27 Ocak 2010 Çarşamba

Vergilerle ilgili avantajlarınızı biliyor musunuz

Vergilerle ilgili avantajlarınızı biliyor musunuz / Prof. Dr. Şükrü Kızılot



VERGİLERLE ilgili beyan dönemi yaklaşıyor.



Yasaların size tanıdığı, avantajların farkında mısınız?



Gerçek kişilere, şirketlere, yurt dışında bulunanlara, KOBİ’lere ve serbest bölgede faaliyette bulunanlara sağlanan, çok sayıda vergi avantajı var.

Bu avantajları bilenler ya daha az vergi ödüyorlar ya da hiç ödemiyorlar.

EĞİTİM VE SAĞLIK

Vergi beyannamesi veren çok kişi; “çocukların eğitimi ile ilgili okul, defter, kitap, dershane gibi giderlerimizi, sağlık harcamalarımızı ve bazı bağış ve yardımlarımızı, gelirimizden düşemiyoruz” diyebiliyorlar.

Oysa, Gelir Vergisi Kanunu’nun 89. maddesinde, bunların indirilebilmesine olanak sağlayan bir düzenleme var. Buna göre;

Eğitim ve öğretim kurumlarına yapılan ödemeler, anaokulu ve kreş giderleri ile kurs ve dershaneye yapılan ödemeler, her türlü kitap (ders kitabı, hikaye, roman vb.) ve kırtasiye giderleri beyan edilen gelirin yüzde 10’unu aşmayacak şekilde indirilebiliyor (Ayrıntılı bilgi için Bkz. 29 Eylül 2009 tarihli yazımız).

Benzer indirim mükellefin kendisi, eşi ve çocuklarının sağlık harcamalarına da uygulanıyor.

BİREYSEL EMEKLİLİK

Beyan edilen gelirin yüzde 10’unu ve asgari ücretin yıllık tutarını aşmamak koşuluyla, bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları indirilebiliyor.

Şahıs sigorta primlerinde bu oran yüzde 5 olarak uygulanıyor (Bkz. GVK. Md.89/1).

ÖZÜRLÜ AVUKAT VE DOKTOR

Serbest meslek faaliyetinde bulunan (doktor, avukat, muhasebeci, mali müşavir, mimar vb meslek grubunda olan) özürlüler ile bunların bakmakla yükümlü oldukları özürlü kişiler için özürlü olma derecelerine göre yıllık 1.920 TL- 8.040 (2010 yılı için 8.160) TL yıllık indirim uygulanır. Bu indirimden basit usule tabi olanlar da yararlanabiliyor (Bkz. GVK. Md.31 ve 89/3).

KONUT GELİRİ VE KREDİ

Konut kira geliri elde edenler, beyanname verdiklerinde “gerçek gider” yöntemini seçerlerse;

- Bir konutun 5 yıl süre ile satın alma bedelinin yüzde 5’ini,

- Konut için banka kredisi kullanmışlarsa, ödedikleri yıllık faizin tamamını,

- Kendisi kirada oturuyorsa, ödediği kira tutarını,

tahsil ettikleri kiradan indirebiliyorlar. Bunların indirilmesi sonucu da ödenecek vergi genellikle çıkmıyor.

İŞYERİ KİRA GELİRİ

İşyeri kira geliri elde edenler 2009 ve 2010 yıllarında elde ettikleri brüt kira tutarı 22 bin lirayı aşıyorsa, yıllık gelir vergisi beyannamesi verecekler.

Ancak elde edilen işyeri kira geliri yılda 95 bin 600 liranın altında ise, beyanname verdiklerinde, yüzde 20 stopajın mahsubu nedeniyle, gelir vergisi ödemeyecekleri gibi, üste vergi iadesi alacaklar.

İşyeri kira geliri elde edenler, banka kredisi kullanmışlarsa, ödedikleri faizi de kira gelirinden indirebiliyorlar. Ancak bu indirim için, faiz tutarı kiranın yüzde 25’inden fazla olmalı.

DİĞER AVANTAJLAR

CNBC-e Business Dergisi’nin Ocak 2010 eki kitapta ayrıntılı açıkladığımız gibi, azalan bakiyeler yöntemi seçilerek iki kat amortisman gideri yazılması, şüpheli alacaklar için karşılık ayrılması, senetli alacaklar için reeskont uygulama, amortismana tabi kıymetlerin satış kazancını beyan etmeyip “yenileme fonu” ayırma, otomobilin kasko değerinin yüzde 5’inden fazla MTV çıkıyorsa, bir alt tarifeden daha düşük vergi ödeme, “uzlaşma” yoluyla vergi ve cezayı daha düşük ödeme, vergi borcunu tecil ve taksitlendirme yoluyla ödeme, edinme tarihinden itibaren hisse senetlerini iki yıl sonra, gayrimenkulü 5 yıl sonra satıp, ortaya çıkan kazanç nedeniyle hiç vergi ödememek, diğer avantajlardan bazıları...

Çok sayıda vergi avantajı olması nedeniyle, bu gün gerçek kişilere tanınan önemli vergi avantajlarına yer verdik. Bir başka yazımızda da diğerlerini ele alacağız

25 Ocak 2010 Pazartesi

Naylon Faturacılar Şimdi Yandı

Naylon Faturacılar Şimdi Yandı



Maliye Bakanlığı, sahte fatura düzenleyen, kullanan ve bunlarla ilişkisi olanları artık merkezi takip sistemiyle izleyecek.



Maliye Bakanlığı, sahte fatura düzenleyen, kullanan ve bunlarla ilişkisi olanları artık merkezi takip sistemiyle izleyecek. Sistem sayesinde dürüst mükellefe de 2-3 gün içinde KDV iadesi verilebilecek.



