29 Temmuz 2010 Perşembe

TRANSİT TİCARET KAPSAMINDA YAPILAN ALIM-SATIM İŞLEMLERİNİN

TRANSİT TİCARET KAPSAMINDA YAPILAN ALIM-SATIM İŞLEMLERİNİN



KATMA DEĞER VERGİSİ KARŞISINDAKİ DURUMU



Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir



Bilindiği üzere; 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Yasası’nın 1/1.maddesinde Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ne tabi olduğu hükme bağlanmıştır.



Yasa’nın 2.maddesinin 1.bendinde teslim, bir mal üzerindeki kullanım hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi, şeklinde tanımlandıktan sonra bir malın alıcı veya onun adına hareket edenlerin gösterdiği yere veya kişilere tevdiinin de teslim hükmünde olduğu, belirtilmiştir.



Anılan Yasa’nın 6’ıncı maddesinde; işlemlerin Türkiye’de yapılması ile malların teslim anında Türkiye’de bulunmasının ifade edildiği hüküm altına alınmıştır.



Diğer taraftan;06.06.2006 tarih ve 26190 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren İhracat Yönetmeliğinin 4’ncü maddesinin (n) fıkrasında; transit ticaret yurt dışında veya serbest bölgede yerleşik bir firmadan ya da antrepodan satın alınan malın, ülkemiz üzerinden transit olarak veya doğrudan doğruya yurt dışında veya serbest bölgede yerleşik bir firmaya ya da antrepoya satılması, şeklinde tanımlanmıştır.



Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Yasası’nın 148, 149 ve Mükerrer 257 nci maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak, 362 Sıra No’lu Vergi Usul Yasası Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirmeleri hususunda yükümlülük getirilmiştir. Söz konusu düzenleme ile Katma Değer Vergisi mükelleflerinin beyanlarının oto-kontrolüne imkan vermek ve bu formlar sayesinde mükelleflerin mal alım ve satımları ile katma değer vergisi beyanlarının çapraz kontrole tabi tutulabilmesi amaçlanmaktadır.



Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre; transit ticarete konu mallar şirketin mal varlığına girip çıkmasına ve satışın fatura ile belgelenmesine rağmen, millileştirilmeksizin satışa konu olduğu için katma değer vergisinin konusuna girmemektedir. Dolayısıyla, katma değer vergisinin konusuna girmeyen işlemler “Katma Değer Vergisi Beyannamesinde”, “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ve "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" de hiçbir şekilde yer almayacaktır. (Örneğin, İspanya’dan satın alınan bir malın transit ticaret yoluyla Suriye’ye satılması durumunda, Türkiye limanlarına uğramadan doğrudan Suriye limanına teslimi gibi.) Ayrıca, transit ticarete konu olan mal bedelinin Türkiye’ye getirilmesi durumunda, bankacılık sistemi ya da gümrük kapılarında “döviz beyan tutanağı” yolunun kullanılması gerekmektedir.



Diğer yandan, gümrük antreposundaki ya da genel veya özel antrepodaki malların, Türkiye’deki başka bir şirkete devredilmesi katma değer vergisinin konusuna girmekle birlikte, söz konusu işlem Katma Değer Vergisi Yasası’nın 16/1-c maddesi kapsamında vergiden istisna bulunmaktadır. Ancak, mal tesliminin yapıldığı gümrük antreposunun ya da genel veya özel antreponun gelir ve kurumlar vergisi yasası açısından yurt dışı olarak değerlendirilmesi olanaklı olmadığından ve söz konusu malların yurt içinde bulunan firmaya satılması nedeni ile elde edilen kazancın yurt içi kazancı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.





Yine bu konularla ilgili olarak, gümrük antrepoları ve geçici depolama yerleri ile gümrük hizmetlerinin verildiği gümrüklü sahalarda; ithalat ve ihracat işlemlerine konu mallar ile transit rejim kapsamında işlem gören mallar için verilen ardiye, depolama ve terminal hizmetleri ile vergisiz satış yapılan işyerlerinin ve bu işyerlerine ait depo ve ardiye gibi bağımsız birimlerin kiralanması işlemleri, KDV Yasası’nın 17/4-o maddesi hükümlerine göre Katma Değer Vergisinden istisnadır.



KDV Yasası’nın 16/1-c ve 17/4-o maddelerine göre KDV’den istisna edilen işlemlere ait KDV’ler kısmi istisna niteliğinde olup, bu kapsamda yapılmayan işlemlere ait yüklenilen KDV’lerden, KDV Yasası’nın 33’üncü maddesindeki yetkiye istinaden çıkarılmış düzenleyici nitelikteki 26 no’lu KDV Genel Tebliğindeki açıklamalar ışığında ayrıştırılmalı ve KDV Yasası’nın 30/a ve 33’üncü maddelerine göre gider veya maliyet olarak değerlendirilmelidir.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

İHRAÇ KAYITLI MAL TESLİMİ HALİNDE ÖZELLİK ARZEDEN KONULAR

İHRAÇ KAYITLI MAL TESLİMİ HALİNDE ÖZELLİK ARZEDEN KONULAR



Tarih: 28.07.2010



İmalatçılar tarafında ihraç kayıtlı teslim edilen malların, ihracatçılar tarafından süresinde ihraç edilememesi veya iade edilmesi ticari hayatımızda sık karşılaşılan konulardan birisi. Sık karşılaşılmakla beraber uygulamanın nasıl olacağı konularında da tereddütler yaşanmaktadır.



Bilindiği üzere, ihraç kayıtlı teslim edilen malların, teslim edildikleri ayı takip eden 3 ay içinde ihracatının gerçekleştirilmesi gerekir. Gerçekleştirilemezse doğacak sonuçlara kısaca beraber bir göz atalım.



İhraç Kayıtlı Teslim Alınan Malların Süresinden Sonra İhraç Edilecek Olması Halinde Ek Süre



İhracatın mücbir sebepler veya beklenmedik durumlar nedeniyle üç ay içinde gerçekleştirilememesi halinde, en geç üç aylık sürenin dolduğu tarihten itibaren onbeş gün içinde başvuran ihracatçılara, Maliye Bakanlığınca veya Bakanlığın uygun görmesi halinde vergi dairelerince üç aya kadar ek süre verilebilir.(KDVK Madde:11/c)



İmalatçılar tarafından ihracatçılara ihraç kaydıyla teslim edilen malların teslim tarihini takip eden ay başından itibaren 3 ay içinde ihraç edilmesi gerekmektedir. Bu malların ihracatının mücbir sebepler veya beklenmedik durumlar nedeniyle üç ay içinde gerçekleştirilememesi halinde ise en geç üç aylık sürenin dolduğu tarihten itibaren 15 gün içinde ek süre talep edilebilir.



Ek süre talebi, bağlı olunan vergi dairesine, ilgili vergi dairesi başkanlığına, başkanlık yoksa ilgili defterdarlığa verilecek bir dilekçe ile yapılır. Süresinden sonra yapılan veya ihracatçısı tarafından yapılmayan ek süre taleplerinin (mali tatile rastlasa dahi) değerlendirilmesi ve kabulü söz konusu değildir.



İhracatçı ek süre talebine ilişkin dilekçede mücbir sebep veya beklenmedik durumu belirterek,bu dilekçeye yalnızca ihraç kaydıyla teslime ait faturanın bir örneğini ekleyecektir. Ek süre verecek kurum, mükelleflerden ek süre talebine neden gösterilen olay veya durumun tevsikine yönelik herhangi bir belge talep etmeyecektir.



Mücbir Sebepler



- Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk,



- Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler,



- Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler,



- Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması



gibi hallerdir. (VUK Madde:13)



Beklenmedik Durumlar



İhracatın yapılacağı ülkedeki savaş hali/siyasal karışıklıklar, ekonomik belirsizlik ve durgunluk, yurt dışındaki alıcının sipariş ertelemesi/iptal etmesi, teslim programındaki değişiklikler, bedelin transferinde karşılaşılan aksaklık veya gecikmeler, akreditif süresinin dolması, ihraç edilecek malın tüketim mevsiminin geçmesi, uygun depolama koşullarına sahip olunmaması, ithalatçı ülke ile yaşanan siyasi veya ekonomik sorunlar, ihraç malının taşınmasında karşılaşılan sorunlar (gemilerin yükleme limanlarına gecikmeli yanaşması, taşıma aracı veya konteyner bulunamaması), milli tatiller, iklim koşulları, gümrüklerde yaşanan sorunlar (gümrüklerdeki araç yoğunluğu, gümrüklerde grev-iş yavaşlatma), resmi makamlardan ihracat için izin alınamaması gibi haller beklenmedik durumlar olarak değerlendirilir.



Ek süre üç ay ile sınırlıdır. Üç aydan fazla ek süre talepleri dikkate alınmaz. İlk ek süre talebi üç aydan daha az talep edilmişse toplamda üç ayı geçmeyecek şekilde tekrar ek süre talep edilebilir.



İhraç Kayıtlı Teslim Alınan Malların İade Edilmesi



İhraç kaydıyla imalatçılardan alınan malların imalatçılara iade edilmesi halinde ihracatçılar, imalatçılara iade edilen mallara ait fatura düzenleyecekler ve bu faturada katma değer vergisini göstereceklerdir. Bu vergi malın iade edildiği dönem beyannamesinde hesaplanan vergi olarak beyan edilecektir. Ayrıca, alış faturasında gösterilen ancak, ihracatçı tarafından ödenmeyen KDV’nin iade edilen mala ait olan kısmı, bu vergilendirme döneminde indirilecek vergi olarak gösterilecektir.



İmalatçıların ise, ihraç kayıtlı mal teslim ettikleri döneme ilişkin KDV beyannamelerini düzeltmeleri gerekir. Başka bir ifade ile ihraç kayıtlı teslimlerini yurtiçi satış gibi işleme tabi tutmaları gerekir. İmalatçının, ihracatçının iade faturasında gözüken KDV’yi indirim konusu yapacağı tabidir.



İhraç Kayıtlı Teslim Alınan Malların Süresinden Sonra İhraç Edilmesi Veya Yurtiçine Satılması.



İhraç kayıtlı alınan malların ek sürede de ihraç edilemeyip daha sonra ihraç edilmesi veya yurtiçine satılması halinde yapılacak işlem yukarıda izah edilen duruma benzer.



