17 Mayıs 2011 Salı

Dikkat! Yeni TTK İle Artık En Yetkili Organ Denetçi Olacaktır

Dikkat! Yeni TTK İle Artık En Yetkili Organ Denetçi Olacaktır

Tarih: 13.05.2011



Yeni Türk Ticaret Kanunu artık patronun söz hakkını ortadan kaldırıyor ve işini titizlikle yapan denetçiye büyük yetkiler veriyor.



6102 sayılı yeni TTK. İle şirketlerin finansal tablolarının bir diğer deyişle hesaplarının denetlenmesi sistemi tamamen değişmiştir. Önceki yasada A.Ş.de uzman olması bile istenmeyen bir murakıp sistemi bulunmakta idi ve ltd. şirketlerde ise bu organ da yoktu.



Yeni yasa sermaye şirketlerinin ya bir bağımsız denetleme kuruluşu veya yeminli mali müşavir ya da serbest muhasebeci mali müşavirin DENETÇİ olabilecekleri hükmünü ve finansal tablolar ile raporların ve muhasebenin sürekli olarak denetlenmesi esasını getirmiştir.



Yönetim kurulunun faaliyet raporları da denetçinin denetiminden geçecektir.



Denetim, noktasal değil, bütünseldir. Yasanın gerekçesinde belirtildiği gibi getirilen hükümlerle, kurumsal yönetim ve dürüst resim ilkeleri bağlamında tam bir denetimin sonuçlarının, açık, anlaşılabilir ve kamuyu aydınlatma ilkeleri uyarınca düzenlenmiş bir raporla pay sahipleri başta olmak üzere ilgililere sunulması amaçlanmıştır.



Getirilen hükümlerle ve gerek UFRS ve gerekse TMS ye göre yapılacak denetlemenin ülkemiz şirketlerini, pazarlarını ve borsalarını, finansal sonuçlarına güvenilebilir konuma getireceği düşünülmüş ve işletmelerimizin dış pazarlarda rekabet güçlerinin yükseleceği kanısına varılmıştır.



Denetim işlevi, hiçbir kısmı veya yönü ile başka bir organa devredilemez veya doğrudan ya da dolaylı kullanılamaz. Denetim bütünü ile denetçilere aittir.



Aşağıda aynen aldığımız denetlemeyi tarif eden TTK. 397 inci maddesi denetçilere çok büyük yetkiler vermiştir.



Denetleme

A) Genel olarak

MADDE 397- (1) Anonim şirketin ve şirketler topluluğunun finansal tabloları denetçi tarafından, uluslararası denetim standartlarıyla uyumlu Türkiye Denetim Standartlarına göre denetlenir. Yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu içinde yer alan finansal bilgilerin, denetlenen finansal tablolar ile tutarlı olup olmadığı ve gerçeği yansıtıp yansıtmadığı da denetim kapsamı içindedir.



(2) Denetçinin denetiminden geçmemiş finansal tablolar ile yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu düzenlenmemiş hükmündedir.



(3) Şirketin ve topluluğun finansal tabloları ile yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporunun sunulmasından sonra değiştirilmişse ve değişiklik denetleme raporlarını etkileyebilecek nitelikteyse, finansal tablolar ile, birinci fıkra çerçevesinde yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu yeniden denetlenir. Yeniden denetleme ve bunun sonucu, raporda özel olarak açıklanır. Denetçi görüşünde de yeniden denetlemeyi yansıtan uygun eklere yer verilir.



TTK 397 maddenin birinci fıkrasına göre, büyük orta, küçük veya borsaya açılmış veya açılmamış gibi hiçbir ayırım yapılmadan tüm anonim şirket veya şirketler topluluğunun denetlenmeleri yasal bir zorunluluktur. Denetim konusu diğer sermaye şirketleri için de geçerlidir, dolayısıyla buradaki hükümler diğer sermaye şirketlerinin denetimi için de söz konusudur.



Şirketin finansal tabloları, yıllık raporları, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu ve tüm şirket muhasebesi TTK. 398 madde kapsamında denetlenecektir. TTK. Kanunu 398. inci maddesi bir başka yazımız konusu olarak ele alınacaktır. Tüm muhasebe, kayıtları ve kayıtların dayandığı belgeler yani müsbit evrak ile denetlenecektir. Denetim sondaj usulü ile yapılmayacaktır, tek tek her belge denetlenecektir. Ancak ulusal ve uluslar arası muhasebe standartları sondaja izin verdiği hallerde sondaj usulü kullanılabilecektir. Öyle ki muhasebe iç denetim raporları bile denetçinin denetleyeceği evraklar arasında olacaktır. Denetimde ayrıca şirketin ana sözleşme hükümleri açısından da inceleme yapılacaktır.



Kanun ve gerekçesinde belirtilen denetim, ancak profesyonel kişiler tarafından yapılabilecek bir denetim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple de denetçiler profesyonel kişiler olacaktır. Yani denetim şirketleri, yeminli mali müşavirler veya serbest muhasebeci mali müşavirler olacaktır.



397 ve 398 inci maddeler ve devamında bahsedilen şekilde yapılan denetimlerden sonra denetim raporu tanzim edilecektir.



Tanzim edilmiş denetim raporuna göre aşağıdaki sonuçlar meydana gelecektir.