Maliye Bakanlığı, Türkiye’de naylon fatura düzenleyen, kullanan ve bunlarla ilişkisi olanları merkezden elektronik ortamda takip edecek. Bu kapsamda bütün illerde sahte faturayla mücadele ekipleri kurulacak ve tüm mükelleflere dönük sahtecilik kriterleri oluşturulacak.



Bu kriterler, Vergi Karnesi, Kod Sistemi’nin yerini alacak Grup Sistemi ve KDV iadesi kriterlerini de içinde barındıracak. Böylece sahte fatura düzenleyenler ile bunları kullanan kişi ve kuruluşlar, çok daha hızlı ve net şekilde tespit edilecek. Yeni sistemde sahte fatura işlemleri, düzenleyiciden başlayarak, kullanıcılar ve bunlarla ticari ilişkisi olanlara uzanacak şekilde 4’üncü kademeye kadar izlenebilecek.



Yeni sistemle ilgili bilgi veren bir Maliye yetkilisi, tüm mükelleflere yönelik bir analiz programını hayata geçireceklerini belirterek, “Burada 2 yapım programı var. Bunlardan birisi KDV iadesinde kullanılacak.



Diğeri ise sahtecilik tespitini gerçekleştirecek. KDV iadelerini, sahtecilik programını da kullanarak yeni sistem yapacak. Bu sistemde sahtecilik yapan çok kısa sürede tespit edilirken, dürüst mükellefe de 2-3 gün içerisinde KDV iadesi verilecek. Türkiye’de sahteciler artık Maliye’den kaçamayacak” diye konuştu.



Uygulama çerçevesinde sahte fatura düzenleyen, kullanan ve bunlarla bağlantısı olan kişi ve kuruluşlar için merkezde bir kütük oluşturulacak.



AĞIRLIK KDV İADESİNDE



Sahte fatura kütüğü, Türkiye’nin en ücra köşesindeki işlemlerde bile devreye girecek. Yeni sistemin en fazla kullanılacağı alan ise KDV iadeleri.



Denetlemenin ilgili vergi dairesi değil, sistem tarafından yapılan uygulamada, böylece daha önce en az 2 hafta, hatta bazı durumlarda haftalarca süren vergi iadesi değerlendirmeleri yeni sistemde 1 gecede tamamlanabilecek. İade de 2-3 gün içerisinde yapılabilecek.



Gelir İdaresi Başkanlığı, sahte faturayla mücadele amacıyla 81 ilde özel ekipler oluşturuyor. Yeni sistemin faaliyete geçirilmesinden sonra ise daha önce KDV iadesi alan ancak durumlarının şüpheli olduğu ortaya çıkan mükellefler de incelemeye tabi tutulacak

14 Ocak 2010 Perşembe

PROMOSYON ÜRÜNLERİ, NUMUNE VE EŞANTİYONLARIN TESLİMİNDE BELGE DÜZENİ VE MUHASEBE KAYDI

PROMOSYON ÜRÜNLERİ, NUMUNE VE EŞANTİYONLARIN TESLİMİNDE BELGE DÜZENİ VE MUHASEBE KAYDI



Tarih: 14.01.2010







Rekabetin yoğun bir şekilde yaşandığı ticari hayatta,işletmeler satışlarını artırmak amacıyla, bir takım pazarlama teknikleri geliştirilmekte, satışı yapılan malın yanında başka bir malın ayrıca bir bedel alınmaksızın verilmesi, bunun yanında yılbaşlarında, bayramlarda, takvim, ajanda, blok not, kalem vb eşantiyon dağıttıkları da sıkça rastlanan durumlardandır. Bu yazımız da yukarıda bahsettiğimiz ürünlerin tesliminde belge düzeni nasıl olmalıdır? Sorusuna cevap arayacağız.



I- Promosyon Teslimlerinde Belge Düzeni





Promosyon, satışı yapılan malın yanında ayrıca herhangi bir bedel talep edilmeden verilen ürünlerdir.



213 sayılı Vergi Usul Kanunu faturayı şöyle tanımlamaktadır; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” Bu tanımda öne çıkan husus borçlanılan meblağın faturada yer almasıdır. Yani kısaca fatura, borç alacak ilişkisinin bir sonucudur. Ancak, promosyon mal teslimlerinde bedel talebi söz konusu değildir. Yani taraflar arasında bu teslimlere ilişkin olarak borç alacak ilişkisi doğmamaktadır. Dolayısıyla, promosyon teslimlerinde teslimi yapan tarafın fatura düzenlemesi gerekmemektedir.



T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı (Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü) 14.04.2007 tarihin de vermiş olduğu muktezada “Dergi, kitap ve süreli yayın faaliyetinde bulunan şirketiniz tarafından satışlarınızı artırmak amacıyla üniversite öğrencilerine dağıtılan ve yukarıda yer alan hususlar doğrultusunda promosyon olarak kabul edilen ürünler (dergi ve kitaplar) için bu malların promosyon olduğuna dair şerh düşülmek suretiyle sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekmekte olup, fatura düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.” denilmek suretiyle bu hususa vurgu yapılmıştır.



Promosyon mal teslimlerinin sevk irsaliyesi karşısındaki durumunun biraz daha karışık olduğu söylenebilir. Bu konunun açıklığa kavuşturulabilmesi için sevk irsaliyesinin düzenlenme amaçlarının tam olarak kavranması gerekmektedir. Genel olarak sevk irsaliyesi, ticari mal hareketlerinin takip edilebilmesi ve bu hareketlerin faturalaştırılmasının kontrolü amacıyla tesis edilmiştir. Bu noktadan hareketle promosyon mal teslimlerinin ticari mal hareketi olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği önem arz etmektedir.