İmalatçı, ihraç kayıtlı teslim yaptığı döneme ilişkin KDV beyannamesini düzeltecektir. Ayrıca, KDV beyannamesini düzeltme neticesinde ödemek durumunda kalabileceği KDV, gecikme faizi, tecil faizi, düzelte beyannamesi damga vergisi gibi ödemelerini bir fatura ile ihracatçıya yansıtacaktır. İhracatçı ise, imalatçının düzenleyeceği bu faturaya göre KDV’yi indirim konusu yapabilecektir.



İmalatçı düzenleyeceği faturayı, ilgili sürenin bittiği ayda düzenleyecek olup ihracatçı da faturanın düzenlendiği dönemde KDV’yi indirim konusu yapacaktır. Düzenlenecek faturada ilk faturaya atıfta bulunulması uygun olur.



İmalatçı düzenleyeceği fark faturası ile katlandığı maliyetleri (KDV, gecikme faizi, tecil faizi, düzelte beyannamesi damga vergisi gibi) ihracatçının cari hesabına yazar. Cari hesaba yazılacak gecikme faizi veya tecil faizi tutarı finansman hizmeti kapsamında değerlendirilemeyeceğinden ayrıca KDV hesaplanmaz

27 Temmuz 2010 Salı

Euro borcu olanlar ‘borçvergisi’ ödeyecek

Euro borcu olanlar ‘borçvergisi’ ödeyecek



Şükrü Kızılot - skizilot@yaklasim.com 26 Temmuz 2010 Pazartesi - Hürriyet



SADECE Euro cinsinden borcu olanlar değil, yabancı ülke parası cinsinden borcu olan diğer işletmeler de bu borçları nedeniyle, ağustos ayında vergi ödeyebilecekler



BİR ÖRNEK



Vergi Usul Kanunu’nun 280. maddesinde;



“Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Bu madde hükmü senetli ve senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir” deniliyor ve izleyen maddelerde de diğer teknik ayrıntılar açıklanıyor.



ÖRNEK: 1 Nisan 2010 tarihi itibariyle 1 milyon Euro borcu olan bir mükellef var. Bu borç Haziran 2010 sonu itibariyle ödenmemiştir. Bu durumda, mükellefin;



1 Nisan 2010’da borcunun TL karşılığı: 2 milyon 40 bin TL



30 Haziran 2010’da borcunun TL karşılığı: 1 milyon 921 bin TL



FARK: 119 bin TL



Bu durumda, 1 milyon Euro’luk borç tutarı değişmediği halde o mükellef, 1 Nisan 2010’da 2.0405 TL olan euronun 30 Haziran 2010’da 1.9217 TL’ye düşmüş olması nedeniyle yaklaşık 119 bin TL “kur farkı” kazancı elde etmiş sayılacak.



Bu kazancını da en geç Ağustos ayının 14. günü akşamına kadar beyan edip, hesaplanan geçici vergiyi 17 Ağustos akşamına kadar ödeyecek.



ALACAK VERGİSİ

Dolar cinsinden borcu olanlar şanslılar. 1 Nisan 2010 tarihinde 1.5157 TL olan kur, 30 Haziran 2010’da 1.5747 TL’ye yükseldiği için, ortaya kazanç çıkmıyor. Aksine küçük bir zarar çıkıyor. Yen cinsinden borcu olanlar da vergi ödemeyecekler.



Öte yandan euro cinsinden alacağı olan mükellefler şanslı iken dolar ve yen cinsinden alacağı olanlar, “kur artışı” nedeniyle “alacak vergisi” olarak, geçici vergi ödeyecekler



Kur farkı olayında, her üç ayda bir değerleme yerine, borç ödendiğinde kur farkı ile ilgili kayıt yapılması, bu konudaki soruna çözüm olabilir

26 Temmuz 2010 Pazartesi

TORBA YASA TASARISININ ( 6009 SAYILI KANUN TASARISININ ) GETİRDİKLERİ

TORBA YASA TASARISININ ( 6009 SAYILI KANUN TASARISININ ) GETİRDİKLERİ





Tarih: 26.07.2010



TORBA KANUN TASARISI TBMM’DE KABUL EDİLDİ



Ekonomik ve mali konularda önemli düzenlemeleri içeren, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, TBMM’de kabul edildi. Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek olan torba yasa tasarısının vergi konularında getirdiği düzenlemeler aşağıda özet bir şekilde ele alınmıştır.



Gelir Vergisi Dilimleri Yeniden Belirlendi



-8.800 TL'ye kadar yüzde 15

-22.000 TL'nin 8.800 TL'si için 1.320 TL, fazlası yüzde 20

-50.000 TL'nin 22.000 TL'si için 3.960 TL

(Ücret gelirlerinde 76.250 TL'nin 22.000 TL'si için 3.960 TL), fazlası yüzde 27

-50.000 TL'den fazlasının 50.000 TL'si için 11.520 TL

(Ücret gelirlerinde 76.250 TL'den fazlasının 76.250 TL'si için 18.607 TL), fazlası yüzde 35



Yerli ve Yabancı Eşitleniyor



Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek olan tasarıyla, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği, yabancıların Türkiye'deki menkul kıymet ve sermaye piyasası getirilerine uygulanacak oranla ilgili düzenleme de yer alıyor. Buna göre, daha önce yerli yatırımcılar için aynı gelirlerde uygulanan yüzde 10 oranı, sıfırlanarak yerli ile yabancı arasındaki fark kaldırılmıştır.



Yatırım İndirimi İstisnası Vergi Matrahının Yüzde 25 İle Sınırlandırılıyor



Düzenlemeye göre, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği yatırım indirimi istisnasıyla ilgili kararının gerekçesi doğrultusunda yeni bir düzenleme yapılıyor. Buna göre yatırım istisnasından yıl sınırlaması olmaksızın yararlanılmaya devam edilmesi sağlanırken, vergi matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yapılacak tutarın ilgili kazanç tutarının yüzde 25'ini aşmayacaktır. Böylece, yatırım indirimi tutarının süre sınırlamasına tabi tutulmadan ilgili kazançtan indirilmesi imkânı getirilmiştir.



Yanılma Hallerinde Ceza Uygulanmayacak



Yetkili makamların mükellefin kendisine yazıyla yanlış izahat vermiş olmaları veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması halinde vergi cezası kesilmeyecek ve gecikme faizi hesaplanmayacaktır. Bu konudaki hükümlerin uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların genel tebliğ veya sirkülerde değişiklik yapmak suretiyle görüş ve kanaatini değiştirmesi durumunda oluşan yeni görüş ve kanaate ilişkin tebliğ veya sirküler yayımlandığı tarihten itibaren geçerli olacaktır. Bu tebliğ ve sirküler geriye dönük olarak uygulanamayacaktır.



Mükelleflerin İzahat Talebi Yeniden Düzenlendi



Mükellefler, Gelir İdaresi Başkanlığından veya bu hususta yetkili kılınan makamlardan, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddütlü gördükleri hususlar hakkında yazıyla izahat isteyebilecekler.



Gelir İdaresi Başkanlığı, kendisinden istenecek izahatı özelge ile cevaplandırabileceği gibi, aynı durumda olan tüm mükellefler bakımından uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere sirküler de yayımlayabilecekler.



Sirküler ve vergi mahremiyetine ilişkin hükümler gözönünde bulundurulmak şartıyla özelgeler, Gelir İdaresi Başkanlığınca internet ortamında yayımlanacak.



Vergi Dairelerinden Özelge Talebi Harca Bağlanacak



Vergi Usul Kanununa tabii şirketler, vergi durumları konusunda ve tereddüt ettikleri konularda Maliye Bakanlığı ve Bakanlığın yetkili kıldığı makamlardan izahat istemeleri karşılığında belli miktarda harç yatırmak zorunda olacaklar. Tasarıya göre özelge taleplerinde sermaye şirketlerinden 2000 TL, Gelir veya Kurumlar Vergisi'nin dar mükelleflerinden 1500 TL, sermaye şirketleri dışındaki 1. sınıf tüccardan ve serbset meslek erbabından 1000 TL, 2. sınıf tüccardan ise 200 TL harç alınacaktır.



Bankaların Değerleme Farkları Ayrı Bir Hesapta İzlenerek Vergi Matrahına Dâhil Edilmeyecek



Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin ve uluslararası piyasalarda altın fiyatlarının değişmesi nedeniyle bankanın aktifindeki ve pasifindeki dövizlerin, efektiflerin ve yabancı para cinsinden diğer varlık ve yükümlülüklerle altınların değerlemesi sonucu oluşan değerleme farkları ayrı bir hesapta izlenecek.



Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin ve uluslararası piyasalarda altın fiyatlarının değişmesi nedeniyle Bankanın aktifindeki ve pasifindeki dövizlerin, efektiflerin ve yabancı para cinsinden diğer varlık ve yükümlülüklerle, altınların değerlemeye tabi tutulması sonucu Banka lehine oluşan gerçekleşmiş değerleme farkları, değerlemenin yapıldığı dönem kazancına dahil edilmeyecek. Kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınmayacak. Banka aleyhine oluşan gerçekleşmemiş değerleme farkları ise değerlemenin yapıldığı dönem kazancından düşülmeyecek ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmayacak.



Matrah Takdiri İçin Zamanaşımı Süresi Yeniden Belirlendi



6009 sayılı kanunla, Anayasa mahkemesince iptal edilen düzenleme yerine, matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulmasında zamanaşımının durmasına yönelik süre bir yılla sınırlandırılmıştır. Ayrıca, geçici madde ile getirilen düzenleme ile 01.01.2005 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte önce takdire sevk edilmiş olup, komisyonca takdir edilen matrah üzerinden 31.12.2012 tarihine kadar tarh ve tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrayacağı, Bu hükmün 374 üncü madde yer alan ceza kesmede zamanaşımı açısından da uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.



YMM’lerin Tasdik İşlemleri Elektronik Ortamda Olabilecek



6009 Sayılı kanunla ile Yeminli mali müşavirlerin tasdik işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirmeye ve tasdike konu işlemleri mükellef gurupları, faaliyet ve tasdik konuları itibariyle ayrı ayrı belirleme ve uygulatma yetkisi alınmıştır.



