27 Eylül 2010 Pazartesi

Serbest Muhasebeci Hakkında Vergi Suçu Raporu Ve Bir Mahkeme Kararı

Serbest Muhasebeci Hakkında Vergi Suçu Raporu Ve Bir Mahkeme Kararı



Tarih: 27.09.2010

Serbest muhasebecilik hizmeti sunduğu bir mükellefinin defterlerinin incelenmesi sonucunda bir faturanın iki kez kayıtlara alınması sureti ile ilgili şirket hakkında yapılan cezalı tarhiyat dolayısıyla serbest muhasebeciye kaçakçılığa iştirak nedeniyle ceza davası açılmıştır.



Olayın gelişimi kısaca şöyledir:



Serbest muhasebecilik hizmetini sunduğu bir limited şirketin, bir faturayı mükerrer kayıt yaparak iki sefer deftere yazması suretiyle kaçakçılık suçuna iştirak ettiği iddiasıyla muhasebeci hakkında kamu davası açılmıştır. Açılan kamu davasının nedeni 213 sayılı VUK’nun 4369 sayılı yasa ile değişik 344. maddesine göre cezalandırılarak olayda mükellefle beraber vergi suçuna iştirak edildiği ileri sürülmüştür.



Konuyla ilgili olarak vergi inceleme elemanı ilgili şirket hakkında cezalı tarhiyat önermiş, bu şirketin muhasebecisi hakkında ise basit bir rapor yazarak, belgesiz gider kaydı ile muhasebe hilesi yapmak suretiyle vergi ziyaına sebebiyet verildiği gerekçesiyle iştirak fiilinin işlendiği iddiasında bulunmuştur.



Konuyla ilgili olarak kendisi hakkında kamu davası açılan meslek mensubu olayı vergi mahkemesinde dava konusu yapmıştır. Açılan dava dolayısıyla vergi mahkemesi aşağıdaki gerekçeler doğrultusunda olayda muhasebe hilesi olmadığı, mükerrer muhasebe kaydının muhasebe hilesi sayılmayacağı, iştirak fiilinin oluşabilmesi için iştirak cezası açısından VUK 359. maddede tanımlanan bir anlamda kaçakçılık fiilinin sübut bulmadığı vs nedenler doğrultusunda açılan dava kabul edilmiştir.



Kararın hüküm fıkrası ve dayandığı gerekçe kısaca şöyledir:



“ ……..



Ancak, davacının adı geçen şirket yetkilileriyle birlikte 359. maddede sayılan fiilleri irtikap ettiği veya vergi ziyaına neden olan fiili bilinçli ve kasıtlı olarak işlediği hakkında somut ve hukuken geçerli bir tespit bulunmamaktadır. Cezayı gerektiren bir fiilin tüm unsurları ile oluşmuş bulunduğu saptanmadıkça faile ceza uygulanamayacağı yolundaki genel ceza hukuku ilkesi idari cezalar için de geçerli bulunmakta olup, aksi ispatlanmadıkça faturanın mükerrer olarak kaydedilmesinin sehven ve hata sonucu olduğunun kabulü gerekmektedir. Davacının her tür işlemleri hata boyutunu aşacak biçimde itiyat halinde getirdiği ve bilinçli olarak gerçekleştirdiği, asıl mükellef olan şirketle vergiyi ziya uğratma konusunda bir organizasyon içinde bulunduğu kanıtlı da değildir.



Bu durumda davacıya atfedilen “muhasebe hilesi yaptığı” yönündeki isnadın hata sonucu gerçekleşebilecek mükerrer kayıt işlemiyle örtüşmediği, iştirak cezası kesilebilmesi için 359. maddede tanımlanan anlamda bir kaçakçılık fiilinin sübut bulmadığı anlaşıldığından, dava konusu cezada yasal isabet görülmemiştir.



Açıklanan nedenlerle, DAVANIN KABULÜNE, dava konusu vergi ziyaı cezalarının kaldırılmasına, aşağıda dökümü yapılan …… TL yargılama giderinin ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …….. TL avukatlık ücretinin davalı idare tarafından davacıya verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün için İzmir Bölge İdare Mahkemesinde itiraz yolu açık olmak üzere ……… günü karar verildi.” şeklinde karar verilmiştir.[1]



Bir başka fiil nedeniyle defterini tuttuğu ve muhasebeciliğini yaptığı şirkete sahte fatura kullanımı dolayısıyla muhasebeciye yapılan tarhiyat dolayısıyla Danıştay 4. Dairesi meslek mensubunun davasını kabul etmiştir.



Olay kısaca şöyle cereyan etmiştir:



Şirketin kayıtlarının incelenmesi sonucunda sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura düzenlediği iddiasıyla ilgili şirkete hem KDV ve hem de kurumlar vergisi yönünden cezalı tarhiyat yapılmıştır. bu arada aynı şirketin muhasebeciliğini yapan meslek mensubuna da bu konuyla ilgili olarak VUK mük. md. 227 hükmüne göre sorumluluk dolayısıyla rapor düzenlenmiştir. Ve aynı zamanda hem şirket ve hem de meslek mensubu hakkında kamu davası açılarak olay ceza mahkemesine yansıtılmıştır.



Daha sonra taraflar konuyu vergi mahkemesine yansıtarak tarhiyat hakkında dava açmışlardır.



Danıştay 4. Dairesi ise konuyla ilgili olarak verilen 9/3/2005 tarih ve E:2004/1877-K:2005/347 sayılı kararları gereğince, “Muhasebecinin sorumluluğu, imzaladıkları beyannamelerde yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını oluşturan belgelere uygun olmamasından doğmakta olup, şirketin düzenlediği faturalar karşılığında %5 komisyon geliri elde ettiği varsayımına dayanılarak 213 sayılı VUK’nun mük. 227. maddesi uyarınca muhasebeci olan davacının sorumluluğuna gidilemeyeceği” şeklinde karar verilmiştir. [2]







DİPNOTLAR:

[1] İzmir 4. Vergi Mahkemesinin, 17.11.2006 gün ve E:2006/670-K:2006/1086 sayılı kararları.

[2] Danıştay 4. Dairesinin, 9/3/2005 tarih ve E:2004/1877-K:2005/347 sayılı kararları.