1. 397 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtildiği üzere denetimden geçmemiş yani denetçinin kabul etmediği, olur vermediği finansal tablolar ile yönetim kurulu faaliyet raporu hiç tanzim edilmemiş sayılacaktır. Tabii, böyle bir durumda genel kurul da yapılamayacaktır. Genel kurul yapılmaya kalkışılsa bile iptal edilecektir. Ancak ve ancak bu tablolar ve yönetim kurulu raporu denetçinin onay vereceği şekilde yeniden tanzim edilmesi halinde genel kurul yapılabilecektir.



İŞTE BU HÜKÜMLER KARŞISINDA BİZ , SERMAYE ŞİRKETLERİNDE EN YETKİLİ ORGAN DENETÇİLERDİR DİYORUZ.



2. Maddenin üçüncü fıkrasına geldiğimizde yine denetçinin yetkilerini içeren düzenleme ile karşılaşıyoruz.



Denetçi, olumlu raporlarını sundu ve genel kurul yapılmaya karar verildi diyelim. Bu sırada finansal tablolarda ve yönetim kurulu faaliyet raporunda bir takım değişiklikler yapılmışsa ve bu değişiklikler de denetleme raporunu etkileyebilecek nitelikteyse, yine genel kurul yapılamayacaktır. Ya ne yapılacak?



Böyle bir durumda genel kurul ertelenecektir. Yeniden denetleme yapılacak ve yeni tanzim edilecek denetleme raporundan sonra genel kurul yapılabilecektir.



Olur ya, olmaz demeyelim, yine denetçi tabloları uygun bulmadı, o zaman denetim raporunun olumlu olmasına kadar genel kurul yapılamaz ve ertelenip gerek tablolar ve gerekse yönetim kurulu faaliyet raporları denetimden geçirilecek ve genel kurul yapılabilecektir. Yeniden denetlemelerin sonucu denetim raporunda özel olarak belirtilecektir.



Yeni TTK nun 397 maddesi genel olarak denetimi ele almakta ve sadece bu maddenin bile incelenmesinden sonra denetçilerin artık sermaye şirketlerinin en önemli organı haline geldiğini görüyoruz.



Denetim standartlarının bu kadar sert bir şekilde tatbikata alınmasını tarihsel gelişmelere bağlayabiliriz. Dünyada meydana gelen ENRON skandalı bir dünya krizini tetiklemiştir. Enron skandalı ve uluslar arası gelişmeleri göz önünde bulunduran kanun koyucu denetleme konusunda Türkiye’de de kesin hükümler koymuş ve şirketlerin bu hükümlere uyması konusunda çok sert hükümler getirmiş, denetçilere görevlerini yapabilmeleri için yetkiler vermiş ve bunun sonucunda da Türkiye’de denetimin dünya standartlarına uygun olacağı düşünülmüştür.



Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesi ilk yazımızda belirttiğimiz üzere muhtelif tarihlerde ve kısım kısım olacaktır. Biz bu yazımızla ticaret şirketlerini ikaz ediyoruz. Yeni Türk Ticaret konusunda yapılacak bilgilendirme toplantılarına bilhassa şirket sahipleri katılmalı, en önemli konu olan denetim konusunu iyi öğrenmeli ve kanun yürürlüğe girdiğinde yasaya uygun çalışacak denetçiler seçmek için bugünden faaliyete geçmelidirler.



Yanlış denetçi seçimi, şirketin geleceğini etkileyecektir. Bunu unutmayalım.



Not: Bağımsız denetçi seçilmesi için son tarih 01.Mart.2013 tarihidir.



Kaynak: www.MuhasebeTR.com

9 Mayıs 2011 Pazartesi

6111 Sayılı Yasanın İnceleme Ve Tarhiyat Safhasında Bulunan Hükümlerine İlişkin Uygulamalar

6111 Sayılı Yasanın İnceleme Ve Tarhiyat Safhasında Bulunan Hükümlerine İlişkin Uygulamalar

Tarih: 09.05.2011

6111 sayılı yasanın 168. maddesi uyarınca, başvuru süresi ve ilk taksit ödeme süresi 30.04.2011 tarih-27920 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2011-1713 sayılı BKK ile uzatılmıştır.

SGK ve Vergisel yükümlülüklerle ilgili olarak , 6111 sayılı yasanın ikinci,üçüncü ve dördüncü kısımlarında yer alan başvuru süresi 31.5.2011 tarihine kadar, Sosyal Güvenlik kurumuna yapılacak olan ödemeler hariç ilk taksit ödeme süresi 30.06.2011 tarihine kadar uzatılmış olup, ayrıca 6111 sayılı yasa kapsamında SGK yapılacak ödemelerde ilk taksit süresi 2011/Mayıs ayında sona erecek olanların ilk taksit ödeme süresi kanunda belirtilen sürelerin bitiminden itibaren bir ay uzatılmıştır.

6111 sayılı yasanın 4.cü maddesi ile 17.ci maddesinin sekizinci fıkrasının (b) bendinde yer alan başvuru ve ilk taksit ödeme süreleri 25.2.2011-02.05.2011 tarihine (bu tarih dahil) yapılan tebligatlara münhasır olmak üzere kanunda belirtilen sürelerin bitiminden itibaren bir ay uzatılmıştır.