Promosyon teslimlerinde satılan veya satıma sunulan bir mal olmamakla birlikte, bu tür teslimlerin hedefi satışları artırmak olduğuna göre nihai anlamda ticari mal hareketinden söz etmek doğru olacaktır. Dolayısıyla bu tür mal hareketlerinin sevk irsaliyesine bağlanması ve irsaliye üzerinde promosyon teslim olduğunun ayrıca belirtilmesi gerekmektedir. İrsaliye üzerine bu şekilde şerh düşülmek suretiyle bu irsaliyelerin niçin faturalaştırılmadığının izahı mümkün olacaktır.







II- Eşantiyon Teslimlerinde Belge Düzeni







Firmaların belirli zamanlarda, özellikle dini bayramlarda ve yılbaşlarında kendi tanıtımlarını yapmak amacıyla her hangi bir bedel almaksızın kalem, anahtarlık, ajanda, takvim ve benzeri eşya dağıtmaları geleneksel hale gelmiştir.



Eşantiyon olarak verilen ürünlerin, ticari teamüllere uygun nitelik ve miktarda bulunması ve herhangi bir satışa konu olmayacak şekilde teslim edilmesi gerekmektedir. Bu şartlardan birisini üzerinde bulundurmayan teslimler eşantiyon mal teslimi olarak değerlendirilemez.



Promosyon mal teslimlerinde ayrıntılı olarak izah edildiği üzere bedelsiz mal teslimlerinde fatura düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır. Buradan hareketle eşantiyon mal teslimlerinde de fatura düzenleme zorunluluğu bulunmadığı söylenebilir. Fakat işletmeler isterlerse bu ürünleri düzenledikleri faturalarda bedelsiz olarak gösterebilirler.



Eşantiyon ürün teslimlerinin sevk irsaliyesine bağlanmasına da kanaatimizce gerek bulunmamaktadır. Zira, bu tür teslimleri ticari teslimler olarak değerlendirmek olası değildir. Dolayısıyla, ticari nitelik taşımayan teslimler için sevk irsaliyesi düzenlenmesine de gerek bulunmamaktadır.



T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı (Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü) 18.09.2007 tarihinde vermiş olduğu muktezada “ firmanız tarafından hastane, poliklinik ve benzeri yerlere yapılan ziyaretlerde ticari mal niteliği taşımayan ve ürünleriniz tanıtımına yönelik olarak dağıtılan broşür, bloknot, kalem gibi promosyon ürünleri, eşantiyonlar ve numune ilaçların taşınması sırasında sevk irsaliyesi düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır” denilerek bu durum açıklanmıştır. Buradan hareketle ticari nitelik taşımayan eşantiyon ürün teslimleri için sevk irsaliyesi düzenlenmesine gerek bulunmadığı söylenebilir.



Ancak, bu şekilde yapılan teslimlerin bir şekilde takip edilmesi ve tevsiki önem arz etmektedir. Bunu gerçekleştirebilmek amacıyla eşantiyon ürün teslimlerinin bir tutanakla yapılması mümkündür. Düzenlenecek tutanakta; tarih, eşantiyona konu olan malın miktar ve cinsi, malın niçin ve kime teslim edildiği ve kaşe ve imza gibi bilgilerin bulunması önem arz etmektedir.







III- Numune Mal Teslimlerinde Belge Düzeni



Firmalar halen satışını yaptıkları veya piyasaya yeni çıkardıkları bir ürünün tanıtımını sağlamak amacıyla numune mallar üretmekte ve bu malları da ayrıca bir bedel tahsil etmeksizin vermektedir. Ana malın bütün özelliklerini taşımakla birlikte, satışa konu edilemeyecek bir miktarla sınırlı olan ve üzerinde “Numunedir, parayla satılmaz, vb” ibareleri taşıyan bu mallar da, işletmede tüketilmemekle birlikte ayni pazarlama gideri özelliği taşıdığından, bu malların bedel alınmaksızın teslimi de eşantiyonlarda olduğu gibi katma değer vergisi hesaplanmasını gerektirmemektedir.



Bu açıklamalar çerçevesinde numune adı altında teslim edilen malların;



Ticari teamüllere uygun nitelikte ve miktarda olması,

Ayrıca bir satışa konu olmayacak şekilde verilmesi halinde katma değer vergisi hesaplanmayacaktır. Bu şartlara ilaveten, numune malların firmanın ünvanı ve para ile satılmayacağını belirten bir şerhi taşıması gerekmektedir.

İşletmenin iktisadi faaliyetini yaygınlaştırmaya ve tanıtmaya yönelik olarak verilen bu mallar için yüklenilen vergiler, genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapılacaktır.” şeklinde açıklanmıştır.



Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 230’uncu maddesinin 5’inci bendinde ise ‘’(3239 sayılı Kanunun 19'uncu maddesiyle değişen bent) Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması şarttır’’. hükmüne yer verilmiştir.



Anılan madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, sevk irsaliyesi; ticari mal hareketinin izlenmesi amacıyla düzenlenen ve her zaman alım-satım ilişkisi gerektirmeyen bir belgedir.



Konuyla ilgili olarak yayımlanan Vergi Usul Kanunun 173 Seri No.lu Genel Tebliğinin C/f bölümünde “Numune üzerine veya tecrübe ve muayene şartıyla satım yapılmak üzere mal sevkiyatı yapılması halinde sevk edilen mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi zorunludur. Bu tür sevkiyatlarda, malı satıcı taşıyor veya taşıtıyorsa irsaliye satıcı tarafından, alıcı taşıyor veya taşıtıyorsa irsaliye alıcı tarafından düzenlenecektir. Ancak, kabule bağlı olan ve bunun için yazılı bir sözleşme bulunan bu tür satışlarda, fatura düzenlenmesindeki on günlük sürenin kabul tarihinden itibaren başlayacağı tabiidir’’ denilmektedir.



Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda bedelsiz yani numune ürünlerin teslimlerinde, ticari teamüllere uygun nitelikte ve miktarda olması, satışa konu olmayacak şekilde yapılması ve ilgili firmanın unvanını taşıması ayrıca para ile satılamayacağının ürün üzerinde açıkça belirtilmesi, bu malların numune olduğuna dair şerh düşülmek suretiyle sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekmekte olup, fatura düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.







IV- Muhasebe Kayıtları







Örnek-1 (X) Firması yılbaşında müşterilerine dağıtmak için (Y) firmasına maliyeti 1.000 + KDV’ye anahtarlık yaptırmıştır.(KDV Oranı % 18)







Alım Kaydı



----------------------------------//---------------------------------



157 Diğer Stoklar 1.000



191 İndirilecek KDV 180







329 Diğer Ticari Borçlar 1.180



---------------------------------//-----------------------------------



Eşantiyonların Müşterilere Dağıtılması



----------------------------------//---------------------------------



760 Paz.Sat ve Dağ.Gid 1.000







157 Diğer Stoklar 1.000



---------------------------------//-----------------------------------







IV- Sonuç







Bedelsiz ürün teslimlerinden biri olan promosyon ve numune mal teslimlerinde fatura düzenlenmesine gerek bulunmamakla birlikte(fatura düzenlemesinde bir sakınca yoktur) sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekmektedir. Bunun yanında eşantiyon ürün teslimlerinde hem fatura ve hem de sevk irsaliyesi düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır. Ancak, bu tür teslimlerin tevsiki amacıyla, teslim sırasında bir tutanak düzenlenmesi tavsiye edilmektedir.







Yararlanılan Kaynaklar







3065 Sayılı KDV Kanunu



50 Seri Nolu KDV Genel Tebliği



213 Sayılı V.U.K. 173 Seri No’lu Genel Tebliği



213 sayılı V.U.K. Madde No:230

11 Ocak 2010 Pazartesi

Kod sistemi kalkıyor

Kod sistemi kalkıyor



Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, iş dünyasında büyük sıkıntı yaratan kod sistemini bir ay içinde kaldıracaklarını söyledi. Onun yerine grup sistemi getirilecek.



Kod 5 olarak bilinen Kod sistemi, Maliye'nin 'kara listesi' olarak anılıyordu.



Bakan Şimşek, yeni özelge sistemini anlattığı basın toplantısında önümüzdeki dönemde getirecekleri yeni uygulamalardan da söz etti. Bu çerçevede kod sistemini kaldıracaklarını belirtti. Mükellefi zora sokmayan yeni bir düzenleme yapacaklarını belirten Şimşek, kod sisteminin yerine daha etkin ve gelişmiş bir sistem olan ‘grup sisteminin’ getirileceğini açıkladı. Ancak mükelleflere de tüm açık kapıları kapatmak konusunda iddialı oldukları mesajını gönderdi.



İstanbul Ticaret Odası yönetiminin, vergi barışına katılım konusunda üyelerinin ‘kod sistemiyle’ tehdit edildiği iddialarından rahatsızlığını ise; şu sözlerle dile getirdi: “Bu değerlendirmeleri basından izledim. Ancak bazı açıklamaları doğru bulmuyorum.”



Ortada bir uygulama olduğunu belirten Şimşek, bunu mükellefi zora sokmadan düzenleyeceklerini açıkladı. Ancak kamu harcamalarını sağlıklı şekilde finanse etmek için tüm açık kapıları kapatmakta iddialı olduklarını vurguladı.



Mükellefe karne verecek!



Bakan Şimşek, önümüzdeki dönemde mükellefleri sahtecilik gibi alanlarda ve vergi yasalarına uyum konusunda değerlendirerek ülke genelinde vergi kaçakçılığı konularında kısa sürede, etkin şekilde mücadele imkanı sağlayan ‘mükellef karne sisteminin’ uygulamaya gireceğini söyledi. Şimşek, uygulamanın bir ay içinde başlayacağını bildirdi.



150 metrekarenin altındaki konutlar için KDV oranının artırılacağı iddialarına ise Bakan Şimşek, KDV artışı olmayacağını söyledi. Ancak 150 metrekarenin altındaki konutlardaki vergi iade sisteminin gözden geçirilmesiyle ilgili bir çalışma yürüttüklerini açıkladı.



Bakan Şimşek’e, yabancılara stopajı sıfırlayan düzenlemeyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararını yayınladığı anımsatıldı. Şimşek, konuyla ilgili çalışmalara başladıklarını belirtirken, Mahkemenin verdiği 6 aylık süreyi beklemeyeceklerini söyledi. En kısa sürede yeni bir düzenleme yapmak için harekete geçtiklerini anlatan Şimşek, ancak çalışmanın ne kadar süreceği konusunda bir tarih veremeyeceğini belirtti.



KOD SİSTEMİ NEDİR?



Kod listesi aslında Maliye'nin naylon fatura alışverişi önlemek için oluşturulan bir liste. Ancak naylon fatura kullanan bir işyerinden alışveriş yapan başka işyerlerinin ve ondan mal alan başkalarının da bu listeye alınması iş dünyasında ticari hayatı çok olumsuz etkiliyordu. Listeye girenler deyim yerindeyse 'vebalı' muamelesi görüyor ve ticari faaliyetleri sekteye uğruyordu.



LİSTE ZİNCİRLEME BÜYÜDÜ



Konu ile ilgili bilgi veren hurriyet.com.tr'ye bilgi veren Hürriyet yazarı Prof. Şükrü Kızılot, "A firması naylon fatura kullanmış, B firması da ondan mal almış. O zaman Maliye B firmasına 'sen de koda girdin' diyor.



Daha sonra B firmasından mal alan bütün işletmeleri listeye sokuyor. Öyle olunca listeler iyice kabardı ve iş dünyası isyan etti" dedi.