Elektronik Ortamda Tebliğ



6009 Sayılı kanuna göre, Tebligat Kanunu'nda sayılan usullere bağlı kalmaksızın tebliğe elverişli elektronik adres aracılığıyla elektronik ortamda da tebligat yapılabilecek.



Maliye Bakanlığı, elektronik ortamda yapılacak tebliğle ilgili olarak her türlü altyapıyı kurmaya ve kurulmuş olanı kullanmaya, tebliğe elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu getirmeye, ayrıca buna ilişkin usul ve esasları düzenlemeye yetkili olacak.



Denetim Raporları Cumhuriyet Savcılıklarına Bildirilecek



6009 Sayılı kanunla birlikte yaptıkları inceleme sırasında Vergi Usul Kanunu 359 uncu maddede yazılı suçların işlendiğini tespit eden maliye müfettişleri, hesap uzmanları ile bunların yardımcıları ve gelirler kontrolörleri ile stajyer gelirler kontrolörleri tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla doğrudan doğruya ve vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla vergi dairesi başkanlığı veya defterdarlık tarafından keyfiyetin Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesi mecburi hale getirilmiştir.



Damga Vergisi



Finansman şirketlerince kullandırılacak kredilerle, ekici ve alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı sözleşmelerin de Damga Vergisi Kanunu kapsamına alınıyor. Tüketici kredilerinin temini ve geri ödenmesi amacıyla düzenlenen kağıtlar damga vergisinden istisna tutulacaktır.



Vergi İncelemesi



6009 Sayılı kanunla birlikte, vergi incelemeleri yeni esaslara bağlanıyor. Buna göre, vergi incelemeleri, ''tam'' veya ''sınırlı inceleme'' olarak iki gruba ayrılırken, bu incelemelerin kapsamı yeniden tanımlanıyor. Ayrıca, vergi incelemesine yetkili olanlarca yapılacak incelemelerin, Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulu tarafından hazırlanan yıllık vergi inceleme ve denetim planına uygun olarak yerine getirilmesi hükme bağlanmıştır.



Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar tarafından yapılacak tam ve sınırlı vergi incelemelerinin kapsamı, vergi incelemesine tabi tutulma bakımından birinci sınıf tüccarların yıllık iş hacimleri, aktif ve öz sermaye büyüklükleri esas alınarak gruplara ayrılması ve yapılacak bu gruplamaya bağlı olarak vergi incelemesine alınma bakımından asgari süreler getirilmesi ile bu hususlara dair diğer usul ve esaslar, Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulunun önerisi üzerine Maliye Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenecektir.



Özel Usulsüzlük Cezasının Üst Sınırı 770 Bin TL Olarak Yeniden Belirlendi



6009 Sayılı kanunla birlikte, bir takvim yılı içinde kesilecek toplam özel usulsüzlük cezasının üst sınırı 770 bin lira olarak belirlenmiştir.



Denetim Koordinasyon Kurulu Oluşturulacak



Bakanlığın vergi inceleme ve denetim amaçlarına ulaşmasını sağlamak, vergi inceleme ve denetimleri ile raporlamaya ilişkin standart, ilke, yöntem ve teknikleri geliştirmek, inceleme ve denetim rehberleri hazırlamak, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların uyacakları etik kuralları belirlemek, vergi inceleme birimleri arasında koordinasyonu, bilgi akışını ve uygulama birliğini temin etmek, Bakanlığın vergi inceleme ve denetim birimlerinin uygulayacağı yıllık vergi inceleme ve denetim planını hazırlamak ve uygulamayı izlemek üzere Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulu oluşturulacaktır.



Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulu; Bakanın veya tevkil etmesi halinde Müsteşarın başkanlığında, Gelir İdaresi Başkanı, Maliye Teftiş Kurulu Başkanı, Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı, Gelir İdaresi Başkanlığı Denetim ve Uyum Yönetimi Daire Başkanlığının bağlı olduğu Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı ve Gelirler Kontrolörleri Başkanından oluşur. Kurulun sekretarya görevi Gelir İdaresi Başkanlığı Denetim ve Uyum Yönetimi Daire Başkanlığı tarafından yerine getirilecektir.



SONUÇ



Torba kanun tasarısı olarak da bilinen Gelir Vergisi ile Bazı Kanun ve Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının getirdiklerini aşağıdaki gibi özetleye biliriz.



- Çalışanların gelir vergisi kesintisinde yüzde 27’lik dilimin üst sınırı, 50 bin liradan 76 bin 200 liraya çıkarılmıştır.



- Ücretlilerin vergide yüzde 35’lik dilime daha geç geçmesi sağlanmıştır.



- Tasarıyla, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası kazançlarında yerli ile yabancı yatırımcı arasında vergi farkı kaldırılmıştır.



- Milli Piyango, şans oyunlarıyla ilgili işleri özel sektöre yaptırabilecektir.



- Vergide özel usulsüzlük cezasının üst sınırı bir takvim yılı içinde toplam 770 bin lira olmuştur.



- Finansman şirketlerince kullandırılacak kredilerle, ekici ve alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı sözleşmelerin de Damga Vergisi Kanunu kapsamına alınmıştır.



- İdare elektronik ortamda da tebliğ yapabilecektir.



- Yetkili makamların mükellefin kendisine yazıyla yanlış izahat vermiş olmaları veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması halinde vergi cezası kesilmeyecektir.



- Mükellefler, Gelir İdaresi Başkanlığından veya bu hususta yetkili kılınan makamlardan, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddütlü gördükleri hususlar hakkında yazıyla izahat isteyebileceklerdir.



6009 Sayılı Yasa (Kanun) GELİR VERGİSİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN





Kaynak: www.MuhasebeTR.com

(Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak göstermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)





23 Temmuz 2010 Cuma

Limited şirket ortaklığından ayrılma koşulları / Veysi Seviğ

Limited şirket ortaklığından ayrılma koşulları / Veysi Seviğ



Türk Ticaret Yasası'nın 503'üncü maddesinde yapılan tanımlamaya göre iki veya daha fazla gerçek veya tüzelkişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulup, ortaklarının sorumluluğu koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı ve ana sermayesi en az 5000 TL olan şirkete limited şirket denilmektedir.

Limited şirketlerde ortak sayısı ikiden az, elliden fazla olamaz.

Yasal düzenleme gereği şirket mukavelesiyle ortaklara şirketten çıkma hakkı verilebileceği gibi bu hakkın kullanılması muayyen koşullara da tabi tutulabilir. (TTK Md: 551)

Her ortak, haklı sebeplere dayanarak şirketten çıkmasına müsaade edilmesini veya şirketin feshini mahkemeden talep edebilir. Limited şirket ortağının haklı nedenlerle şirket ortaklığından çıkması ancak mahkeme kararı ile olabilmektedir. Bu bağlamda haklı nedenle ortaklıktan çıkma istemi ancak mahkeme aracılığı ile takdir edilir.

Türk Ticaret Yasası'nın 551'inci maddesinde ifade edildiği üzere ana sermayenin yarısından fazlasına sahip bulunan ortakların mutlak ekseriyeti (çoğunluğu) tarafından kabul edilmek koşuluyla, şirket haklı nedenlerden dolayı bir ortağın şirketten çıkarılmasını mahkemeden isteyebilir.

Limited şirket anasözleşmelerine bir ortağın ortaklıktan ayrılması hususunda özel hükümler konabilir. Örneğin "ortağın, limited ortaklıktan çıkması hususunun hakemce çözümlenebileceğine ilişkin ortaklık sözleşmesinde açık hüküm yoksa ortak, dava açarak bu hakkını kullanabilir."

Dolayısıyla limited şirket ortakları, kendiliğinden ortaklık payını bir başkasına devrederek ortaklıktan ayrılamaz.

Ortağın limited şirket ortaklığından çıkmasına ilişkin mahkemenin vermiş olduğu karar, inşai niteliktedir. Bir başka açıdan ortağın limited şirket ortaklığından çıkmasına yönelik açmış olduğu davada, söz konusu ortağın ortaklıktan çıkmasına yönelik karar oluşursa, mahkemenin bu kararı inşai nitelikte sayılacak, bu kararın kesinleşmesi ile söz konusu ortak şirketten ayrılmış kabul edilecektir.

Oluşan yargı kararları uyarınca ortaklıktan ihraç kararının kesinleşmesi bu kararın sicile tescil ve ilan edilmesi ile mümkün olur. Dolayısıyla ortaklıktan çıkarılmasına yönelik verilen mahkeme kararının kesinleşmesine ve sicile tescil ile ilan tarihine kadar ortağın sorumululuğu devam eder.

Diğer yandan iki kişilik limited ortaklıkta, ortaklardan birinin çıkarılmasına mahkemece izin verilmesi, sonucu itibariyle tek kişilik limited şirketin devamına imkân tanıma anlamına geldiğinden Türk Ticaret Yasası'nın 551/2'nci maddesindeki çıkma hakkının ancak ikiden fazla ortaklı limited şirketlerde uygulanabileceğini kabullenmek gerekmektedir.

Limited şirketlerde ortaklıktan çıkma isteminde bulunan ortak bu istemini mahkeme kararı ile gerçekleştirebileceği gibi ortaklıkta herhangi bir ortağın ortaklarca mahkemeye başvurulmak suretiyle şirket ortaklığından çıkarılması mümkündür. Bu bağlamda da üç kişilik limited şirkette, yarıdan fazlaya sahip iki ortağın verdiği karar geçerli bir karar olup, bu karar doğrultusunda üçüncü ortağın ortaklıktan çıkarılması davası açılabilir. Örneğin "Bir ortağın davranışları, limited ortağın faaliyetlerini önleyecek, ortakları zarara uğratacak veya karşılıklı güveni ortadan kaldıracak nitelikte ise bu ortağın limited ortaklıktan çıkarılması istenebilir."

Limited şirketlerde bir veya birden çok ortak, haklı nedenlerle ve bu nedenleri ispat etmek koşuluyla ortaklıktan çıkarılmasına için verilmesini veya ortaklığın feshini mahkemeden isteyebilir.

Ortağın limited şirket ortaklığından çıkmasına için verilmesi davası, hem ortaklık ve hem de ortaklığın tamamı aleyhine birlikte açılması gerekmektedir.