6111 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde ;

"(1) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce başlanıldığı halde, tamamlanamamış olan vergi incelemeleri ile takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine bu Kanunun matrah ve vergi artırımına ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla devam edilir. Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra tarh edilen vergilerin % 50'si ile bu tutara gecikme faizi yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutar ile bu tarihten sonra ihbarnamenin tebliği üzerine belirlenen dava açma süresinin bitim tarihine kadar hesaplanacak gecikme faizinin tamamının, vergi aslına bağlı olmayan cezalarda cezanın % 25'inin; ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içerisinde yazılı başvuruda bulunularak, ilk taksit ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde altı eşit taksitte ödenmesi şartıyla vergi aslının % 50'sinin, vergi aslına bağlı olmayan cezalarda cezanın % 75'inin, vergilere bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar uygulanan gecikme faizinin ve vergi aslına bağlı cezaların tamamının tahsilinden vazgeçileceği, belirtilmiştir.

Bu durumda, 25.02.2011-02.05.2011 tarihleri arasında kendilerine vergi/ceza ihbarnamesi tebliğ edilen mükellefler , tebliğ tarihi itibariyle 30 gün içerisinde yasanın 4.cü maddesi hükmünden yararlanmak için başvuruda bulunmamış veya 30 günlük süre geçtikten sonra başvuruda bulunmuş olmaları halinde BKK ile uzatılan 1 aylık süre dikkate alınarak başvuruları değerlendirilecektir. Bu değerlendirme yapılırken mükellefin başvuru süresi içerisinde Vergi Mahkemesinde dava açmış olmasının bir önemi bulunmamaktadır .Bu hükümle ilgili olarak uygulamada 4.cü maddenin 5.bendinde yazılı olan “ Bu madde hükümlerinden yararlanılabilmesi için madde kapsamında ödeme başvurusunda bulunulan alacağa ilişkin dava açılmaması şarttır” hükmü yanlış yorumlanarak, başvuru süresi içinde dava açmış olan mükelleflerin bu madde hükümlerinden yararlanamayacağı ileri sürülmektedir. Halbuki Gelir İdaresi Başkanlığınca 6111 sayılı yasanın 4.cü maddesi hükmünden yararlanmak için başvuracak mükelleflerden Ek-5 (Dilekçe Kodu:182) Dilekçe örneğinin verilmesi istenilmektedir. Söz konusu dilekçede görüleceği üzere, talepte bulunan mükellefin dava açmayacağını, açmış bulunduğu davalardan vazgeçtiğini bildiren ibarelere yer verilmiştir. 6111 sayılı yasanın 4.cü maddesinin 5. ci bendi bu maddeden yararlanan mükelleflerin daha sonra dava açmalarını önleme amacı taşımaktadır. Yoksa dar bir mantıkla yorum yaparak, yasal başvuru süresi içerisinde dava açarak yasal hakkını kullanan mükellefin, başvuru süresi içerisinde dava talebinden vazgeçmesi halinde bu madde hükümlerinden yararlanmasını engellemenin hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Nitekim 6111 sayılı yasa ile ilgili olarak GİB sitesinde bulunan 6111 sayılı yasaya ilişkin 2 numaralı Genel Tebliğ Taslağında , 30 günlük başvuru süresi bitiminden sonra dava konusu yapmaksızın bu madde hükmünden yararlanmak için başvuruda bulunan mükelleflerinde BKK ile uzatılan bir aylık başvuru süresi gözetilerek yasa hükmünden yararlandırılmaları konusunda durumlarının değerlendirilmesi gerektiği açıklanmıştır.

Örnek: 06.03.2011 tarihinde vergi/ceza ihbarnamesi tebliğ edilen bir mükellef ,05.04.2011 tarihine kadar 6111 sayılı yasanın 4.cü maddesi hükmünden yararlanmak için başvuruda bulunmamış ise, BKK ile uzatılan yasa hükmü uyarınca, 05.05.2011 tarihine kadar başvuruda bulunabilecek, adına tarh edilen vergi ve cezanın ilk taksitini ise 31.05.2011 tarihine kadar ödeyebilecektir.

6111 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi, matrah artırımına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, Kanunun yayımlandığı tarihten önce başlayan ancak tamamlanmamış bulunan vergi incelemeleri, takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine devam edileceğini öngördüğünden; bu madde hükümden yararlanmak için başvuru süresi, söz konusu işlemlerin tamamlanmasına bağlı olarak düzenlenmiştir. Buna göre 25.02.2011 tarihinden önce 2009 T.yılı defter ve belgeleri üzerinde vergi incelemesine başlanılan bir mükellef 6111 sayılı yasanın yürürlükte olduğu tarihte incelenen vergi türü için matrah artışında bulunmadığı takdirde, bu işlemlerin tamamlanmasından sonra tarh edilen vergi ve kesilen cezalara ilişkin ihbarnamelerin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde dilekçe (Ek:5) ile yazılı olarak başvurabilecektir.

KONUYU ÖRNEKLERSEK, 2009 T.yılı hesapları incelenen bu mükellef madde kapsamındaki tarhiyata ilişkin vergi/ceza ihbarnamesini 15/11/2011 tarihinde tebliğ etmesi durumunda, ödenecek tutarın ilk taksiti Aralık/2011 ayında, diğer taksitleri ise Şubat-Nisan-Haziran-Ağustos-Ekim/2012 aylarında olmak üzere 6 eşit taksitte ödeyebilecektir.

Mükellefler bu madde hükmünden, adlarına yapılan tüm tarhiyatlar için yararlanabilecekleri gibi sadece talep edecekleri vergi türü ve dönemler için de yararlanabileceklerdir.

