17 Aralık 2010 Cuma

Transfer fiyatlandırmasında sorunlar

Transfer fiyatlandırmasında sorunlar Bumin Doğrusöz - 17 Aralık 2009 Perşembe - Referans



6 Haziran tarihli mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanan 5766 sayılı kanunla Kurumlar Vergisi Kanunu'nun transfer fiyatlandırması müessesesinde bir değişiklik yapıldı.



Uzunca bir süredir yazılarımızda, içinde yabancılık unsuru barındırmayan, ülke içindeki ilişkili kişiler arasındaki işlemlerde bu müessesenin uygulanmaması gerektiğini, bu işlemler için örtülü kazanç dağıtımı benzeri bir müessesenin getirilmesi gerektiğini savunuyorduk. Yapılan değişiklik, bir ölçüde, savunduğumuz görüş doğrultusunda gerçekleşti.



Ancak yapılan değişiklik, katılmak mümkün olmayan bir şekilde ifade edilerek yapıldı ve bize göre amacını aştı.



Nasıl mı? Açıklayalım.



5766 sayılı kanunun yasama organında (genel kurulda) görüşülürken verilen bir önerge ile kanuna eklenen 21. maddeyleKurumlar Vergisi Kanunu'nun transfer fiyatlandırması müessesesini düzenleyen 13'üncü maddesine yedinci fıkra olarak bir fıkra eklendi ve mevcut yedinci fıkranın numarası sekiz olarak değiştirildi. Kurumların 2008 kazançlarına da uygulanmak üzere eklenen fıkra aynen şöyle:



"(7) Tam mükellef kurumlar ile yabancı kurumların Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilcilerinin aralarında ilişkili kişi kapsamında gerçekleştirdikleri yurtiçindeki işlemler nedeniyle kazancın örtülü olarak dağıtıldığının kabulü Hazine zararının doğması şartına bağlıdır. Hazine zararından kasıt, emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü vergi toplamının eksik veya geç tahakkuk ettirilmesidir."



Bu fıkrayı bir irdeleyelim.



Fıkraya göre Hazine zararının doğamaması koşulu ile:



- Bir tam mükellef kurumun diğer bir tam mükellef kurumla,

- Bir tam mükellef kurumun yabancı kurumların Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilcileri ile

- Bir yabancı kurumun Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilciliğinin bir diğer yabancı kurumun Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilciliği ile

yapacağı işlemlerde, işlemin tarafları ilişkili kişi olsa dahi, transfer fiyatlandırması hükümleri uygulanmayacaktır.



Böylece transfer fiyatlandırması müessesesini uygulayan OECD ülkeleri içerisinde, müessesenin içerisine "Hazine zararı" kavramını yerleştiren ilk ülke olduk.

Ancak fıkrada sayılan bu kişiler arasında yer almadığından tam mükellef kurumlarla ilişkili gerçek kişiler, dernekler ve vakıflar arasındaki işlemler, Hazine zararı olmasa da transfer fiyatlandırması düzenlemesinin kapsamında kalmıştır.



Fıkra "Hazine zararı" koşulu ile eşitliği ihlal etmiştir. Matrahlı (A) AŞ'nin ürettiği bir ürünü ilişkili (B) ve (C) şirketlerine, aynı bedelle aynı gün sattığını düşünelim. Eğer (B) AŞ'de matrahlı ise satış işlemi transfer fiyatlandırması hükümlerine tabi olmayacak, buna karşılık (C) AŞ istisnalar dolayısıyla matrahsız ise satış işlemi transfer fiyatlandırması hükümlerine tabi olacaktır. Bir mükellefin aynı işlemini farklı vergisel hükümlere tabi tutmak, eşitlik ilkesine aykırıdır.

Bu düzenlemede kilit kavram "Hazine zararı" kavramıdır. Fıkrada bu kavram, "vergi ziyaı" kavramına benzetilerek "Hazine zararından kasıt, emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü vergi toplamının eksik veya geç tahakkuk ettirilmesi" şeklinde tanımlanmıştır.