Naylon fatura olayının yanında Maliye'nin adres değiştirenlere ve defter kaybedenlere yönelik olarak da bu Kod listesini genişlettiği belirten Kızılot, şöyle devam etti:



"Örneğin İstanbul'da 3 yıl önce mal alınan B şirketi, mal alındıktan iki yıl sonra o adresi terketmiş. Maliye mal alan firmaya 'getir KDV'sini cezası ile bize öde, yoksa koda ve vergi incelemesine alıyoruz' dedi. Ya da 4 yıl önce mal alınan bir firma yıllar sonra defterlerini kaybetmiş.



Maliye mal alana, 'dört yıl önce mal aldığınız firma defterleri kaybetti, o firmadan yaptığınız alışlarla ilgili KDV'yi beyan edin ve ödeyin' dedi. Böyle olunca koda alınanlardan alışveriş yapanlar da zincirleme olarak listeye girdi."



KODA GİRERSEN NE OLUYOR



Maliye'nin Kod listesine girmenin iki ana sakıncası var. Bunlardan birincisi, şirketin vergi incelemesine alınması. İş dünyasındaki genel kanı da Maliye'nin incelemeye aldığı firmalara istedikten sonra istediği gibi ceza kesebileceği yönünde.



İkincisi sakıncası koda girenlere 'vebalı' muamelesi yapılması. Yani bir firma koda girdiği zaman diğerleri koda girmemek ve fişlenmemek için o firma ile ticari irtibatlarını bitiriyorlar bu da firmanın zora girmesine neden oluyor.





YURTDIŞINDAN GELEN HİZMET FATURALARININ VERGİLENDİRİLMESİ

YURTDIŞINDAN GELEN HİZMET FATURALARININ VERGİLENDİRİLMESİ



Tarih: 11.01.2010



GİRİŞ: Dünya ekonomisinin gün geçtikçe büyümesi, ülkeler arası bilgi, hizmet ve mal akışının hızlanması ve çoğalması fiziki anlamda sınırların yavaş yavaş kalkması, elektronik ortamlarda sınırların kalmaması insanların hayatını kolaylaştırırken, vergisel anlamda vergi idarelerinin işleri gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Bu yazımızın konusunu, yukarıda kısaca yaptığımız tespitin bir sonucu olarak, mali müşavirlerin çok sık karşılaştıkları konulardan birisi olan, Yurt dışından temin edilen hizmetlerin bedelleri ödenirken yapılacak vergi uygulamaları oluşturmaktadır.



Yurt dışından sağlanan hizmet faturalarının ödenmesi sırasında kanunlarımız stopaj ve sorumlu sıfatıyla KDV yönünden vergi uygulamaları getirmiştir.



Yazımızın konusunu oluşturan, yurt dışı hizmet faturalarını düzenleyen Kurumlar Vergisi ve Katma Değer Vergisi Kanunlarında geçen bazı tanımları yapacak olursak;



Hizmet: Bir işi veya şeyi meydana getirmek, değerlemek, hazırlamak, görüş vermek, imal ve onarım işlerini yapmak, kiralamak bir şeyi yapmayı taahhüt etmektir.



Hizmet İthali: Yukarıdaki tanıma giren ve teslim veya teslim sayılan hal olarak kabul edilen şeyin yurt dışından getirilerek ve yaptırılarak yurt içinde yararlanılması işlemidir.



Vergi Sorumlusu: Verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir. VUK md.8



Vergi Kesenlerin Sorumluluğu: Yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanlar, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumludurlar. VUK md.11



Dar Mükellefiyet: KVK Birinci madde de yazılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye’de bulunmayanlar yalnız Türkiye’de elde ettikleri kurum kazançları üzerinden vergilendirilirler. KVK md.3/2



KONUNUN GELİR VE KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ



5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 3.maddesi 2.fıkrasında dar mükellefiyetin tanımı yapılmış ve 3. fıkrasında dar mükellefiyette kurum kazancını oluşturan kazançlar tarif edilmiştir.



Buna göre;



a) Türkiye’de iş yeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından, bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen “ticari kazançlar”,



b) Türkiye’de bulunan “zirai” işletmeden elde edilen kazançlar,



c) Türkiye’de elde edilen “serbest meslek” kazançları,



ç) Taşınır ve taşınmazlar ile hakların Türkiye’de kiralanmasından elde edilen “iratlar”,



d) Türkiye’de elde edilen “menkul sermaye iratları”,



e) Türkiye’de elde edilen “diğer kazanç ve iratlar”,



Bu kazanç ve iratları gerçek kişiler elde ediyor ise 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.



KVK’ nun 30. Maddesi ve GVK’ nun 94. Maddesi hükümlerine göre, BKK ile belirlenmiş oranlarda dar mükellefiyete tabi kurumlara nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen ödemelerden gelir veya kurumlar vergisi kesintisi yaparlar.



Türkiye dışında yerleşik kişi veya kurumlar, Türkiye mukim gerçek veya kurumlara hizmet sunmak suretiyle elde ettikleri gelirler nedeniyle gelir veya kurumlar vergisine tabi olmaktadırlar. Bu vergilemeyi yapabilmek için ülkeler arasında imzalanmış çifte vergiyi önleme anlaşmalarında aksine hüküm olmaması gerekir. Bu vergileme genellikle hizmeti sunan açısından kurum veya şahıs olsun stopaj yoluyla yapılmaktadır.



Gelir Vergisi Kanunu’nun 94.Maddesine göre stopaj yapabilmek için,



- Yurt dışından hizmeti sunan gerçek kişi olmalıdır.



- Yapılan hizmet kesintiye tabi bir ödeme gerektirmelidir.



- Ödemeyi yapacak kişi 94.Maddede yer alan tevkifat yapmak zorunda olan mükellefler arasında sayılmalıdır.



- Varsa iki ülke arasında çifte vergiyi önleme anlaşmasına bakılmalıdır. (Hem oran açısından, hem de stopajı engelleyici hüküm açısından.)



Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu Maddesine göre stopaj yapabilmek için,



- Yurt dışından hizmeti sunan bir kurum olmalıdır.



- Yurt dışından alınan hizmet KVK’nun 30.Md. sayılan tevkifata tabi hizmetlerden olmalıdır.



- Hizmet alınan ülke ile Türkiye arasında çifte vergiyi önleme anlaşması olmamalıdır veya vergi anlaşmasında stopaj yapmayı engelleyecek hüküm olmamalıdır.



Yukarıdaki açıklamalar ışığında, stopaja tabi olan ve olmayan bazı ödemeler şöyledir;



Stopaja tabi ödemeler;



- Telif, imtiyaz, ticaret unvanı, marka, know-how, ihtira, işletme, alâmetifarika ve bunlara benzer GAYRİ MADDİ HAKLAR için ödenen bedeller ve kiralar,



- KİRALAMA hizmetleri karşılığında ödenen bedeller. ( finansal kira ve normal kira)



- Eleman ücretleri (Yurt dışında mukim bir şirkette çalışan ve geçici görevle Türkiye’ye gelen personel için yurt dışındaki firmaya ödenen ÜCRET karşılığı ödemeler)



- Danışmanlık, mühendislik, eğitim, montaj, tercüme hizmetleri gibi SERBEST MESLEK kapsamında yapılan ödemeler.



- Borç verme, mevduat ve benzeri fon kaynakları karşılığında ödenen FAİZLER.



Stopaja tabi olmayan ödemeler;



- Fuar katılım bedelleri,



- Yurt dışında yapılan ilan ve reklam bedelleri,



- Her çeşit komisyon ödemeleri,



- Sigorta prim ödemeleri,



- Gözetim ücret ödemeleri,



- Uydu ve data hattı kira ödemeleri,



- Yurt dışı seyahatlerde yapılan ödemeler. (konaklama, yemek, ulaşım gibi)



Yukarıdaki ödemeler ve benzer ödemeler TİCARİ KAZANÇ niteliğinde ödemeler olduğu için stopaj kapsamına girmemektedir.



Yurt dışından gelen her hizmet faturası stopaja tabi midir?



Yurt dışından gelen hizmet faturalarının stopaja tabi tutulması için, ilk önce faturanın geldiği ülke ile Türkiye arasında çifte vergiyi önleme anlaşması var mıdır? Ona bakmak lazım. Anlaşmada ilgili hizmetin stopaja tabi olup olmadığına bakılmalı, tabi ise özel bir oran belirtilip belirtilmediğine dikkat edilmelidir. Eğer belirtilmiş ise anlaşmada yazılı oran uygulanmalıdır.



İkinci konu; Hizmet yurt dışında verildi ise stopaja tabi değildir.



Üçüncü konu; Hizmet Türkiye’ye gelinerek yapılıyor ise, bir yılda Türkiye’de hizmet için geçen zamanların 183 günü aşması gerekir. (183 günün hesabı nasıl yapılır? Bazı görüşler bir takvim yılı içinde 183 gün, bazı görüşler ise, ilk hizmete başlandığı tarihten itibaren 12 aylık dönemde 183 gün.)



Yurt dışından alınan hizmetlerle ilgili olarak, alınacak belge faturadır. Ancak mali idare yurt dışından gelen credit-not (alacaklandırma) larında kabul edileceği konusunda görüş vermiştir. Bu belgeleri kuvvetlendirmek için her türlü yazışma ile alınan hizmete ait belgelerin saklanmasında fayda vardır. Faturaların tercüme edilmesi gerekmez, ancak inceleme elemanlarının talebi olduğunda tercümesinin yapılması gerekir.



Ödenecek fatura veya credit-not bedelleri net kabul edilip, brütleştirilerek stopaja tabi tutulmalıdır. Bu belgeler Türk Lirasına çevrilirken Merkez Bankası Döviz Alış kuru uygulanmalıdır. Burada dikkate alınacak tarih belge üzerinde yazılan tarih olup, hizmetin bu tarih itibariyle alındığı kabul edilir. Tahakkuk tarihi ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan kur farkları stopaja tabi olacak mıdır? Bu konuda farklı görüşler olup, Maliye Bakanlığının görüşü, Çifte Vergiyi Önleme Anlaşması olan ülkede mukimlere ödeme yapılacak ise kur farklarına stopaj hesaplanmayacağı yönündedir. Bu konuda tavsiyemiz, ödenecek rakam yüksek ise bu ödeme ile ilgili görüş almanızda fayda vardır. Çünkü idarenin bu konuda farklı görüşleri olduğu bilinmektedir.



Burada dikkat edilmesi gereken başka bir hususlar vardır.



Şirketler, yurt dışından hizmet almadan ve bu konu ile ilgili daha sözleşme yapmadan, hizmet alacakları ülke ile Türkiye arasında Çifte Vergiye Önleme Anlaşması (ÇVÖA) var mıdır? Varsa alacakları hizmet bu anlaşma kapsamına girmekte midir? Stopaj oranı nedir? Yapılacak ödenin net veya brüt mü olacağını karşılıklı olarak kararlaştırılmalıdır.



Genellikle, firma sahipleri mali müşavirlerine hiç danışmadan bu tür hizmet alımlarına gitmektedirler. Sonrada hizmet bedeli ödeme sırasında karşılarına ilave olarak, hem stopaj hem de KDV çıkmaktadır. Alınan hizmet faturaları net kabul edildiğinden stopaj yükü tamamen Türk mükellefe binmektedir. Oysa daha işin başında bu tür konularda anlaşma sağlanılırsa sürpriz maliyet veya vergi yükleri ile karşılaşmazlar. Zira, ödenen hizmet faturalarından Türkiye’de kesilen bu stopajların mukim ülke mükellefleri tarafından iade alınması mümkündür. Çok yüksek hizmet alımlarında karşı tarafın iade alması mümkün olduğu için bu konuya dikkat edilmelidir. Bu tür konularda mali müşavirler müşterilerini önceden uyarmalıdırlar.