6111 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi hükmünden yararlanmak isteyen mükelleflerin ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yazılı başvuruda bulunmaları ve madde hükmüne göre yapılandırılan tutarı ilk taksit ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere peşin veya ikişer aylık dönemler halinde 6 eşit taksitte ödemeleri gerekmektedir.

KAYNAKÇA :

1-6111 sayılı Kanun ve 1’Nolu Genel Tebliğ.

Kaynak: www.MuhasebeTR.com





6 Mayıs 2011 Cuma

Şirketlerin genel müdür ve yönetim kurulu üyelerine hatırlatmalar

Şirketlerin genel müdür ve yönetim kurulu üyelerine hatırlatmalar



Zeki Gündüz - 06 Mayıs 2011 - Cuma - Dünya

Değerli Yöneticiler, vergi incelemelerinin yoğunlaştığı büyük ölçekli tarhiyatların yapıldığı şu günlerde sorumluluk aldığımız şirketlerde genel bazı kontroller yaptırmanızda fayda olduğunu düşünüyor ve tavsiye ediyorum.



1. Transfer fiyatlandırması açısından durumunuzu kontrol edin



Değerli Yöneticiler, son yıllarda vergi incelemeleri büyük ölçüde bu konu etrafında dönmeye başladı.



Şayet bir grup şirketi iseniz, diğer bir deyişle ilişkili şirketlerden mal ve veya hizmet alıp satıyorsanız, emsale uygun kâr etmiş olmanız çok önemli.



Zarardaysanız mutlaka durumunuzu iyi irdeleyin.



Geçmiş yıllara göre mukayese edildiğinde kârınız veya fiyatlarınızda değişiklikler varsa, farklı bir uygulama yapıyorsanız iktisadi gerekçeleri ile ayrıntılı bir şekilde izah edebilir olmanız gerekmektedir.



2. Yurt dışına yaptırdığınız ödemeleri stopaj ve KDV açısından kontrol edin



Son iki yıldır vergi incelemelerinde öne çıkan bir diğer konu yurt dışına yapılan ödemeler oldu.



Yurt dışına yaptığınız ödeme stopaja ve sorumlu sıfatıyla KDV ye tabi tutuluyorsa büyük ölçüde rahatsınız. KDV uygulamamışsanız büyük bir ihtimalle hata yapıyor olabilirsiniz.



Stopaj uygulamıyorsanız, stopaj uygulanıp uygulanmayacağı konusundan emin olmanızda fayda var.



3. Devreden KDV rakamınızı kontrol edin



Devir KDV rakamları yüksekse bir analiz yaptırıp, bu biriken rakamlar içinde iade alınabilecek tutarlar olabilir mi bakmak gerek.



4. Mutabakatlara dikkat



Alacaklarınız, borçlarınız ve tüm banka hesaplarınız için mutabakat yapın. Böylelikle düzenlediğiniz faturanın karşı tarafın kayıtlarına girdiğinden emin olursunuz.



Aynı zamanda size düzenlenen faturaların da kayıtlarınıza intikal edip etmediğinin bir kontrolü olur.



Şirkette bir yolsuzluk varsa çoğu zaman mutabakat farkları bunun sinyali olabilir.



5. Fatura envanteri yaptırın



Değerli yöneticiler şirketlerinizin faturaları adeta bankalardan aldığınız çek defteri gibidir. Boş da olsa dolu da olsa faturalarınıza kıymetli evrak muamelesi yapın. Bunun için de bir fatura envanteri yapmakta fayda var.



6. Kara listede misiniz?



Zaman zaman müşaviriniz vasıtasıyla vergi idaresinin kara listesinde olup olmadığını kontrol ettirmenizde fayda var.



Bazen en son siz duyabilirsiniz. O zamana kadar epey yara almış olabilirsiniz.



7. Kara listedekilerle alış verişiniz var mı?



Kara listedekilerle alış veriş konusuna da dikkat etmek gerekiyor. Ne yazık ki özellikle vergi iadelerinde sonrasında sorun yaşanıyor. Selamı sabahı kesin, iş yapmayın demeye dilim varmıyor çünkü çok sayıda firmanın hiç hak etmediği halde bu yöntemle vebalı muamelesine tabi tutulduğunu düşünüyorum.



8. Borcunuz var mı?



Internet vergi dairesi kayıt ve imkânını kullanarak vergi dairesindeki durumunuzu kontrol ettirin.



Bunu sosyal güvenlik borçları için de yapabilirsiniz.



Unutmayın kamu borçları nedeniyle bir yönetici olarak kişisel mal varlığınızla takip edilebilirsiniz.



9. İnceleme oranı yanılgısı



Değerli yöneticiler bir başka yanılgıyı da düzeltmek gerek.



Önceleri Türkiye'de vergi incelemesine seçim, "Hasbelkader, keyfe keder." yöntemi ile olurdu.



Şimdi özellikle büyük firmalar (şehirde, sektörde, ciro, çalışan sayısı vb. birçok kriter dikkate alınabilir) artık sürekli denetime tabi tutulmaya çalışılıyor.



Kitap ve makalelerdeki, "Türkiye'de vergi inceleme oranı %1'ler seviyesindedir." şeklindeki belirleme artık doğru değil.