Tanımdaki kilit kavram, "her türlü vergi" kavramıdır. Bize göre burada kastedilen vergiler, kurum kazancı üzerinden ödenen vergilerdir. Yani Kurumlar Vergisi ile kurum kazancı üzerinden yapılan stopajdır.



Gelir üzerinden alınan bir vergi kanununun, diğer vergiler (Örneğin Katma Değer Vergisi, sözleşmelerde Damga Vergisi vb) için de hüküm ifade edebilmesi veya diğer vergileri kapsamına alabilmesi için kanunda açık hüküm bulunması gerekir. Oysa fıkrada böylesi açık bir hüküm yer almadığından genişletici yorum yapılamaz. Transfer fiyatlandırması müessesesi KDV'nin değil, Kurumlar Vergisi'nin oto-kontrol müessesesidir. Ancak uygulama, bu görüşümüzün aksi yönde gelişmiştir. Doktrindeki genel görüş de aksi yönde oluşmuştur. Ancak hangi yorumun haklı olduğu konusunda son sözü -dava süreleri de nazara alınırsa yıllar sonra- yargı söyleyecektir.



Öte yandan şirketlerin ilişkili şirketlerle yaptıkları işlemlerde transfer fiyatı varsa ileride tarhiyat yapılmaması için düzeltme/temettü kabul edilme uygulaması hükümlerini kendiliklerinden yapabilecekleri, genel kabul gören görüştür. Burada şirketlerin, bu gibi hallerde "Hazine zararını" da kontrol ederek uygulamalarını belirleyip belirleyemeyecekleri de açık değildir.



Burada karşımıza çıkan bir başka sorun da inceleme elemanının nasıl bir rapor hazırlayacağıdır. Böyle bir durumda inceleme elemanının rapor yazarak önce transfer fiyatının varlığını tespit edip sonra karşılıklı incelemelerle "Hazine zararı yoktur" şeklinde tespiti ortaya koyması tarhiyat önermemesi gerekmektedir. Tarhiyat yapılmayacaksa, emeği boşa harcanacaktır.



Maliye Bakanlığı, bedelin transfer fiyatını oluşturan ve temettü sayılan kısmı ile örtülü sermaye kabul edilerek temettü şeklinde nitelendirilen faiz üzerindeki KDV sorununu da henüz tebliğ bazında çözememiştir. Yoruma açık bu fıkra ile işler daha da karışmıştır.



"Hepimiz kardeşiz" anlayışı ile düzenlenen "ilişkili kavramı"nın boyutları, zaten bu konudaki sorunların en büyüğüdür.



Kriz ortamında yaşama savaşı veren işletmelere ticari yaşantılarında esnekliği yok ederek çelik korse giydiren bu düzenlemelerin, üç yıllık uygulama tecrübesinin ışığında yeniden gözden geçirilmesinde yarar olduğu inancındayız

KOD uygulaması ile ilgili özellikler

KOD uygulaması ile ilgili özellikler



Veysi Seviğ - 11 Aralık 2009 Cuma - Referans



İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı geçen hafta içerisinde KOD uygulaması ile ilgili bir açıklama yapmıştır. Bu açıklamaya göre:



* Sahte belge düzenleyen mükelleflerden alışları olanlar düzeltme beyannamesi vermek suretiyle söz konusu alışlarını Katma Değer Vergisi indirimlerinden çıkartacaklardır. Bu bağlamda düzeltme beyannamesinin verilmemesi durumunda, olumsuz alışlara ilişkin Katma Değer Vergisi'nin 4 katı tutarında teminat verilmesi koşuluyla genel esaslara dönüş sağlanabilecektir.



Diğer yandan olumsuz alışın dönemi zamanaşımına uğramışsa, mükellefin müteselsil sorumluluğu bulunmamaktadır. Diğer yandan söz konusu alışlar için Katma Değer Vergisi tevkifatı yapılmış ve vergi dairesine ödenmiş ise tevkifat yapılan alışlardan dolayı da mükellefin müteselsil sorumluluğu olmayacaktır.