Ortaklardan birinin şirketten çıkarılması halinde, diğer şirket ortakları şirketten çıkarılan ortağın hissesini almayı beyan etmeleri halinde şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinden uzman bilirkişiler aracılığı ile gerekli inceleme yapılarak şirketin dava tarihi itibariyle net malvarlığının ve buna göre şirketten çıkan veya çıkartılan ortağına ait hissenin haiz olduğu değer saptanarak gerekli devir işlemleri yapılabilir.

Türk Ticaret Yasası'nın 551'inci maddesinin son fıkrası hükmü uyarınca da "Bir ortağın şirketten çıkması veya çıkarılması ancak ana sermayenin azaltılması hakkındaki hükümlere riayet (uyulması) şartıyla muteberdir. Şa kadar ki, ayrılan ortağın hakları, şirketin esas sermayesinin itibari miktarını geçen mallardan ödenir veya payı sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi hakkında hükümler gereğince paraya çevrilirse yahut başka bir ortak tarafından devralınırsa esas sermayenin azaltılması hakkındaki hükümlere riayet etmeye lüzum yoktur."

Limited şirkette şirketten çıkan ortağın hakkı, çıkma davasının açıldığı tarihteki ortaklık malvarlığı göz önünde tutularak hesaplanır. Kolektif ortaklıklar için Türk Ticaret Yasası'nın 202'nci maddesinde ifadesini bulan bu genel kurul kıyasen limited ortaklıklara da uygulanmaktadır.

Yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalardan da anlaşılacağı üzere limited şirketi ortaklığından ayrılmak zannedildiği kadar kolay değildir.







Amortisman ayrılmasında yeni düzenlemeler

Amortisman ayrılmasında yeni düzenlemeler



Akif AKARCA Dr.Mehmet ŞAFAK - 22 Temmuz 2010 Perşembe - Dünya



Genel Düzenlemeler



Mükellefler,1.1.2004 tarihinden önceki Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, amortismana tabi iktisadi kıymetlerinin değerini,%20 nispetinden fazla olmamak üzere, serbestçe tespit ettikleri nispetler üzerinden yok edebiliyorlardı.



Ancak arazi ve binalar ile %20 nispetinden daha yüksek bir nispette amortismana tabi tutulacak iktisadi kıymetlerin değeri, Maliye Bakanlığı'nca tespit ve ilan olunan nispetler üzerinden yok edilmekteydi.



Vergi Usul Kanunu'nun amortismanlarla ilgili hükümlerinde 5024 Sayılı Kanun'la yapılan değişiklikler sonrasında , mükellefler 31.12.2003 ten sonra satın aldıkları amortismana tabi iktisadi kıymetlerini Maliye Bakanlığı'nın tespit ve ilan edeceği oranlar üzerinden itfa edecekleri hüküm altına alınmıştır.İlan edilecek oranların tespitinde iktisadi kıymetlerin faydalı ömürlerinin dikkate alınacağı da hükme bağlanmıştır.



31/12/2003 tarihinden sonra satın alma veye işletmede imal etme yoluyla iktisap edilen amortismana tabi iktisadi kıymetler için Vergi Usul Kanunu'nun 5024 sayılı Kanunla değişen hükümlerine göre,daha önce iktisabedilen sabit kıymetler ise değişiklikten önceki esaslara göre amortisman ayrılacaktır.



Yetki hükmüne istinaden Maliye Bakanlığı'nca belirlenen oranlar,iktisadi kıymetlerin kullanıldıkları yerler itibariyle ,ilk olarak,333 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği ekinde yer almıştır. Mükellefler , iktisap edecekleri amortismana tabi kıymetlerin amortisman oranını Genel Tebliğe ekli listeden bularak uygulayacaklardır.



Ekli listenin 1-6 bölümleri arasında genel sınıflamalar yapılmış ve amortismana tabi iktisadi kıymetlerin faydalı ömürleri ve amortisman oranları tespit edilmiştir .Listenin diğer bölümlerinde ise sektörler itibarı ile kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin faydalı ömürleri ve amortisman oranları belirlenmiştir.Mükellefler uygun amortisman oranlarını tespit ederken öncelikle, sektörel bazda tespit edilen amortisman oranlarını dikkate alacaklar,bu ayrımlarda bulunmayan amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak oranları, genel sınıflamada yer verilen oranlara göre tespit edeceklerdir.Listede herhangi bir sınıflamada yer almayan amortismana tabi iktisadi kıymetlere uygulanacak amortisman oranları için mükelleflerin müracaatları üzerine Maliye Bakanlığı'nca belirlenecek süre ve oranlar üzerinden amortisman ayrılabilecektir.



Yeni Düzenlemeler



213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 315 inci maddesine istinaden Maliye Bakanlığı'nca amortismana tabi iktisadi kıymetlere ilişkin faydalı ömür sürelerinin tespit ve ilan edildiği 333 , 339, 365 ,389 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinin uygulanmasına ilişkin yeni düzenlemeler 8.7.2010 tarihli resmi gazetede yayınlanan 399 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde yer almıştır.



Amortisman Listesine Yeni Eklenen İktisadi Kıymetlere İlişkin Uygulama Usul ve Esasları



VUK 315inci madde bu hükme istinaden belirlenen oranlar, iktisadi kıymetlerin kullanıldıkları yerler itibariyle 333,339,365,389 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ekindeki listelerde gösterilmiş ve uygulama ile ilgili gerekli açıklamalara yer verilmiştir. Ancak söz konusu listelerde yer almayan iktisadi kıymetlere ilişkin olarak ,uygulama birliğini sağlamak amacıyla aşağıdaki açıklamaları yapılmasına gerek duyulmuştur.



Listeye Yeni Eklenen İktisadi Kıymetlere İlişkin Uygulama Esasları



Mükelleflerce 1.1.2004tarihinden itibaren aktife alınan amortismana tabi iktisadi kıymetler 339, 365 , 389 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 333 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ekinde yer alan listede ( amortisman listesi ) belirtilen faydalı ömürleri dikkate alınmak suretiyle amortismana tabi tutulmaktadır.Listedeki herhangi bir sınıflandırmada yer almayan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin faydalı ömür süreleri ve amortisman oranları ,mükelleflerce yapılan başvurular üzerine ,Vergi Usul Kanunun 5024 sayılı kanunla değişik 315. Maddesinin verdiği yetkiye istinaden Bakanlık'ca , belirlenen süre ve oranlar dikkate alınarak amortisman ayırabilecekleri, başvuruda bulunan mükelleflere yazı ile duyurulmaktadır .



Yukarıda açıklanan şekilde Bakanlıkça bu Tebliğ ile belirlenen süre ve oranlar ,Amortisman Listesi'nin ilgili bölümlerine yerleştirilmek üzere bu Tebliğ ekinde liste olarak yayınlanmaktadır.



Ayrıca , bu 399 No.lu Genel Tebliğ ekindeki liste ile333 Sıra No.lu Genel Tebliğ eki Amortisman Listesinde yer alan bazı sınıfların isimleri değiştirilmiştir.Ancak bu sınıflara dahil iktisadi kıymetlerin faydalı ömürlerinde bir değişiklik yapılmamıştır.Buna göre, söz konusu listenin ,



-Buzdolaplarına ilişkin ' 3.10.4.1 ' numaralı ' Teşhir amacıyla kullanılanlar ' sınıfının ismi , ' ürünlerin teşhir ve muhafazası amacıyla kullanılanlar' ,



- '10. İnşaat işleri : kamu binaları, özel ticaret binaları , limanlar ,işletme ve yönetim binaları , gayri menkuller ve eklentileri , kara yolları ve demir yollarının yapımında kullanılan iktisadi kıymetler (iş makineleri ve benzerleri )' başlıklı sınıfının parantez içi ' iş makineleri ve benzerleri ' ibaresi ' (aşağıdaki sınıflarda sayılanlar hariç)' ,





-' 61.3.' numaralı ' salma ağları' sınıfı ' salma ağları ( balıkçılıkta avlanma amaçlı kullanılanlar) ',



olarak değiştirilmiştir.



Ayrıca, ' 10. İnşaat işleri ' başlıklı sınıftan çıkarılan parantez içi ' iş makineleri ve benzerleri ' kapsamında kıymetler için ' 10.4. inşaat işlerinde kullanılan iş makinesi ve benzeri araçlar ( boru döşeyici , ekskavatör ve lastik tekerlekli yükleyici gibi) ' sınıfı ihdas edilmiş ve bu kıymetlerinde faydalı ömür süresi 6 yıl olarak muhafaza edilmiştir.



Öte yandan konu ile ilgili olarak yayınlanmış önceki Genel Tebliğlerde , amortismana tabi iktisadi kıymetlere ait faydalı ömür süresi ile amortisman oranlarının geçerlilik tarihi ve uygulamaya ilişkin esaslar hakkında yapılan açıklamalar ,bu Genel Tebliğ ekinde yer alan iktisadi kıymetler hakkında da geçerli olacaktır.



Özel Hesap Dönemine Sahip Mükelleflerde Değişikliğin Etkisi



Kendisine özel hesap dönemi tayin edilmiş mükelleflerin , aktiflerinde yer alan iktisadi kıymetlere ilişkin olarak bu Tebliğ ile ilan edilen yeni amortisman sürelerini Tebliğ yayınlandığı tarihten sonraki ilk geçici vergi döneminden itibaren dikkate almaları gerekmektedir.Sözü edilen iktisadi kıymetler için geçmiş hesap dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemine ilişkin olarak önceki geçici vergi dönemlerinde ayrılmış olan amortisman tutarları herhangi bir düzeltme işlemine tabi tutulmayacaktır.



Amortismanların İşletmeler Açısından Önemi



İşletmeler sahip oldukları maddi ve gayri maddi sabit değerler üzerinden yukarıda belirtilen esaslara göre amortisman ayırırlar ve bunları dönem karının (vergi matrahlarının) tespitinde gider olarak indirirler.Bu suretle daha az vergi ödeme imkanı doğar.



Bu yönü ile bakıldığında işletme finansmanı bakımından , amortisman bir para kaynağı değildir.Ancak bir vergi kalkanıdır ve dolaylı da olsa , işletmenin net para girişinin artmasına neden olur.Amortisman gideri arttıkça net para girişi artmış gibi etki yapmaktadır.



