşteri için yapılmış olmalıdır.



2-Fatura veya benzeri belge yurtdışındaki müşteri adına düzenlenmiş olmalıdır.



3-Hizmetin bedeli döviz olarak Türkiye’ye getirilmelidir.



4-Hizmetten yurtdışında yararlanılmalıdır.



Dört şarttan ilk üç şartın anlaşılmasında ve uygulamasında pek tereddüt yaşanmamaktadır. Ancak, 4.şart olan “Hizmetten yurtdışında yararlanılmalıdır” şartının anlaşılmasında ve uygulamasında ciddi anlamda tereddütler yaşanabilmektedir.



26 ve 30 seri numaralı tebliğlerde verilen örnekler de çoğunlukla bu şartın anlaşılmasına dönüktür. Gerek sözü geçen tebliğler gerekse verilen muktezalar doğrultusunda aşağıdaki örneklerle konuyu açıklığa kavuşturmaya çalışalım.



KDV istisnasında yararlanılabileceğine ilişkin örnekler.



Örnek:1 Almanya'da yerleşik bir firma Türkiye'den beyaz eşya ithal etmektedir. Türkiye'de yerleşik (A) firması da söz konusu beyaz eşyanın temini, kalite kontrolü gibi işleri yabancı firma adına yapmaktadır.



(A) firması, bu hizmetleri ile ilgili olarak yaptığı harcamaları ve komisyon ücretini yabancı firmaya fatura etmekte ve karşılığını döviz olarak Türkiye' ye getirmektedir.



İhraç edilen mal yurt dışında tüketildiğinden, (A) firmasının yaptığı bu hizmet karşılığında aldığı komisyon, hizmet ihracatı istisnası kapsamında değerlendirilecektir.



Örnek:2 Irak'ta yerleşik bir firma sulama projesini üstlenen (A) Türk firması hakkında, (B) Türk danışmanlık firmasından, bu firma ile ilgili olarak yeterlilik araştırmasının yapılmasını istemiştir.



(B) danışmanlık firması bu hizmeti ile ilgili olarak yaptığı harcamaları ve komisyon ücretini yabancı firmaya fatura etmekte ve karşılığında döviz olarak Türkiye’ye getirmektedir.



(A) firmasının hizmetinden yurt dışında faydalanılacağından, (B) danışmanlık firmasının yaptığı bu hizmet karşılığında aldığı komisyon hizmet ihracatı istisnası kapsamında değerlendirilecektir.



Örnek:3 Türkiye'de tam mükellef durumunda olan (X) Mühendislik Ltd. Şti. Ürdün'de bulunan bir firma ile yaptığı anlaşma uyarınca bu firmaya bir tekstil fabrikası projesi çizimini yapmış ve buna ait bedeli T.C. Merkez Bankası aracılığı ile tahsil etmiştir.



Bu proje çiziminde yukarıda belirtilen şartların tümü gerçekleştiğinden, bu hizmet işi, hizmet ihracatı istisnasından yararlanacak ve (X) firması, keseceği faturada katma değer vergisi hesaplamayacaktır.



Örnek:4



Türkiye'de yerleşik olan ve seyahat acenteliği yapan (B) A.Ş. yurt dışında bulunan bir seyahat acentesinin gönderdiği turist grubuna konaklama, tur düzenleme ve yeme-içme hizmeti vermektedir. Bu mükellef, söz konusu hizmeti karşılığında, 15.000 lira para almıştır. Türkiye'deki seyahat acentesi aldığı bu paranın 13.500 liralık kısmını, turist grubunun Türkiye'deki konaklama, yeme-içme gibi masraflarında kullanmıştır. Yaptığı bu masraflardan sonra kendisine 1.500 TL’si kalmıştır.



Bu durumda bu mükellef yabancı seyahat acentesine 1.500 TL’lik hizmette bulunmuştur. Bu hizmetten yabancı seyahat acentesi yararlandığından bu tutara katma değer vergisi uygulanmayacak ve hizmet ihracatı kapsamında işlem yapılacaktır. 13.500.-TL’lik kısım için ise genel esaslara göre KDV hesaplanacaktır.



KDV istisnasından yararlanılamayacağına ilişkin örnekler.



Örnek 1:Yabancı bir firma mallarının pazarlanmasını sağlamak amacıyla Türkiye'de bir büro açmıştır. Bu büro, pazarlama hedeflerini tam olarak tayin edebilmek için satışını yaptığı mallara olan talebin araştırılmasını Türkiye'de yerleşik (A) Danışmanlık firmasına vermiştir.