Ayrıca hizmet faturaları üzerinden, ÇVÖA kapsamında olan ülkelerde ikamet edip de stopaj kesintisi yapılmasını istemeyen kişi veya kurumlardan MUKİMLİK belgesinin istenmesinde fayda vardır. Bazı büyük şirketlerin merkezleri farklı ülkelerde olup, gelen faturalar üzerinde merkez adresi yerine şube adresi yazabiliyor. Bu durum yanıltıcı olabilir.



KONUNUN KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ



Katma Değer Vergisi Kanunu mal ve hizmet teslimlerini verginin konusuna almıştır. Bu nedenle Yurt dışından sağlanan, başka bir ifade ile yurt dışından Türkiye’ye teslim edilen hizmetler de KDV’ nin konusuna girmektedir. 3065 Sayılı KDV’ nin 1/1 Maddesine göre “Türkiye’de yapılan ticari, sınaî, zirai ve mesleki nitelikteki mal teslimi ve hizmet ifaları” KDV’ ye tabidir.



İşlemlerin Türkiye’de yapılması; aynı kanunun 6. Maddesinde,



1) Malların teslim anında Türkiye’de bulunmasını,



2) Hizmetin Türkiye’de yapılmasını veya hizmetten Türkiye’de faydalanılmasını ifade etmektedir.



Yine aynı kanunun 9.maddesine göre, mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı vergi alacağını emniyet altına alması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları veya diğer ilgili bir şahsı verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir. Bu açıklamaya göre KDV ye tabi hizmeti verenin Türkiye’de KDV mükellefi olmaması nedeniyle, bu hizmetin KDV sinin hizmeti alan ve bedelini ödeyecek olan, Türkiye’de yerleşik mükellef tarafından SORUMLU SIFATIYLA ödemesi sorumluluğunu yüklemiştir. Maliye Bakanlığı 15. Seri Nolu KDV Genel Tebliği ile sorumlu sıfatıyla KDV’ nin nasıl ödeneceği konusunda açıklık getirmiştir.



Buna göre, KDV sorumlusu olan mükellefler, yurt dışından almış oldukları ve KDV’ ye tabi olan hizmetlerin brüt değerleri üzerinden KDV hesaplayacak ve 2 nolu KDV beyannamesi ile beyan edip yasal süresinde ödeyeceklerdir. Yani yapılan ödeme aynı zamanda stopaja tabi ise KDV matrahı stopaj dahil brüt değer olacaktır. Sorumlu sıfatı ile ödenen bu vergiler aynı zamanda 1 nolu KDV beyannamesinde indirim konusu yapılır. Ancak indirilecek bu KDV’ lerin KDV 30.maddedeki indirim konusu yapılamayacak KDV arasında yer almaması gerekir. Hizmet bedelleri ödenirken ortaya çıkan kur farkları için KDV hesaplanmayacağı konusunda Maliye Bakanlığının verdiği görüşler mevcuttur.



SONUÇ: Dünya ekonomisinin her geçen global hale gelmesi, uzakların yakınlaşması, iletişim ve ulaşım araçlarının çok hızlı gelişmesi, ülkeler arasında ticaretin her geçen gün çoğalmasına neden olmaktadır. Yukarıdaki tespitten ülkemizi de soyutlamak mümkün değildir. Bu nedenle yurt dışından her geçen gün mal ve hizmet alımları artmaktadır. Mal alımları gümrük işlemlerine tabi olduğu için vergilemede bir sorun bulunmamaktadır. Ancak hizmet alımlarında durum farklıdır. Vergi kanunlarımız hizmet alımlarında stopaj ve katma değer vergisi sorumluluğu getirmektedir. Bu sorumluluğun doğması için yurt dışından alınan hizmetin Gelir ve Kurumlar Vergilerince stopajın konusuna girmesi, ayrıca KDV’ nin de konusuna girmesi ve vergiden istisna edilmiş olmaması gerekmektedir. Hizmetin teslimi belge üzerinde yazılı tarih kabul edildiğinden, belgelerin geç ulaşması halinde pişmanlıkla beyan edilmesi yerinde olur. Belgelerin geç teslim edilmesi halinde teslim tarihinin ispatı sorumlu olan mükellefe ait olacaktır. Her halde sorumlu sıfatıyla ödenecek KDV’ nin indirim konusu yapılabilmesi için ödeme yapılan yılı aşmaması gerekir. Ödemelerin ise banka yoluyla yapılması gerekir.

Yeni kod sisteminin startı veriliyor

Yeni kod sisteminin startı veriliyor



Varlık barışında önemli bir etkisi olan kod sistemi değişikliği bu hafta açıklanıyor.



Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 15 Ocak cuma günü düzenleyeceği basın toplantısı ile yeni kod sistemini kamuoyuna açıklayacak. Sistemin ise bugünden itibaren devreye gireceği belirtiliyor.







Vergi Cehennemi



Alın teri dökülerek kazanılan her 100 liranın 53 lirasına devlet 'Vergi' diye el koyuyor



Yetmedi... Kalan 47 lira ile benzin alan vatandaş bunun 32 lirasını yine Maliye'ye kaptırıyor



İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'nın (İSMMMO) ''Devlete Çalışıyoruz'' raporu Türkiye'de çalışanların maaşlarının önemli bir bölümünü vergiye yatırdığını ortaya koydu. Rapora göre, ''Rapora göre 2007 yılında 1500 lira maaş alan bir çalışan her 100 liranın 50 lira 95 kuruşunu vergi olarak ödüyordu. 2010'da ise 1500 lira maaş alan bir çalışan, her 100 liranın 53 lirasını vergi olarak ödeyecek. Geri kalan 47 liranın 32 lirasını ise yine dollaylı vergilerle Maliye'ye verecek



MUTFAK ZAMLANDI

Bu arada, asgari ücret alan bir kişi 2007 yılında azami yaptığı 65 liralık aylık mutfak harcamasının 16 lira 45 kuruşunu vergi olarak öderken söz konusu harcama, gelen zamlarla birlikte bu yıl 100 liraya, ödediği dolaylı vergi miktarı ise tek kalemde 25 lira 31 kuruşa yükseliyor. Aynı dönem içinde asgari ücretle ücretlendirilen çalışanın cebine yansıyan fatura ise her 100 lira için 26 lira 11 kuruş yerine 32 lira 38 kuruş oldu.