10. IFRS geliyor



Değerli Yöneticiler, IFRS, Uluslararası Muhasebe Standartları'nın İngilizce kısaltması. Mecliste epeydir bekleyen Yeni Ticaret Kanunu yasalaşırsa şirketlerinizde büyük bir değişim yaşanacak. Muhasebe standartları değişecek, raporlama ve denetim tamamen değişecek. Artık bu konuyu da gündeme almanız gerekiyor.



İşlerinizi büyüttüyseniz, Türkiye size dar geliyor, büyük ölçekli kredi almayı, yabancılara hisse satmayı, ortak almayı düşünüyorsanız mutfağı toparlamanız şart.



11. Yıllık değerlendirme toplantısı



Değerli Yöneticiler, uygulamada en çok gördüğüm eksikliklerden biri, şirketlerin kendi müşavir ve avukatlarını yeterince iyi değerlendirememesi. Lütfen avukatlarınızı ve müşavirlerinizi yaptığınız tüm işlerde, baştan itibaren işin içinde tutun. Yıllık bir değerlendirme toplantısı yaparak şirketin sorunları ve konuları üzerinden beraberce gitmek faydalı olacaktır.



12. Yabancı şirketlerin mümessili olanlar



Son yıllarda vergi incelemelerinde Türkiye'de mümessili bulunan yabancı firmaların, Türkiye'den elde ettikleri gelirleri Türkiye'de vergilenmeye dönük eleştiriler yapılmaya başlandı.



Mümessilin, yurtdışındaki firmanın daimi temsilcisi olduğu iddia edilerek vergileme yapılmaya çalışılıyor. Tabi yabancı şirket adına yapılan tarhiyat ilk etapta Türkiye'deki mümessilden isteniyor.



13. KDV iadelerinde yaşanan sorunlar



Değerli Yöneticiler, KDV iadesi alıyorsanız zaten gün be gün sorunları yaşıyorsunuzdur. Özellikle mahsuplar uzun süre yapılmayıp, daha sonra problemler çıkarılabilmektedir.



Mahsuplara ilişkin olarak vergi dairelerindeki durumu gözden geçirmekte, teminat verilmişse en son hangilerinin geri alındığını, ne kadarlık teminatın ne zamandan beri vergi dairesinde kalıyor olduğunu kontrol edin.



14. Kanunen kabul edilmeyen gider (KKEG) yazmak da yetmeyebilir



Değerli Yöneticiler, genel olarak yapılan bir hata, bazı harcamaların kabul edilmeyen gider (KKEG) yazılmasının vergi ile ilgili sorunları çözeceğinin düşünülmesidir.



KKEG kaydetseniz ve üzerinden kurumlar vergisi ödeseniz bile, şayet örn. bu gider ortakla ilgili bir giderse ortağa dağıtılmış kazanç olarak kabul edilip kar payı stopajına da tabi tutulması gerektiği ileri sürülebilecektir.



15. Bir şey satın alıyorsanız dikkat



Değerli Yöneticiler, daha yeni bir arkadaşımın başına gelen bir olayı paylaşayım. Arkadaşım bir arsa satın almış. Üzerinden yaklaşık 1.5 sene geçtikten sonra bir banka arsayı satan kişinin mal kaçırma kastıyla hareket ettiğini iddia edip, satışın iptalini istemiş.



Diğer bir deyişle, arkadaşım para verip aldığı arsayı kaybetmemek için mahkemelerde savaş veriyor. Bu konudaki tavsiyem bu tür satın alımlarınız için detaylı dosyalar oluşturun. Ödemelerinizi banka üzerinden yapın. Ayrıca resmi evraklarda da gerçek bedeli gösterin. Aksi halde para vererek aldığınız arsayı/binayı kaybetmek zorunda kalabilirsiniz.



BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI HAKKINDA

6 Mayıs 2011 CUMA Resmî Gazete Sayı : 27926

TEBLİĞ

Maliye Bakanlığından:

BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI HAKKINDA

6111 SAYILI KANUN GENEL TEBLİĞİ

(SERİ NO: 2)

25/2/2011 tarihli ve 1. Mükerrer 27857 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 168 inci maddesinin Bakanlar Kuruluna verdiği yetkiye istinaden 2011/1713 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 30/4/2011 tarihli ve 27920 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Söz konusu Kararname eki “6111 SAYILI KANUNDA YER ALAN BAZI BAŞVURU VE İLK TAKSİT ÖDEME SÜRELERİNİN UZATILMASINA İLİŞKİN KARAR” ile

- 6111 sayılı Kanunun İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Kısımlarında yer alan başvuru süreleri, Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak olan ödemeler hariç ilk taksit ödeme süreleri, Kanunun 4 üncü maddesi ile 17 nci maddesinin sekizinci fıkrasının (b) bendi hükümleri saklı kalmak üzere,

- 6111 sayılı Kanun kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak olan ödemelerden ilk taksit ödeme süresi 2011/Mayıs ayında sona erecek olanların ilk taksit ödeme süresi,

- 6111 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile 17 nci maddesinin sekizinci fıkrasının (b) bendinde yer alan başvuru ve ilk taksit ödeme süreleri; Kanunun yayımlandığı 25/2/2011 tarihinden 2/5/2011 tarihine (bu tarih dahil) kadar yapılan tebligatlara münhasır olmak üzere,

Kanunda belirtilen sürelerin bitiminden itibaren bir ay uzatılmıştır.