Başka bir deyişle, amortisman ayrılması yoluyla maddi ve gayri maddi sabit değerlerin zamanla işletme sermayesine dönüşmesi söz konusudur. Böylece işletme sermayesi artar.



Amortisman Ayırma veya Ayırmama Durumu



İşletmeler ( yada mükellefler) vergi dönemlerinde , dönem karını daha yüksek gösterme isteği gibi bir takım nedenlerden dolayı amortisman ayırmamaktadırlar. Bazı işletmeler ise kısmen (eksik) amortisman ayırmaktadırlar.Vergi Usul Kanunu 320.madde hükmü amortisman ayrılmamasına yada kısmen ayrılmasına imkan vermektedir.



Bununla birlikte hazinenin kayba uğratılmaması önemli ise de mükelleflerin Kanunda yer alan ve Tek Düzen Hesap Planında öngörülen uygulama yönü ile amortisman konusunda gerekli hassasiyeti göstererek sistemli ve oranlara uygun olarak her yıl amortisman ayırmaya devam etmeleri daha doğru olur.



Yukarıda belirtilen 320. Madde amortisman ayrılmamasına imkan veriyor.Ancak,maddeye göre ayrılmayan amortisman tutarları sonraki yıllarda ayrılarak gider yazılamaz .Dolayısı ile bunların gider yazılma imkanı kalmaz.İşletme ödemesi gerekenden daha çok vergi ödemek durumunda kalır.



Öte yandan , genel muhasebe kurallarına göre ayrılması gereken amortismanın ayrılmaması suretiyle işletme ticari karı gerçekte olduğunda daha yüksek gösterilir.Böylece işletme hakkında verilen bilgiler yanıltıcı hale gelir.İşletmeye kredi verenler, işletmenin hisselerini satın almak isteyenler yanıltılır.Firma ortaklarının yanılması dahi mümkündür.Sonuçta hazırlanan tablolar esas alınarak verilen kararlar hatalı olur.



Amortismanın bir yıl hiç ayrılmaması yanında Maliye Bakanlığı'nca belirlenen orandan daha düşük oranda ayrılması da mümkündür. Ancak düşük oranda amortisman ayrılması söz konusu sabit kıymetler için amortisman ayrılabilecek süreyi uzatmaz.



Amortisman Ayrılması ve Özel Durumlar



Amortisman ayrılması ile ilgili hususlar, genel hatları ile yukarıda açıklanmıştır. Amortisman uygulamaları ile ilgili olarak işletmelerde yapısal değişiklikler,hesap dönemi değişiklikleri, sabit kıymetlerin satılması , şerefiyeler, işletme hakkı bedelleri,sanat eserleri,özel maliyetler gibi birçok konuda amortisman ayrılması farklı özellikler gösterir .Uygulama farklılıklarına dikkat etmek gerekir.Özel durumlarla ilgili konuları gelecek yazılarımızda ele almaya çalışacağız

20 Temmuz 2010 Salı

BA BS FORMLARINA KESİLEN CEZAYA KARŞI HUKUK DERSİ NİTELİĞİNDE KARAR

BA BS FORMLARINA KESİLEN CEZAYA KARŞI HUKUK DERSİ NİTELİĞİNDE KARAR



Tarih: 20.07.2010



Süresinde verilemeyen Ba, Bs formlarına karşı Vergi Usul Kanunu Mükerrer 355. Maddeye göre Özel usulsüzlük cezası kesilmektedir. İnternet ortamında verilmeyen beyannameler ve Ba-Bs Formları için kesilen bu cezalar sayısız kez İdare ile mükellefleri karşı karşıya getirmiş ve son dönemlerde kesilen cezalara karşı açılan davalar, V.U.K. mük.355. maddesinde öngörülen ceza kesilmeden önce durumun yazılı olarak bildirilmesi şartı yerine getirilmediği gerekçesi ile idare aleyhine sonuçlanmaktaydı.



Yargı kararlarıyla sabit hale gelen durum, 5904 Sayılı Kanun ile 01.08.2009 tarihinde Mükerrer 355. Maddeye eklenen “Ancak, bu ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığınca yapılan düzenleyici idari işlemlerle duyurulması halinde, ilgililere ayrıca yazılı olarak bildirilme şartı aranmaz.” hükmü ile idare lehine döndürülmeye çalışılmıştır. Bu düzenleme ile idare tarafından 01.08.2009 tarihinden sonraki dönemlere ilişkin kesilecek cezalarda artık bildirim şartı aranmayacağı 06/02/2008 tarihinde yayımlanan 381 No’lu VUK Genel Tebliği gereği ceza kesileceği öngörülmüştü. Fakat bu uygulama mümkün değildi. Çünkü yasa maddesi 01.08.2009 tarihinde yürürlüğe girdiğinden yeni yasaya metnine uygun bir tebliğ yayınlaması gerekiyordu. Çünkü önceki dönemlerde yayınlanan tebliğe göre yasa maddesi düzenlenmiş olamayacağından, yasa maddesine uygun tebliğ yayınlanması hukuk normlarına uygun düşecekti. Fakat idare tarafından 04.02.2010 tarihinde yayınlanan 396 No’lu VUK Genel Tebliğine kadar herhangi bir idari düzenleyici işlem yapılmamıştır. Dolayısı ile 04.02.2010 tarihinden önceki dönemlere ilişkin gelen cezaların eski hükümlere göre değerlendirilmesi doğru olacaktır. Kasım 2009 dönemine ilişkin Ba-Bs formlarının süresinde verilmemesi nedeniyle kesilen özel usulsüzlük cezasına karşı açılan bir davada davacı savunmasında aynen “…5904 sayılı kanun ile 01.08.2009 tarihinden itibaren getirilen düzenlemede;..Ancak bu ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığınca yapılan düzenleyici idari işlemlerle duyurulması halinde, ilgililere ayrıca yazılı olarak bildirme şartı aranmaz. hükmü kanun maddesine eklenmiştir. Eklenen madde metninde görüleceği üzere idareye tebliğ, sirküler vb. idari işlemlerle yükümlülüğü ve cezai şartları mükelleflere duyurma yetkisi verilmiştir. Ancak, söz konusu kanunun yürürlük tarihinden tarafıma kesilen ceza tarihine kadar idare bu yetkisini kullanmamış ve herhangi bir düzenleyici işlem ile durumu mükelleflere duyurmamıştır. İdarenin savunmasında yer verdiği 381 sayılı V.U.K Genel Tebliği 06/02/2008 tarihinde yayınlanmıştır. Oysa ki, 5904 sayılı Kanunun yayınlanma tarihi 01.08.2009 dur. Normlar hiyerarşisi gereği, yapılan yasal düzenlemeye göre idari işlem tesis edilebilir. Oysaki idarenin savunmasının kabulü durumunda yapılan idari işleme uygun kanun tesis edildiğini kabul etmek gerekir ki, bu durum ne genel hukuk ilkelerine ne de normlar hiyerarşisine uygun değildir. “ şeklinde savunma yapılarak hak iddia edilmiştir.



… Vergi Mahkemesin tarafından verilen 08.06.2010 tarihli karar ile dava kabul edilmiş ve ceza kaldırılmıştır. Mahkemenin karar gerekçesi mükellefin yaptığı savunmayı tasdikler niteliktedir. Kararda aynen; “ ..dosyanın incelenmesinden; mal ve hizmet alımlarına ilişkin Ba Formu ile mal ve hizmet satışlarına ilişkin Bs Formlarını tebliğle verilme zorunluluğu getirilen süre içerisinde vermediğinden bahisle davacı adına özel usulsüzlük cezalarının kesildiği anlaşılmıştır. Olayda, anılan kanun maddesinin yürürlüğe girdiği 01.08.2009 tarihinden sonra, Maliye Bakanlığınca Ba ve Bs formlarının verilmesi ödeviyle ilgili olarak yazılı bildirim şartını ortadan kaldırmaya yönelik herhangi bir düzenleyici idari işlem tesis edilerek duyurulmadığından davacı adına 2009 yılının Kasım dönemi için kesilen dava konusu özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır. “ denilerek dava kabul edilmiş ve ceza kaldırılmıştır.



Hukuk devleti olma ilkesinden hareketle, elinde kanun yaptırma, idari işlem tesis etme gücü bulunan idarenin, bu gücü kullanırken hukuk ilkelerine uygun davranması gerekliliğine işaret eden bu karar benzer birçok vergisel olaya emsal olabilecek niteliktedir.



Kaynak: www.MuhasebeTR.com



15 Temmuz 2010 Perşembe

İşgücü hizmetleri alımlarında KDV tevkifatı

İşgücü hizmetleri alımlarında KDV tevkifatı



Akif Akarca - Dr. Mehmet Şafak- akif.akarca@alfaymm.com - 15 Temmuz 2010 Perşembe - Dünya



Bilindiği üzere; katma değer vergisi mükellefi bazı işletmeler mal veya hizmet üretimlerine ilişkin olarak ihtiyaç duydukları işgücünü kendilerine hizmet akdi ile bağlı ücretli statüsünde hizmet erbabı çalıştırarak temin etmek yerine, alt işverenlerden veya bu alanda faaliyette bulunan diğer kurum, kuruluş veya organizasyonlardan satın alabilmektedirler.



Öte yandan, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarında olduğu gibi, vergi alacağının emniyetle tahsil edilebilmesi amacıyla, Katma Değer Vergisi Kanunu'nda da vergi sorumluluğu uygulamasına yer verilmiş olup, Kanunu'nun 9'uncu maddesinde söz konusu vergi sorumluluğu düzenlenmiştir. Anılan hükme göre; mükellefin Türkiye içinde ikametgahının, iş yerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir.



Sorumluluk uygulaması, Maliye Bakanlığı'nca, anılan madde ile verilen yetkiye istinaden yayımlanan çok sayıda Katma Değer Vergisi Kanunu Genel Tebliği ile şekillenmiştir. Bu düzenlemelerden biri olan 96 Seri Nolu KDV Genel Tebliği ile 01.12.2005 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, katma değer vergisi mükelleflerinin alt işverenlerden veya bu konuda faaliyette bulunan diğer işletmelerden temin ettikleri işgücü hizmetine ait katma değer vergisinin % 90'ının tevkifata tabi tutulması ve bunlar tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilmesi uygun görülmüştür. Dolayısıyla, 01.12.2005 tarihinden itibaren yapılan bu tür hizmet alımlarında KDV tevkifatı yapılmaktadır.