* Sahte belge kullanan mükelleflerden alışlarda ise bu alışların banka yoluyla ya da Türk Ticaret Yasası'nda belirtilen çeklerle yapılmış olduğunun vergi dairesine belgelendirilmesi durumunda, alış yapan mükellefin müteselsil sorumluluğu aranmayacaktır. Buna karşılık banka yoluyla ya da çekle yapılmamış olan ödemeler için düzeltme beyannamesi verilerek bu alışlar için ödenen Katma Değer Vergilerinin indirimden çıkartılması gerekmektedir.



Olumsuz alış dönemleri zamanaşımına uğramış ise müteselsil sorumluluktan bahis edilmeyecektir.



Diğer yandan sahte belge kullanan firmanın genel esaslara dönmesi yani hakkındaki olumsuzluğun kalkması durumunda da bu firmadan alış yapanların müteselsil sorumluluğu kalkmış sayılacaktır.



Söz konusu alışlar için Katma Değer Vergisi tevkifatı yapılmış ve vergi dairesine ödenmiş ise tevkifat yapılan alışlardan dolayı mükelleflerin müteselsil sorumluluğu aranmayacaktır.



* Adresinde bulunmayan veya mükellefiyeti resen kapatılan mükelleflerden alışlarda, adresinde bulunmama veya mükellefiyetin kapatıldığı dönemden önceki dönemler için yani mükellefin faal olduğu dönemlerde yapılan alışlar için herhangi bir sorumluluk yoktur. Mükelleflerin bu durumu vergi dairelerine açıklamaları gerekmektedir.



Adresinde bulunulmadığı veya mükellefiyetin kapatıldığı dönemlere ilişkin söz konusu alışlar için düzeltme beyannamesi vermek suretiyle Katma Değer Vergisi indirimlerden çıkarılabilir. Düzeltme beyannamesi verilmesi durumunda, olumsuz alışlara ilişkin Katma Değer Vergisi'nin 4 katı tutarında teminat verilerek genel esaslara dönüş sağlanabilecektir.



Olumsuz alışın dönemi zamanaşımına uğramışsa, mükelleflerin müteselsil sorumluluğu yoktur.



Diğer yandan söz konusu alışlar için Katma Değer Vergisi tevkifatı yapılmış ve vergi dairesine ödenmiş ise tevkifat yapılan alışlardan dolayı mükellefin müteselsil sorumluluğu aranmayacaktır.



* Defter ve belgelerini inceleme elamanına ibra etmeyen mükelleflerden alışlar için defter, belge ibraz edilmeyen dönemlerdeki alışların banka yoluyla ya da Türk Ticaret Yasası'nda belirtilen çeklerle yapılmış olduğunun vergi dairesine belgelendirilmesi durumunda, alış yapan mükellefin müteselsil sorumluluğu bulunmamaktadır.



Ödemelerin, banka yoluyla ya da çekle yapılmamış olması durumunda, söz konusu alışlar için düzeltme beyannamesi vermek suretiyle Katma Değer Vergisi indirimlerinden çıkartılması mümkündür.



Defter ve belge ibraz etmeyen mükellefler hakkında olumsuzluk kalkarsa, bu durumun ayrıca vergi dairesine bildirilmesi gerekir.



Olumsuz alışın dönemi zamanaşımına uğramışsa, mükellefin müteselsil sorumluluğu aranmayacaktır.



Diğer yandan, söz konusu alışlar için Katma Değer Vergisi tevkifatı yapılmış ve vergi dairesine ödenmiş ise tevkifat yapılan alışlardan dolayı mükellefin müteselsil sorumluluğu olmayacaktır.



Ancak uygulamada yaşanan birçok olayda alıcıların, fatura bedelini çek keşide etmek veya banka havalesi ile ödemelerine rağmen, bu durumları dikkate alınmamaktadır.