Anılan Karara göre, 6111 sayılı Kanunun 2 ila 11 inci maddelerine ilişkin süreler aşağıda belirtilmiş olup 17 nci maddesine göre yapılandırılan alacakların başvuru ve ilk taksit ödeme süreleri ise ekli tabloda gösterilmiştir.

I- 6111 sayılı Kanunun;

- Kesinleşmiş alacaklara ilişkin 2 nci,

- Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan amme alacaklarına ilişkin 3 üncü,

- Pişmanlıkla ya da kendiliğinden yapılan beyanlara ilişkin 5 inci,

- Gelir ve kurumlar vergisinde matrah artırımına ilişkin 6 ncı,

- Katma değer vergisinde artırıma ilişkin 7 nci,

- Gelir (stopaj) ve kurumlar (stopaj) vergisinde artırıma ilişkin 8 inci

maddelerinden yararlanmak için başvuru süresi 31 Mayıs 2011 tarihi bitimine, bu maddelere göre yapılandırılan alacaklara ilişkin ilk taksit ödeme süresi (peşin ödeme seçeneği tercih edilmiş olanlar dahil) 30 Haziran 2011 tarihine uzatılmıştır.

II- 25/2/2011 tarihinden 2/5/2011 tarihine (bu tarih dahil) kadar yapılan vergi/ceza ihbarnamesine ait tebligatlara münhasır olmak üzere; 6111 sayılı Kanunun inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan vergilere ilişkin 4 üncü maddesinde yer alan “ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün” olarak belirlenmiş olan başvuru süresi, 30 günün bitim tarihinden itibaren bir ay, ilk taksit için belirlenmiş olan “ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere” şeklindeki ödeme süresi ise ilk taksit için ihbarnamenin tebliğini izleyen ikinci ayın sonuna kadar (peşin ödeme seçeneği tercih edilmiş olanlar dahil) uzatılmıştır.

Örneğin, 6111 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi kapsamına giren vergi ve cezaya ilişkin ihbarname 7 Mart 2011 tarihinde tebliğ edilmiş ise Kanundan yararlanılmak için 6 Nisan 2011 tarihine kadar yapılması gereken başvurunun süresi 2011/1713 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı gereği 6 Mayıs 2011 tarihine uzamıştır. Bu başvuruya ilişkin ilk taksit ödeme süresi de, 30 Nisan 2011 tarihinden 31 Mayıs 2011 tarihine uzamıştır.

6111 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinden yararlanmak için öngörülen 30 günlük süreyi geçirdikten sonra vergi dairelerine müracaat eden mükelleflerin bu müracaatları da örnekte açıklandığı şekilde değerlendirilecektir.

Buna göre, 25 Şubat 2011 tarihinde tebliğ edilmiş bir vergi/ceza ihbarnamesine konu alacaklar için 6111 sayılı Kanundan yararlanmak için yapılacak olan başvurunun en son 27 Nisan 2011 tarihinde yapılmış olması gerekmektedir.

III- 6111 sayılı Kanunun;

- “İşletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar” başlıklı 10 uncu maddesine göre beyan edilecek emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların beyan ve maddeye göre hesaplanan verginin ödeme süresi 31 Mayıs 2011 tarihinden, 30 Haziran 2011 tarihine uzatılmıştır.

Buna göre, bu Tebliğin yayımından önce yapılan beyanlar üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süresi de 30 Haziran 2011 tarihine uzamıştır.

- “Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan emtia, kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar” başlıklı 11 inci maddesinin;

a) Birinci fıkrasına göre gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin işletmelerinde mevcut olmayan emtialarını, fatura düzenlemek ve her türlü vergisel yükümlülükleri yerine getirmek suretiyle kayıtlarına intikal ettirmeleri için öngörülen 31 Mayıs 2011 tarihi, 30 Haziran 2011 tarihine,

b) İkinci fıkrasına göre işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacakların beyan edilmesine ve maddeye göre hesaplanan verginin ödenmesine ilişkin süre 31 Mayıs 2011 tarihinden, 30 Haziran 2011 tarihine,

uzatılmıştır.

Ancak, 2011/1713 sayılı Kararnamenin yayım tarihinden önce 6111 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasına göre kayıtlara alınmış olan emtia ile ilgili vergisel yükümlülükler (beyan ve ödeme) ise sürelerinde yerine getirilecek ve faturaların düzenlendiği döneme ilişkin beyannamelerde beyan edilecektir.

IV- Diğer Hususlar

1- 2011/1713 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında başvuru ve ödeme süresi uzatılan alacaklar ile ilgili olarak anılan Kararnamenin yayımı tarihinden önce (30/4/2011) Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunanların, 6111 sayılı Kanun kapsamında yapacakları ilk taksite ilişkin ödeme süresi de (peşin ödeme seçeneği tercih edilmiş olanlar dahil) yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde 1 ay uzamıştır.

2- 6111 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin 9 uncu fıkrasına göre taksit ödeme süresince mükelleflerin beyanı üzerine tahakkuk edecek yıllık gelir veya kurumlar vergisi, gelir (stopaj) vergisi, kurumlar (stopaj) vergisi, katma değer vergisi, özel tüketim vergisi ve bu vergilerle birlikte tahakkuk eden damga vergisini vadesinde ödeme şartına yönelik herhangi bir süre uzatımı söz konusu olmayıp, ilk taksit ödeme süresi başlangıç tarihi olan 1 Mayıs 2011 tarihinden itibaren başlayan bu yükümlülüğün anılan Kanunda öngörüldüğü şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir.