Ancak, aşağıdaki kurum,kuruluş ve işletmelerden alınan işgücü hizmetlerinde KDV tevkifatı yapılmamaktadır:



- Genel bütçeye dahil daireler,



- Katma bütçeli idareler,



- İl Özel İdareleri,



- Belediyeler



- Yukarıdakilerin teşkil ettikleri birlikler,



- Döner sermayeli kuruluşlar,



- Kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşları,



- Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,



- Üniversiteler (vakıf üniversiteleri hariç)



- Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları,



- Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar,



- Bankalar ve özel finans kurumları,



- Kamu iktisadi teşebbüsleri (Kamu İktisadi Kuruluşları, İktisadi Devlet Teşekkülleri )



- Organize sanayi bölgeleri ile menkul kıymetler, vadeli işlemler borsaları dahil bütün borsalar,



- Yarıdan fazla hissesi doğrudan yukarıda sayılan kurum ve kuruluşlara ait olan (tek başına yada birlikte) kurum, kuruluş ve işletmeler



Fakat, yukarıda sayılan kurum, kuruluş ve işletmeler, kendileri KDV mükellefi olmasalar bile, 07.01.2006 tarihinden bu yana, faaliyetlerinin yürütülmesi ile ilgili işlemlerde kullanacakları işgücü temin hizmeti alımlarında %90 oranında KDV tevkifatı yapmak zorundadırlar.



Tevkifat uygulamasının kapsamı



İşgücü temininde KDV tevkifatını öngören sözü edilen düzenleme, 02.01.2006 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 97 Seri Nolu KDV Genel Tebliği'nde açıklandığı üzere; eleman temini şeklindeki hizmetleri kapsamaktadır. Tevkifat uygulaması kapsamına giren işgücü temin hizmetleri, mal veya hizmet üretimine ilişkin olarak ihtiyaç duyulan işgücünün, hizmet akdi ile işletmeye bağlı hizmet erbabı çalıştırılmak yerine, alt işverenlerden veya bu konuda faaliyette bulunan diğer kurum, kuruluş ve organizasyonlardan satın alınması şeklinde ortaya çıkmaktadır.



Bu tür hizmetler, alt işverenlerden temin edilen elemanların, hizmeti alan işletmenin bilfiil sevk, idare ve kontrolü altında çalıştırılabilmesinin mümkün bulunduğu durumlarda tevkifat kapsamına girmektedir. Öte yandan, temin edilen elemanların işletmenin mal veya hizmet üretimi safhalarından herhangi birinde çalıştırılması halinde, sevk ve idarenin hizmeti alan işletmede olduğu kabul edilecektir. Bu hususların varlığı, taraflar arasında bir sözleşme yapılmışsa bu sözleşmedeki hükümler veya sözleşmeye bağlı teknik şartnamedeki açıklamalar da dikkate alınarak tespit edilecektir. Hizmetin niteliğinin tespit edilmesinde, temin edilen elemanların SSK primlerinin, tedavi giderlerinin, işyerinde yeme içme ve barınma gibi ihtiyaçlarının hizmeti satın alan işletme tarafından karşılanıp karşılanmadığı vb. hususlarda yapılmış belirlemeler de dikkate alınacaktır.



İşgücü temin hizmeti veren mükellefin, söz konusu hizmeti bir başka mükelleften temin ettiği elemanları kullanarak sunması halinde kendisine verilen işgücü temin hizmetinde de tevkifat uygulanacaktır.



Eleman temin hizmeti dışındaki hizmet ifaları, bu bölümde düzenlenen tevkifat uygulaması kapsamında değerlendirilmeyecektir. Ancak, diğer genel tebliğlere göre tevkifat kapsamına alınmış olan hizmet ifalarında, ilgili genel tebliğler uyarınca tevkifat uygulanacağı tabiidir.



İşgücü temini hizmetlerinde tevkifat uygulamasına ilişkin olarak 97 Nolu KDV Tebliği'nde ve 23.06.2010 tarihinde Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı'nın web sitesinde yayımlanan 59 nolu Katma Değer Vergisi sirkülerinde çok sayıda açıklayıcı örnek verilerek, verilen bu örneklere göre işlem yapılması istenilmiştir. Verilen örnekler ve açıklamaları şöyledir:



Örnek 1: İmalatçı (A) firması, üretim faaliyetinde çalıştırmak üzere (B) firmasından, ürünlerin ambalajlama işlerinde çalıştırmak üzere (C) firmasından eleman temin etmiştir. (B) ve (C) firmalarından yapılan bu eleman tedariki işgücü hizmet alımı mahiyetinde olduğundan tevkifata tabi olacaktır.



Örnek 2: (A) firması, ürünlerinin pazarlama ve tanıtımını, müşteri ile birebir temas kuran elemanlar aracılığıyla yapmaktadır. Firma bu işi;



- kendisiyle ücret akdi bulunan,



- kişisel başvuruları üzerine anlaşmaya varılan,



- (B) firmasından temin edilen,



elemanlar aracılığıyla yürütmektedir.



İlk iki gruba giren elemanlar bakımından tevkifatın söz konusu olmayacağı tabiidir. (B) firmasından yapılan eleman temini işgücü hizmet alımı mahiyetinde olduğundan yani elemanların sevk, idare ve kontrolü fiilen (A) firmasında bulunduğundan tevkifat kapsamında işlem yapılacaktır.



Örnek 3: (A) firması, işyeri merkezinin farklı bir binaya taşınması için (B) firması ile anlaşma yapmış, (B) firması taşıma işini 6 eleman kullanarak sözleşme şartlarına uygun olarak yerine getirmiştir.



Bu işlemde işgücü temin hizmeti değil taşıma hizmeti alınması söz konusu olduğundan tevkifat uygulanmayacaktır. Ancak (B) firması, taşıma işinde kullanacağı elemanları (C) firmasından temin etmişse, taşıma işinde kullanılacak elemanların sevk ve idaresi (B) firmasında olduğundan söz konusu elemanların (C) firmasından temini tevkifata tabi olacaktır.



Örnek 4: (A) bankası ile mali müşavirlik hizmeti sunmak üzere anlaşması bulunan (B) mali müşavirlik işletmesinin bazı elemanları, belirli dönemlerde kayıtlarını tutmak üzere (A) bankasının mekânlarında çalışmaktadır. Eleman tahsisi şeklindeki bu hizmet, mali müşavirlik hizmetinin tamamlayıcısı olarak sunuluyor ve bedeli de mali müşavirlik bedeli içinde tahsil ediliyorsa tevkifata tabi olmayacaktır. Ancak muhasebe kayıtlarının tutulması işini yapan elemanlar, 3568 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen meslekî hizmetlere ilişkin anlaşma bulunmayan herhangi bir firmadan temin ediliyorsa tevkifat uygulanacaktır.



Örnek 5: (A) hastanesi, hastane faaliyetleri kapsamındaki yazışma, veri girişi, hazırlama ve kontrol, hasta yardımcılığı, hasta karşılama ve yönlendirme, hasta taşıma, hasta danışmanlığı, tıbbi dokümantasyon, koli, kargo ve posta ayrım dağıtım, sekreterlik, tıbbi sekreterlik ve benzeri hizmetleri, doğrudan kendi elemanlarına (ücret akdi ile kendisine bağlı bulunan elemanlarına) yaptırmak yerine bu konuda faaliyet gösteren firmalardan almayı tercih etmiş ve (B) firması ile söz konusu hizmetlerin verilmesi hususunda anlaşmıştır.



(A) hastanesine verilen bu ve benzeri hizmetlerde kullanılan elemanların, esas itibariyle hastane yönetiminin bilfiil sevk ve idaresi altında çalışması gerektiğinden, (B) tarafından (A) ya fatura edilecek söz konusu işler, eleman temin hizmeti olarak değerlendirilecek ve işleme ait KDV, (A) tarafından % 90 oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Örnek 6: Yapımcı (C), yapımcılığını üstlendiği bir sinema filminde rol alacak oyuncuları bir ajans aracılığıyla temin etmek amacıyla (D) Film Ajansı ile anlaşmıştır. (D), söz konusu oyuncuların bir kısmını kendisine hizmet akdi ile bağlı (bordrolu elemanı) olanlardan bir kısmını da kişisel başvuru yapan (bordrolu elemanı olmayan) oyunculardan seçmiş ve (C) ye göndermiştir.



(D) tarafından verilen söz konusu hizmet, (C) ye gönderilen oyuncuların kendi bordrolu çalışanı olup olmadığına bakılmaksızın, işgücü temin hizmeti olarak değerlendirilecek ve (D) nin verdiği söz konusu hizmete ait bedel üzerinden hesaplanan KDV, (C) tarafından (%90) oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Ancak, (D) nin kişisel başvuru yapanlar arasından göndermiş olduğu oyuncuların doğrudan (C) ile anlaşmaya varmış olmaları ve ödemelerini (C) den almaları halinde, bunlar için tevkifat uygulanmayacaktır.



Öte yandan (D) nin, doğrudan kişisel başvurular üzerine anlaşmaya vardığı kişilerden (aralarında ücret akdi bulunmayanlardan) seçtiği oyunculara yapacağı ödemelerde de tevkifat uygulanmayacaktır. (D) nin, söz konusu oyuncuları başka bir ajanstan temin etmiş olması halinde, işgücü temin hizmeti kapsamında diğer ajansa yaptığı ödemeler üzerinden hesaplanacak KDV nin %90 ını tevkif etmesi ve sorumlu sıfatıyla beyan etmesi gerekecektir.



Örnek 7: (T) Ticaret Odası, ihtiyacı olan araçları satın almak yerine kiralama yoluyla (K) Araç Kiralama A.Ş.den temin etmiştir. Yapılan sözleşme gereğince araçları kullanacak şoförler de araçlarla birlikte (K) tarafından temin edilmiştir.