Bu Danışmanlık firmasının, sözü edilen yabancı firmanın Türkiye'deki bürosuna verdiği hizmet, bu büronun Türkiye'deki faaliyetlerini ilgilendirdiğinden, hizmet, ihracat istisnasından yararlanamayacaktır.



Örnek 2: Türkiye’de yerleşik olan ve aracılık faaliyetinde bulunan (A) Şirketi, Japonya'da yerleşik bir firmanın mallarına Türkiye'de müşteri bulmaktadır.



Bu şirket aracılık faaliyetine ilişkin olarak, faturayı yabancı firma adına düzenlemiş ve hizmet bedelinin Türkiye'ye döviz olarak gönderildiğini döviz alım bordrosu ile tevsik etmiştir. Ancak, adı geçen şirketin yaptığı hizmetten Türkiye'de yararlanıldığından, bu hizmetin ihracat istisnası kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.



Örnek:3 Almanya’da yerleşik (X) firması Türkiye’ye sattığı makinelerin arızalanması halinde tamir edilmesi işini Türkiye’de yerleşik (D) firmasına vermiştir. (D) firması arızalanan makinelerin tamir bedeline ilişkin tutarı (X) firmasına fatura etmekte ve bedelini de Türkiye’ye getirmektedir.



Bu durumda, hizmetten Türkiye’de faydalanıldığından KDV istisnasından yararlanılamayacaktır.



B-HİZMET İHRACATINDA KDV BEYAN DÖNEMİ



KDV Kanunu 113 seri numaralı tebliğ yayınlanıncaya kadar istisnadan fatura düzenlendiği ya da bedelin tahsil edildiği dönemde mi yararlanılacağı konusunda tereddütler vardı. Ancak bu tebliğ İle konu açıklığa kavuşmuştur.



Bu tebliğ hükmüne göre, yurt dışındaki müşteriler için ifa edilen hizmetlerin karşılığı olarak düzenlenen fatura bedelleri, hizmetin ifa edildiği dönemde, bedelin döviz olarak Türkiye'ye gelmesi beklenilmeden ihracat istisnası kapsamında beyan edilecektir.



Ancak, bu şekilde beyan edilen işlemlerle ilgili yüklenilen ve indirim konusu yapılamayan vergilerin iadesi hizmet bedeli döviz olarak Türkiye'ye gelmeden yerine getirilmeyecektir.



DEĞERLENDİRME.



*Yurtdışında yerleşik kişi veya kurumlar için ifa edilen hizmet bedellerinin KDV istisnasından yararlanıp yararlanılamayacağı konusunda bazen duraksamalar yaşanılabilmektedir. Yukarıda aktarılan 4 şartın tamamının aynı anda gerçekleşmesi durumunda istisnadan yararlanılabileceği aksi halde yararlanılamayacağı unutulmamalıdır.



*”Hizmetten yurtdışında yararlanılması” şartını yukarıda örneklerle anlatmaya çalıştım. Genelde duraksamalar bu şartın yerine getirilip getirilmediği konusunda yaşanmaktadır. Bu sebeple her somut olayı kendi içinde değerlendirmek gerekir. Tereddüt halinde idari görüş talep edilmesini tavsiye ederim.

13 Ağustos 2010 Cuma

PERSONELE RAMAZAN PAKETİ VEREN İŞVERENE VERGİ VAR

PERSONELE RAMAZAN PAKETİ VEREN İŞVERENE VERGİ VAR



Tarih: 13.08.2010



I – GİRİŞ



İşyerlerinin, gerek toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince, gerekse bayram, yılbaşı gibi özel günlerde personele yaptığı ayni yardımlar, vergi mevzuatı ve sosyal güvenlik mevzuatı uygulamalarına göre farklılıklar göstermektedir. Bu çerçevede işyerlerinin hangi mevzuata göre nasıl bir uygulama yapacağı ile ilgili hem yasal boyutunun hem de muhasebe kaydının nasıl uygulanacağı ile ilgili açıklamalar yazımızın konusunu oluşturmaktadır.



II- VERGİ KANUNLARINA GÖRE AYNİ YARDIMLAR



GVK 61. maddede, işçiye ayın olarak verilen ekonomik değerlerin ücret sayılacağı, ücretin değer tespitinin hesaplanmasında ise bulunulan yerdeki ortalama perakende fiyatların dikkate alınarak yapılacağı ifade edilmektedir.