3- Mükelleflerce, 6111 sayılı Kanunun İkinci Kısmının İkinci Bölümünün “Pişmanlıkla ya da kendiliğinden yapılan beyanlar” başlıklı 5 inci maddesi kapsamında, matrah ve vergi artırımı kapsamına girmeyen vergi türleri de dahil olmak üzere bütün vergi türleri itibarıyla beyanda bulunulması mümkün olup, bu kapsamda yapılan beyanlar üzerine tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin tamamı ile hesaplanacak pişmanlık zammı veya gecikme faizi yerine Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla pişmanlık zammı veya gecikme faizi ile vergi cezalarının tamamının tahsilinden vazgeçilmektedir. Anılan hüküm çerçevesinde matrah ve vergi artırımı kapsamına giren vergi türleri için beyanda bulunulması, mükelleflere söz konusu vergiler için vergi incelemesi ve tarhiyat yapılmaması bağışıklığı sağlamamaktadır.

Bu nedenle, mükelleflerin 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere, Kanunun 5 inci maddesi uyarınca “Pişmanlıkla ya da kendiliğinden yapılan beyanlar” kapsamında yapmış oldukları başvuruların her ne sebeple olursa olsun, matrah ve vergi artırımı hükümlerinden yararlanılmak üzere düzeltilmesinin talep edilmesi halinde, bu düzeltme talepleri, 6111 sayılı Kanunun başvuru süresi içerisinde ve sadece ilgili olduğu vergi türleri itibarıyla yerine getirilebilecektir. Mükelleflerin bu yöndeki talepleri vergi dairelerince değerlendirilecek matrah ve vergi artırımına ilişkin yeni bildirimlerin alınmasını müteakip gerekli düzeltme işlemleri yapılacaktır.

4- 213 sayılı Kanunun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasındaki "defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler" 6111 sayılı Kanunun 6, 7 ve 8 inci madde hükümlerine göre matrah ve vergi artırımından yararlanmaları mümkün bulunmadığından, bu mükelleflerin yapmış oldukları matrah ve vergi artırımı taleplerinin de kabul edilmemesi ve tahakkuk eden vergilerin terkin edilerek tahsil edilen tutarların kendilerine red ve iadesi gerekmektedir.

Tebliğ olunur.



5 Mayıs 2011 Perşembe

Sosyal Güvenlik Destekleme Primi

Herhangi bir Sosyal Güvenlik Kurumundan emekli olduktan sonra çalışan Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları ve serbest meslek mensupları SGDP mükellefidir. Emekli olduktan sonra SSK’na tabi başka bir iş yerinde çalışanların almakta oldukları aylıklardan SSK primi yerine işveren tarafından Destekleme Primi kesildiği için bu tür çalışanların emekli aylıklarından SGDP kesilmez. Dolayısıyla 6111 sayılı yasaya göre yapılandırılması gereken bir borç mevcut değildir.



Serbest çalışan emekliler Sosyal Güvenlik Destekleme Primi ödemek için başvurmamış ve hiç prim ödememiş veya eksik ödemişler ise, 6111 Sayılı Yasaya göre, bu borçlarını yapılandırabilir ve taksitlendirmek suretiyle ödeyebilirler. Bu işlem yapılırken, yasa gereği iki ayrı kuruma ödeme yapılması gerekmektedir Emeklilik ve serbest çalışmaya başlama tarihlerine göre:



Yasa gereği Bağ-Kur ödenmesi gereken destekleme primi hesabı:

2004 yılında 11 ay için,

2005 yılında 12 ay için

2006 yılında 12 ay için

2007 yılında 12 ay için

2008 yılında 9 ay için aylık ödenecek miktar yaklaşık 65 TL üzerinden hesaplanır.

Buna göre;

(11+12+12+12+9=) 56 ay x 65 TL = 3640,00 TL tutarında asıl borç bulunur.



Çalışmaya başlama 2004 yılı değil 2005 ise, 2005 yılı alınmalıdır. Serbest Çalışma örneğin 2005 yıl başı itibariyle başlamışsa 11 ay noksanı ile 45 ay üzerinden, 1 Haziran 2005 tarihinde başlamışsa 39 ay üzerinden hesaplama yapılmalıdır.



Yasa gereği SSK ‘ya ödenmesi gereken primin hesaplanması:

2008 yılında 3 ay için aldığınız aylığın %12 si,

2009 yılında 12 ay için aldığınız aylığın %13 ü

2010 yılında 11 ay için aldığınız aylığın %14 üzerinden hesaplama yapılması gerekmektedir.



Bu şekilde borç yapılandırması için, sadece Bağ-Kur’a başvurmak yeterli değildir. SSK’da borcun da yapılandırılması gerekir. Son Başvuru tarihi 2 Mayıs 2011 tarihi Bakanlar Kurulu Kararı ile bir ay uzatılmıştır. Sadece Bağ-kur başvuru yapılıp SSK’na başvurulmadığı takdirde SSK’ya ödenmesi gereken destekleme primini yapılandırma imkânı kalmayacaktır.



Bu nedenle ilgili yasa hükmü ile ilişkili SGDP borcu olan mükelleflerimizin SSK’ya başvurmayı ihmal etmemesi gerekir.