(K) nın şoförüyle birlikte vermiş olduğu araç kiralama hizmeti, temin edilen şoförün sevk ve idaresi (T) de olacağından, şoförle (T) arasında hizmet akdi olmaması kaydıyla, işgücü temin hizmeti kapsamında değerlendirilecek ve toplam bedel üzerinden hesaplanacak KDV, (T) tarafından % 90 oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Ancak bu hizmetle ilgili olarak şoför teminine ilişkin bedelin, toplam hizmet bedelinden ayrıştırılabilmesi ve faturada da ayrıca gösterilmesi kaydıyla, yalnızca şoför teminine ilişkin olarak ödenen bedele isabet eden KDV tutarı üzerinden tevkifat yapılabilecektir.



Örnek 8: (F) inşaat firması, yapmakta olduğu inşaat işinde çalıştırılmak üzere iş makinesine ihtiyaç duymuş, (O) şirketinden operatörü ile birlikte iş makinesi kiralamıştır.



Bu işlemde, (O) firması tarafından operatörüyle birlikte verilen iş makinesi kiralama hizmeti, temin edilen operatörün sevk ve idaresi (F) de olacağından, işgücü temin hizmeti kapsamında değerlendirilecek ve toplam bedel üzerinden hesaplanacak KDV, (F) tarafından %90 oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Ancak bu hizmetle ilgili olarak iş makinesi operatörü teminine ilişkin bedelin, toplam hizmet bedelinden ayrıştırılabilmesi ve faturada da ayrıca gösterilmesi kaydıyla yalnızca iş makinesi operatörü teminine ilişkin olarak ödenen bedele isabet eden KDV tutarı üzerinden tevkifat yapılabilecektir.



Örnek 9: Sağlık Bakanlığına bağlı (H) hastanesi laboratuar hizmetlerini (L) laboratuar firmasından temin etmektedir. (L) laboratuar firmasının personeli hastaneye ait laboratuarda doktorlar tarafından istenilen tahliller için kan, idrar vb. örnekleri almakta, gerekli analizleri, hastaneye ait cihazları kullanarak yapmakta ve sonuçları ilgili doktorlara bildirmektedirler.



Bu işlemde, söz konusu hizmet, hastane yönetiminin sevk, idare ve kontrolü altında verilebileceğinden "işgücü temin hizmeti" kapsamında değerlendirilerek hizmet bedeli üzerinden hesaplanan KDV, (H) hastanesi tarafından %90 oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Ancak, laboratuar hizmetinin hastane yönetiminin tahsis ettiği bir bölümde, (L) firmasının kendi araç ve gereçleri ile sunulması veya alınan örneklerin (L) firmasının hastane dışındaki işyerine götürülerek orada gerekli analizler yapıldıktan sonra sonuçların bildirilmesi şeklinde ifa edilmesi halinde, bir işgücü temin hizmetinden söz edilemeyeceğinden işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV tevkifata tabi tutulmayacaktır.



Örnek 10: Sağlık Bakanlığına bağlı (S) Hastanesi, tahlil edilmek üzere örnek alınması amacıyla hastaların veya hastanede alınan örneklerin dışarıdaki bir laboratuara götürülmesi işi için (Y) firması ile anlaşmış ve (Y) firmasından şoförü ile birlikte araç kiralamıştır.



(Y) nin vermiş olduğu şoförüyle birlikte araç kiralama hizmeti, temin edilen şoförün sevk ve idaresi (S) Hastanesinde olacağından, işgücü temin hizmeti kapsamında değerlendirilecek ve toplam bedel üzerinden hesaplanacak KDV, (S) tarafından %90 oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Ancak bu hizmetle ilgili olarak şoför teminine ilişkin bedelin, toplam hizmet bedelinden ayrıştırılabilmesi ve faturada da ayrıca gösterilmesi durumunda, yalnızca şoför teminine ilişkin olarak ödenen bedele isabet eden KDV tutarı üzerinden tevkifat yapılabilecektir.



Örnek 11: (B) Belediyesi kendisine ait hayvan barınağındaki sokak hayvanlarının bakımı ve rehabilitasyonu için (R) firması ile anlaşmıştır.



Bu işlemde söz konusu hizmet, belediyenin sevk, idare ve kontrolü altında verilebileceğinden "işgücü temin hizmeti" kapsamında değerlendirilecek ve işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV, (B) Belediyesi tarafından % 90 oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Öte yandan, söz konusu hizmetin sokak hayvanlarının toplanması, aşılanması vb. hizmetleri de kapsaması halinde, bu hizmetler, 91 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (A/2-b) bölümünde düzenlenen "temizlik, bahçe ve çevre bakım hizmetleri" kapsamında tevkifata tabi tutulacağından ayrıca işgücü temin hizmeti kapsamında tevkifat uygulanmayacaktır.



Örnek 12: Kamu kurumuna ait bir kreşin personel ihtiyacının (bakıcı anne, öğretmen ve hizmetli) karşılanması için (G) firması ile bir hizmet alım sözleşmesi imzalanmıştır. Söz konusu hizmet kamu kurumunun sevk, idare ve kontrolü altında verilebileceğinden hizmet bedeli üzerinden hesaplanan KDV, "işgücü temin hizmeti" kapsamında ilgili kamu kurumu tarafından % 90 oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Örnek 13: (J) Ltd. Şti. idare binasının temizliği, personelin yemek yediği alakart lokantada servis hizmetlerinin yapılması, bulaşıkların yıkanması ve odacılık hizmetleri için (T) firması ile anlaşmış, (T) firması kendisine iş akdi ile bağlı 10 elemanını bu iş için (J) ye göndermiştir.



Bu işlemde, söz konusu hizmetler (J) firmasının sevk, idare ve kontrolü altında verilebileceğinden "işgücü temin hizmeti" kapsamında değerlendirilecek ve işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV, (J) tarafından % 90 oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Örnek 14: (C) özel hastane işletmesinin ortağı olan Doktor (A), hem ortağı olduğu hastanede hem de haftanın üç günü (D) özel sağlık merkezinde çalışmaktadır. Doktor (A) nın, haftanın üç günü (D) özel sağlık merkezinde belirli bir bedel karşılığında çalışması hususunda her iki işletmenin anlaşmış olması ve bu hizmetin (C) tarafından (D) ye fatura edilmesi halinde, söz konusu işlem iş gücü temin hizmeti kapsamında değerlendirilecek ve işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV, (D) tarafından % 90 oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Ancak, Doktor (A) nın, haftanın üç günü (D) özel sağlık merkezinde belirli bir bedel karşılığında çalışması hususunda her iki işletme arasında bir anlaşma olmaması ve bu hizmetin (C) tarafından (D) ye fatura edilmemesi halinde, (A) tarafından (D) özel sağlık merkezine verilen hizmet, serbest meslek faaliyeti çerçevesinde vergilendirilecek ve bu hizmet işgücü temin hizmeti kapsamında değerlendirilmeyecektir.



Örnek 15: Yurt dışındaki faaliyetlerine ağırlık verme konusunda karar alan (L) firması, aynı gruba bağlı (U) firmasında çalışan bir üst düzey yöneticinin 6 ay süreyle firmasında çalışması hususunda (U) firması ile anlaşmıştır.



Söz konusu hizmet, (L) firmasının sevk, idare ve kontrolü altında verilebileceğinden "işgücü temin hizmeti" kapsamında değerlendirilecek ve işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV, (L) tarafından % 90 oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Bu eleman temininin yurtdışındaki bir firmadan yapılması halinde, işyeri, iş merkezi ve kanuni merkezi Türkiye'de bulunmayan yabancı firmadan alınan ve Türkiye'de yararlanılan bir hizmet alımı söz konusu olduğundan, 15 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (C) bölümü gereğince, yurtdışındaki firmaya yapılacak ödeme tutarı üzerinden hesaplanan KDV nin tamamının (L) firması tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edileceği tabiidir.



Örnek 16: Bir üniversiteye bağlı hastane, "yeni doğan bebeklerde rastlanılan 3 adet metabolik bozukluk sebebiyle meydana gelen hastalıkların taranması amacıyla yapılan testleri ve sonuçlarının ilgili birimlere iletilmesi" hizmetini (Z) firmasından satın almaktadır.



(Z) firması, hastanenin yeni doğan ünitesindeki bebeklerden alınan numunelerin analizlerinin yapılması, doğrulanması, elektronik ortamda kaydedilmesi, sonuçların ilgili birimlere iletilmesi, numunelerin arşivlenmesi, arşiv odalarının tesis, bakım ve güvenliği ile mevcut donanım, ağ yazılım, otomasyon sisteminin bakım, onarım, revizyon ve idamesi hizmetini 35 eleman ile hastaneye ait mekanlarda (hastane binasında veya laboratuarlarında) vermektedir.



Söz konusu hizmet, hastane yönetiminin sevk, idare ve kontrolü altında verilebileceğinden, "işgücü temin hizmeti" kapsamında değerlendirilecek ve işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV, hastane tarafından % 90 oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Örnek 17: (G) özel güvenlik firması bir bankanın yalnızca güvenlik sistemlerinin kurulması ve montajı işini üstlenmiştir.



Güvenlik sistemlerinin kurulumu ve montajı işi, "özel güvenlik hizmeti" veya "işgücü temin hizmeti" kapsamında mütalaa edilemeyeceğinden, bu hizmete ilişkin bedel üzerinden tevkifat uygulanmayacaktır.



Örnek 18: (O) Organize Sanayi Bölgesi (OSB) yönetimi, bölgenin temizliği ve çevre bakımı konusunda (Z) firması ile anlaşmış, (Z) firması söz konusu hizmeti 15 eleman ile yapma taahhüdünde bulunmuştur. Temizlik ve bakımda kullanılacak malzemeler sözleşme gereğince OSB tarafından temin edilecektir.



Bu işlemde, 91 Seri No.lu KDV Genel Tebliği kapsamında işlem yapılmayacak, söz konusu hizmet OSB yönetiminin sevk, idare ve kontrolü altında verilebileceğinden "işgücü temin hizmeti" olarak değerlendirilecek ve işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV, OSB yönetimi tarafından %90 oranında tevkifata tabi tutulacaktır.



Örnek 19: Büyükşehir belediyesine ait su işletmesi, el terminali ile su sayaçlarındaki endekslerin okunması, tahakkuklarının yapılması ve su tüketim ihbarnamelerinin abonelere dağıtılması işini (O) firmasına ihale etmiştir. (O) firmasının elemanları belirli dönemlerde su sayaçlarını okumakta ve tahakkukları yaparak ihbarnameleri abonelere dağıtmaktadır.