Ayrıca KDVK 3/a’ya göre, vergiye tabi malların işletme personeline ücret, prim, ikramiye, hediye, teberru gibi namlarla verilmesi” teslim sayılan koşullar arasında sayılmıştır. Ancak



Katma değer vergisi uygulamasında personele sağlanan menfaatlerden aşağıda sayılanlar KDV’ne tabi tutulmayacak, bunların dışında personele sağlanacak menfaatler KDV’ne tabi olacaktır.



a) Personele işyerinde veya müştemilatında yemek verilmesi,



b) Personele yatacak yer veya konut tahsisi,



c) Personelin toplu olarak işyerine gidip gelmesini sağlamak amacıyla yapılan taşıma hizmetleri,



d) Demirbaş olarak verilen giyim eşyası.



İşletmenin iktisadi faaliyetini yürütebilmesi için yapılan ve işletmede yaratılan katma değerin bir unsuru olan bu masraflar maliyetin bir parçası olduğundan, personele tahsis sırasında vergiye tabi tutulmayacak, bu mal ve hizmetlerin iktisabında yüklenilen vergiler ise genel hükümlere göre indirim konusu yapılabilecektir.



Damga Vergisi Kanunu’nda ise, ücretlerle ilgili bir istisnaya yer verilmemiştir. Bu nedenle, GVK’nda istisna kapsamına girmeyen personele ödenen her türlü ayni ve nakti değerlerin damga vergisine tabi tutulacağı sonucuna varabiliriz.



III-SOSYAL GÜVENLİK KANUNLARINA GÖRE AYNİ YARDIMLAR



5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 80/b maddesinde; ayni yardımların hem sigorta primlerinin hem de işsizlik sigortası primlerinin hesaplanmasında brüt ücrete dahil edilmeyeceği açıkça ifade edilmiştir. Ancak, 80/c maddesinde; ayni yardım amacıyla bile olsa yapılacak nakdi ödemelerin, prime esas kazanca tabi tutulacağı ifade edilmiştir.



IV-AYNİ YARDIMLARIN MUHASEBE KAYDI



%15 Gelir Vergisi dilimine ve %06 Damga Vergisi kesintisine göre, 1.000,00 TL + 180,00 (%18 KDV) hesaplanarak yapılan ayni yardımın muhasebe kaydı aşağıdaki şekilde olacaktır.



KDV dahil tutar 1.180,00 TL net ücret olarak kabul edilip aşağıdaki formüle göre Gelir Vergisi ve Damga Vergisi’nin hesaplanması ile ilgili önce brüt ücreti hesaplayacağız.



Brüt Ücret = Net Ücret / (1 – (Gelir Vergisi Oranı + Damga Vergisi Oranı)



Brüt Ücret = 1.180,00 / (1 – (0,15 + 0,0066) = 1.399,10



Gelir Vergisi = 1.399,10 * 0,15 =209,86



Damga Vergisi = 1.399,10 * 0,0066 = 9,23





Alım Faturasının Muhasebe Kaydı

----------------------------------------------------------- ./. -----------------------------------------------------------



DİĞER STOKLAR 1.000,00

İNDİRİLECEK KDV 180,00

SATICILAR 1.180,00



----------------------------------------------------------- ./. -----------------------------------------------------------







Ayın Olarak Verilen Yardımın Muhasebe Kaydı

----------------------------------------------------------- ./. -----------------------------------------------------------



GİDER HESAPLARI 1.399,10

Brüt Ücretler

DİĞER STOKLAR 1.000,00

HESAPLANAN KDV 180,00

ÖDENECEK VERGİLER 219,10

Gelir Vergisi 209,86

Damga Vergisi 9,23



----------------------------------------------------------- ./. -----------------------------------------------------------



V – SONUÇ



Vergi mevzuatına göre özel günlerde personele yapılan ayni yardımlar KDV dahil tutar, net ücret olarak kabul edilip, bu tutar üzerinden hem Gelir Vergisi hem de Damga Vergisi hesaplanacaktır. Diğer bir ifade ile işçinin kümülatif Gelir Vergisi matrahı ayni yardıma ilave olarak Gelir Vergisi ve Damga Vergisi toplamı kadar artacaktır. Demek ki, işverenin verdiği ayni yardım nedeniyle işçilik maliyeti, yukarıda yapılan hesaplamalar doğrultusunda; ayni yardım, Gelir ve Damga Vergileri toplamı kadar artmış olacaktır. Sosyal güvenlik mevzuatı açısından baktığımızda ise, ayni olarak yapılan yardımların hem sigorta primlerinin hem de işsizlik sigortası primlerinin hesaplanmasında dikkate alınmamakta fakat ayni yardım amacıyla yapılan nakdi yardımların ise hem sigorta primlerinin hem de işsizlik sigortası primlerinin hesaplanmasında dikkate alınması gerektiği sonucuna ulaşıyoruz.