Oluşan yargı kararına göre de "Alış faturalarının büyük bir bölümünün müşteri çekleriyle veya internet üzerinden banka havalesiyle yapılmış olmasının, Katma Değer Vergisi indiriminde kullanılan faturaların gerçek mal alışlarına ilişkin olduğu"nu göstermektedir. (Danıştay 4. Daire E. No: 2008/8784.K.No: 2009/1974, karar için bakınız: Yaklaşım Dergisi Sayı No: 204)



Uygulamada KOD'a alınmaları nedeniyle birçok ticari faaliyet sahibi zor durumdadır. Özellikle kendilerinden mal aldıkları yükümlülerin, bilahare KOD'a alınanların sayısı her geçen gün artmaktadır.



Alışları nedeniyle vergi dairelerine davet edilen vergi mükelleflerine bazı hallerde kendilerine KOD'a alınmış bulunan kişi ve/veya kurumlardan alış yaptıkları bildirilerek, bu alışları ile ilgili faturalar üzerinde gösterilen Katma Değer Vergilerini düzeltme beyannamesi vererek indirimden çıkartmaları istenmekte olup, bu isteme uymayanlarda KOD'a alınmaktadır

4 Aralık 2010 Cumartesi

Gizli hesabı olanlara kötü haber

Gizli hesabı olanlara kötü haber



Kazandığı paranın vergisini ödememek için bu yola başvuranlara kötü haber...



Kazandığı paranın vergisini ödememek için birikimini yurtdışına taşıyanlar için çember iyice daralıyor. İsviçre ve Lüksemburg ile yapılan anlaşma sonrasında gizli hesapların kapısını açan Maliye, patronların paralarını taşıdığı vergi avantajı olan ülkeleri de mercek altına aldı. Zaman'ın haberine göre, gurbetçilerin birikimlerinin yoğun olduğu Avusturya ve Libya'nın ardından şimdi de Cayman ve Virgin Adaları kapsama alınıyor.



Her türlü zula taşıma operasyonlarının önüne geçmek için önümüzdeki yıl bu ülkelerle de bilgi paylaşımı konusunda görüşmeler başlayacak. Cayman ve Virgin'in yanı sıra Seyşeller ile anlaşmaya varılması halinde İsviçre'de olduğu gibi bilginin bir banka, finans kurumu, vekil veya temsilci nezdinde tutulmasının gerekçe gösterilerek reddedilmesi söz konusu olmayacak.



Temaslarda Varlık Barışı kapsamında Türk işadamlarından yıl sonuna kadar yüzde 2 vergi ödeyerek kanundan yararlanmaları uyarısında bulunulacak. Barışa karşılık vermeyenler ise kazancının vergisini ödeyip ödemediği konusunda incelemeye tabi tutulacak. Patronlar, birikimlerini hangi ülkeye kaçırırlarsa kaçırsınlar Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) peşlerini bırakmayacak.



Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu da (BDDK) konuya yönelik incelemelerde destek verecek. Lüksemburg'un ardından İsviçre ile çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması yenilenerek bu ülkedeki 60 milyar dolarlık gizli hesabın kapısı açılmıştı. İdare Libya ile görüşmelere başlarken, önümüzdeki günlerde gurbetçilerin birikimlerinin yoğun olduğu ülkelerden Avusturya'nın kapısını çalacak. İsviçre, Lüksemburg, Belçika, Avusturya ve Almanya gibi ülkelerde, Türklere ait 20 bini aşkın hesapta 100 milyar doların üzerinde para bulunuyor.



Vergi gelirlerini artırmak isteyen Maliye, vergi avantajı olan ülkelere yönelik para ve kâr transferlerini mercek altına aldı. Bu ülkelerde yerleşik veya faaliyette bulunan kurumlara 'nakden veya hesaben yapılan, tahakkuk ettirilen' bütün ödemelerden yüzde 30 vergi kesintisi (stopaj) yapılıyor. Bu ülkelerin amacının, bankacılık, finans ve vergisel konularda sundukları imkânlarla ve gizlilik prensipleriyle yabancı yatırımcıları kendilerine çekmek olduğunu belirten yetkililer, haritada yeri dahi bilinmeyen bu ülkeler üzerinden yüz milyarlarca dolarlık işlem yapıldığına dikkat çekiyor.