ÖDEME ARTTI

Kişisel harcamalarda en büyük dolaylı vergi yükünü giyim ve mutfak harcamasının oluşturduğuna dikkatin çekildiği rapora göre giyim harcamasında KDV %18 iken mutfak harcamasında bazı kalemler yüzde 1, bazı kalemler yüzde 8, bazı kalemler ise %18 KDV üzerinden hesaplanıyor.



DOLAYLI VERGİ

Akaryakıtın ise yaklaşık % 70'lik kısmı vergi olarak cepten çıkıyor. Günde 2 paket sigara içen bir çalışanın, sigaraya yapılan zamdan önce maaşından 90 lirasını sigaraya ayırırken, bu rakamın şimdilerde 150 liraya çıktı. R



aporda, sadece sigara için bir kişinin ödediği dolaylı verginin tutarının 65,93 liradan 114,38 liraya yükseldiği kaydedildi. Ortalama 250 bin liralık değere sahip evi için çalışanın cebinden çıkan aylık emlak vergisi rakamı ise 33 liradan 41,66 liraya ulaştı. İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan 'Adaletsiz gelir dağılımı gibi vergide de adaletsiz tutum sergileniyor. Vergi yükünü bir avuç çalışana yıkmak adil değildir. Krizin etkilerine karşı KDV oranlarında yeni bir düzenleme yapma gereği ortadadır'dedi.



















Bakan Şimşek: Hiçbir mükellefe özel mukteza verilmeyecek



Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Yeni Özelge Sistemi ile mükellefle çağdaş bir hizmetin verileceğini söyledi.



Gelir İdaresi Başkanlığı'na doğrudan başvuru zorunluluğunun kaldırıldığını aktaran Şimşek, mükellef özelgelerinin elektronik ortamda arşivleneceğini dile getirdi.



Aynı konuda farklı görüş beyanının ortadan kalkacağını kaydeden Bakan, "Kimseye özel özelge verilmeyecek. Bir vatandaş 2003 yılında istiyor beğenmiyor. Başka birimden başka özelge alıyor. Artık bu olmayacak." dedi.



Yeni Özelge Sistemi'ni basın toplantısıyla anlatan Şimşek, mükellef odaklı hizmeti hayata geçirdiklerini aktardı. Vergisini doğru beyan eden ve ödemek isteyen mükellefe yardımcı olmayı amaçladıkları bilgisini veren Şimşek, vergi dairesinin kapısını bilmeyen ve kazancını eksik beyan edenleri sistemin içine dahil etmek için çalıştıklarını ifade etti.



Vergi beyannamelerinin yüzde 99,5'unun elektronik ortamda gönderildiğini kaydeden Şimşek, özelge sisteminde de aynı yöntemi hayata geçireceklerini ifade etti. Şu anda istenen 30 bin görüşün Gelir İdaresi'ne yapıldığını aktaran Şimşek, bu zorunluluğun ortadan kaldırıldığını vergi dairesi başkanlığına, olmayan illerde ise defterdarlıklara başvurulacağını söyledi.



"Tamamen elektronik ortamda gerçekleştirilecek. Mükelleflerin bilgileri gizli kalmak kaydıyla konunun ilgililerine sunulacak. Özelgeler elektronik ortamda arşivlenecek. Aynı konuda farklı görüşlerin ortaya çıkmasının önüne geçilecek." Diyen Şimşek, ilk kez bir özelge veriliyorsa bunun GİB bünyesinde kurulan komisyondan geçeceğini vurguladı. Şimşek, Maliye'deki herhangi bir şahsın kendi başına fikir vermeyeceğini dile getirdi.



YENİ REFORMLAR YAKINDA AÇIKLANACAK



Türk vergi sistemi açısından yeni reformların hayata geçirileceğini aktaran Şimşek, bu yenilikleri sıraladı: "KDV iadelerinde etkinlik ve verimliliği arttırarak denetimi arttıran KDV iadesi Risk Analiz Modeli. Kod sisteminin kaldırılarak yerine grup sistemi. Kayıtdışı ekonomiyle mücadele strateji eylem planını çerçevesinde kayıtlı ekonomi internet sitesinin hayata geçireceğiz Mükellef karne sistemini sizlerle paylaşacağız. Kurumlar vergisi risk analizi sistemini hayata geçireceğiz."



Bakan Şimşek konuşmasının ardından Yeni Özelge Sistemi Tebliği'ni imzaladı. Ardından soruları cevaplayan Şimşek, hâlihazırdaki muktezaların ilgili kanuna uygunsa geçerliliğini devam ettireceğini söyledi. Bir konu hakkında ilk kez görüş istenmişse komisyon tarafından değerlendirileceğini ifade eden Şimşek, "Yeni özelge sisteminin geçmişe yönelik etkisi olmayacak.



Mevcut muktezalar mevcut halleriyle bizdeki yasal altyapıya uygunsa sıkıntı yok. Çelişen özelge varsa peyderpey iptal ediyoruz. Sistemin en büyük avantajı şeffaf yapacağız. Vergi incelemeleri başlandıysa özelge talep edilmeyecek. Edilse de görüş verilmeyecek." değerlendirmesini yaptı.