3 Mayıs 2011 Salı

KOD' dan çıkmanın yolu KDV artırımından geçiyor

KOD' dan çıkmanın yolu KDV artırımından geçiyor

Geçtiğimiz günlerde Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yapmış olduğu bir açıklamada, KOD'a giren bazı mükelleflere uygulanan ve KDV iadesinde 'özel esaslar' olarak bilinen uygulamadan kurtulma imkanı sağlanacağına yönelik bilgiler vermişti. Şimşek yapılacak düzenlemenin gerekçesini şu sözlerle açıklamıştı:

'Düzgün çalışan sanayici ve ihracatçımız, adreste bulunmadığı, beyanname vermediği ya da belge ibraz etmediği için özel esaslar kapsamına giren mükelleflerden mal aldığında KDV iadelerinde sıkıntıyla karşı karşıya kalıyordu. Yeni düzenlemede bu sıkıntıları da ortadan kaldırmayı amaçladık. Tebliğle getirilen hak, düzgün çalışan çok sayıdaki ihracatçı ve sanayicimizi de rahatlatacak. Matrah artırımı yoluyla daha önce ağırlaştırılmış özel esaslara göre takip edilen çok sayıdaki mükelleflerimiz genel esaslara tabii olacak. Bilindiği gibi risk analizine dayalı denetim modeline geçiyoruz. Bu model öncesi böyle bir düzenleme mükelleflerimiz için de bir fırsattır.'

TEBLİĞ YAYINLANDI

Maliye Bakanı'nın yaptığı açıklamanın ardından konu ile ilgili açıklamaları içeren 115 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği önceki gün Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Tebliğ'e göre haklarında 'olumsuz tespit bulunan' bir kısım mükelleflerin 6111 sayılı 'Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un KDV artırımına ilişkin hükümlerinden yararlanmaları halinde 'özel esaslardan' çıkarılmaları söz konusu olabilecek.

KİMLER KOD'DAN ÇIKABİLECEK?

Tebliğ'e göre, Aralık 2009 ve önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak haklarında;

• Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge (SMİYB) kullanma,

• Beyanname vermeme,

• Adresinde bulunamama,

• Defter ve belge ibraz etmeme nedenleriyle özel esaslara tabi olan (KOD'da bulunan) mükellefler, KOD'dan çıkıp 'genel esaslara' dönebilecekler.

Ancak, halk arasında 'naylon faturacı' olarak bilinen SMİYB düzenleyenler, uygulama kapsamı dışında. Bu durumdakilerin, vergi artırımında bulunsalar bile özel esaslardan kurtulmaları (KOD'dan çıkmaları) mümkün değil.

NE YAPILMASI GEREKİYOR

Yukarıda belirttiğimiz nedenlerle KOD'da bulunan mükelleflerin; öncelikle 2006, 2007, 2008 ve 2009 takvim yıllarında faaliyette bulundukları dönemlerin tamamına ilişkin olarak 6111 sayılı Kanun'un 7 ve 9. maddeleri kapsamında KDV artırımında bulunmaları gerekiyor.

Ancak, sadece KDV artırımında bulunulması sorunu çözmeyecek. Özel esaslardan kurtulmanın en kestirme yolu, artırım nedeniyle ortaya çıkacak olan ilave verginin derhal ödenmesi. Bununla birlikte, ödemeyi derhal yapamayacak durumda olanların teminat göstererek de özel esaslardan kurtulmaları mümkün. Teminat gösterme yolunu tercih edenlerin, teminat gösterme usulü ile ilgili açıklamalar, 1 Seri No.lu Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Hakkında 6111 Sayılı Kanun Genel Tebliği'nde (X/6) numaralı bölümünde yer alıyor.

KOD'DAKİ MÜKELLEFLERDEN ALIM YAPANLAR

Kendi haklarında olumsuz rapor veya tespit bulunmamakla birlikte alım yaptıkları veya daha alt safhalarla ilgili olumsuz rapor veya tespit bulunması nedeniyle özel esaslara tabi olan mükellefler de uygulama açısından küçük bir farklılık var. Bunlar, tüm yıllar için değil; sadece söz konusu rapor ya da tespitin dayanağı olan, alım yaptıkları dönemleri içeren takvim yılı itibariyle KDV artırımında bulunmuş olmaları halinde genel esaslara dönebilecekler. Bu kapsamda olanlarda da genel esaslara dönüş tarihi olarak artırımda bulunulan tutarın tamamının ödendiği veya belirtilen şekilde teminat gösterildiği tarih dikkate alınacak.

AKLINIZDA BULUNSUN - İfraz (ayırma) nedir?

İfraz (ayırma), ilgilisinin talebi üzerine, bir parselin İmar Kanunu hükümleri doğrultusunda iki ya da daha fazla parçalara bölünmesi işlemidir. İfrazın iki türü vardır: Parselasyon niteliğinde olan ifraz; imar parsellerini oluşturmak amacıyla ve parseller içerisinde yol, meydan, yeşil alan, park, otopark vb. kamu hizmetlerine ayrılan yerlerden herhangi birini kapsayacak şekilde yapılan ayırma işlemidir. Parselasyon niteliğinde olmayan ifraz; kamu hizmetlerine terk edilecek alanlar kapsamında bulundurmayan ve yalnızca bir parselin birden fazla parçalara ayrılması işlemidir.

Metin Taş-Sezgin Özcan