Bu işlemde hizmet, su işletmesinin sevk, idare ve kontrolü altında yürütülebileceğinden "işgücü temin hizmeti" kapsamında değerlendirilecek ve hizmet bedelleri üzerinden hesaplanan KDV, %90 oranında tevkifata tabi tutularak su işletmesi tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilecektir.



Örnek 20: (Y) firması ile bir ilçe belediyesi, ilçedeki park ve bahçeler ile bulvar, refüj, göbek, rekreasyon alanları ve havuzların bakımı, bitkilendirilmesi (fidan temini, fidan dikimi, bu alanların çimlendirilmesi vb.) ve sulanması hizmetleri için hizmet alım sözleşmesi imzalamışlardır.



Söz konusu hizmetler, 91 Seri No.lu KDV Genel Tebliği'nin (A/5-b) bölümünde düzenlenen "temizlik, çevre ve bahçe bakım hizmetleri" kapsamında tevkifata tabi tutulacak, işgücü temin hizmeti olarak değerlendirilmeyecektir.



Örnek 21: (H) özel hastane işletmesinin ağız ve diş sağlığı polikliniği, hareketli protez bitim işçiliği hizmetini (P) firmasından satın almaktadır. Bu kapsamda (P) firmasının elemanları, hastanenin belirlediği yerlerde hastane tarafından temin edilen araç ve gereçler ile malzemeyi kullanarak poliklinikte alınan ölçülere göre protezleri hazırlamaktadırlar.



Bu işlemde söz konusu hizmetin hastanenin sevk, idare ve kontrolü altında olmaksızın verilmesi mümkün bulunmadığından bu hizmet işgücü temin hizmetleri kapsamında değerlendirilecek ve hizmet bedeli üzerinden hesaplanan KDV, (H) özel sağlık işletmesi tarafından %90 oranında tevkifata tabi tutularak sorumlu sıfatıyla beyan edilecektir.



Ancak, (P) firmasının, hastanede alınan ölçülere göre kendi işyerinde kendisine ait araç, gereç ve malzemelerle yaptığı protez dişleri hastaneye tesliminde (hizmet mahiyetinde bir işlem söz konusu olmadığından), KDV tevkifatı uygulanmayacağı tabiidir.



Örnek 22: (K) firması, (M) maden işletmesine ait çeşitli açık ocaklarda üretilen ve belli ebatlarda kırılıp sınıflandırılan cevherler içerisindeki bazı mineraller ile diğer cins cevher parçalarının elle ayıklanması işini yüklenmiştir.



Söz konusu iş, (M) işletmesinin sevk, idare ve kontrolü dışında yürütülmesi mümkün olmadığından, işgücü temin hizmeti kapsamında değerlendirilecek ve hizmet bedeli üzerinden hesaplanan KDV, %90 oranında tevkifata tabi tutularak (M) maden işletmesi tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilecektir.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

ŞÜPHELİ HALE GELEN TİCARİ ALACAKLARA AİT MUHASEBE KAYITLARI

ŞÜPHELİ HALE GELEN TİCARİ ALACAKLARA AİT MUHASEBE KAYITLARI





Tahsili şüpheli hale gelmiş olan senetsiz alacaklar “120. ALICILAR” hesabının, senetli alacaklar ise “121. ALACAK SENETLERİ” hesabının alacağı karşılığında “128. ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR” hesabına borç kaydedilerek bu durumdaki alacaklar normal alacaklar arasından çıkartılır. Alacağın tahsili veya tahsil edilemeyeceğinin kesinleşmesi halinde bu hesaba alacak kaydedilir.



Şüpheli hale gelen alacakların normal alacaklardan ayrılmasından sonra, şüpheli hale gelen alacaklar için ayrılacak karşılık tutarı belirlenir (KARABIYIK; 1997-64). İşletme açısından tahsili şüpheli hale gelmiş alacaklar, şüpheli hale geldiği dönemde değerleme gününün tasarruf değeri ( sahibi için arzettiği gerçek değer ) üzerinden karşılık ayrılabilir. Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Ayrılan karşılıklar “654.KARŞILIK GİDERLERİ” hesabının borcuna “129. ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR KARŞILIĞI” hesabının ise alacağına kaydedilir.







Örnek



İşletme, 11.05.2002 tarihinde ödenmesi gereken 500.000.000.-Tl tutarlı senetsiz alacağı iki kez yazı ile istemesine rağmen tahsil edememiştir. İşletme bu alacağın tamamı için karşılık ayırmaya karar vermiştir.







Şüpheli Alacağın Kaydı



-------------------------------- / -------------------------------



128.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR 500.000.000







120.ALICILAR 500.000.000



-------------------------------- / --------------------------------



Karşılık Ayrılması



-------------------------------- / --------------------------------



654.KARŞILIK GİDERLERİ 500.000.000











129.ŞÜPHELİ TİCARİ



ALACAKLAR KARŞILIĞI 500.000.000



-------------------------------- / --------------------------------







Şüpheli alacağın tahsiline bağlı olarak, tahmin olunan zararın kısmen veya tamamen gerçekleşmemesi halinde, gerçekleşmeyen kısım “644.KONUSU



KALMAYAN KARŞILIKLAR” hesabının alacağına devredilerek “129.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR KARŞILIĞI” hesabına borç kaydedilir.



Örnekte belirtilen alacağın yarısı yıl içinde peşin olarak tahsil edilmiştir. Bu durumda gerekli muhasebe kayıtları ise;







Alacağın Kısmen Tahsili



-------------------------------- / --------------------------------



100.KASA 250.000.000











128.ŞÜPHELİ TİCARİ



ALACAKLAR 250.000.000



-------------------------------- / -------------------------------



129.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR



KARŞILIĞI 250.000.000











644.KONUSU KALMAYAN



KARŞILIKLAR 250.000.000



-------------------------------- / --------------------------------



Şüpheli alacağın tahsilinin olanaksız olduğu kesinleştiği durumda ise 129.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR KARŞILIĞI” hesabına borç, “128.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR” hesabına ise alacak kaydedilir.



Örnekte belirtilen alacağın kalan yarısının tahsilinin olanaksız hale geldiği saptanmıştır.



Tahsilin imkansız hale gelmesi



------------------------------- / --------------------------------



129.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR



KARŞILIĞI 250.000.000











128.ŞÜPHELİ TİCARİ



ALACAKLAR 250.000.000



-------------------------------- / --------------------------------







Dönem sonunda gelir tablosu hesapları olan “654. KARŞILIK GİDERLERİ” hesabının borç bakiyesi ile “644. KONUSU KALMAYAN KARŞILIKLAR” hesabının alacak bakiyesi “690. DÖNEM KARI veya ZARARI” hesabına aktarılarak bu hesaplar kapatılır.







Dönemsonu kayıtları



-------------------------------- / --------------------------------



690.DÖNEM KARI veya ZARARI 500.000.000







654.KARŞILIK GİDERLERİ 500.000.000



-------------------------------- / --------------------------------



644.KONUSU KALMAYAN



KARŞILIKLAR 250.000.000







690.DÖNEM KARI veya ZARARI 250.000.000



-------------------------------- / --------------------------------







Gerçekleşen zararın ayrılan karşılıklardan fazla olması halinde, ayrılan karşılık kadar “129. ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR KARŞILIĞI” hesabına, zarar fazlası ise “681. ÖNCEKİ DÖNEM GİDER ve ZARARLARI” hesabına borç; tahsil edilemeyen tutar “128. ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR” hesabına alacak kaydedilir.



Tahsil edilemeyeceği kesinleşerek alacaklardan düşülen şüpheli bir alacak daha sonraki yıllarda tahsil edilirse tahsil edilen tutar kadar “129. ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR KARŞILIĞI” hesabının borcuna, “671. ÖNCEKİ DÖNEM GELİR ve KARLARI” hesabına da alacak kaydedilir (LAZOL: 1995-63).







Örnek :



İşletme şüpheli hale gelen 900.000.000.-Tl bedelli senetli alacak için 600.000.000.-Tl karşılık ayırmaya karar vermiştir. Aynı yıl içerisinde 200.000.000.-Tl.lik kısmını tahsil etmiştir. Takip eden yılda 500.000.000.-Tl.lik kısmını da tahsil etmiş ve bakiye 200.000.000.-Tl.lik kısımın tahsilinin olanaksız olduğu saptanmıştır.



Senetli Alacağın Şüpheli Duruma Gelmesi



-------------------------------- / -------------------------------







128.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR 900.000.000







120.ALICILAR 900.000.000







-------------------------------- / --------------------------------















Kısmi Karşılık Ayrılması



-------------------------------- / --------------------------------







654.KARŞILIK GİDERLERİ 600.000.000











129.ŞÜPHELİ TİCARİ



ALACAKLAR KARŞILIĞI 600.000.000



-------------------------------- / --------------------------------



Şüpheli Alacağın Yıl İçerisinde Kısmen Tahsili



-------------------------------- / --------------------------------







100.KASA 200.000.000







128.ŞÜPHELİ TİCARİ



ALACAKLAR 200.000.000



-------------------------------- / -------------------------------



Ayrılan Karşılığın Kısmen Kapatılması



-------------------------------- / --------------------------------







129.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR



KARŞILIĞI 200.000.000







644.KONUSU KALMAYAN



KARŞILIKLAR 200.000.000



-------------------------------- / --------------------------------











Dönemsonu kayıtları



------------------------------- / --------------------------------



690.DÖNEM KARI veya ZARARI 600.000.000







654.KARŞILIK GİDERLERİ 600.000.000



-------------------------------- / --------------------------------



644.KONUSU KALMAYAN



KARŞILIKLAR 200.000.000







690.DÖNEM KARI veya ZARARI 200.000.000



-------------------------------- / --------------------------------



Takip Eden Yılda Şüpheli Alacağın Kısmen Tahsili



-------------------------------- / --------------------------------



100.KASA 500.000.000



681.ÖNCEKİ DÖNEM GİDER



ve ZARARLARI 200.000.000







128.ŞÜPHELİ TİCARİ



ALACAKLAR 700.000.000



-------------------------------- / -------------------------------











Karşılığın Kapatılması



-------------------------------- / --------------------------------



129.ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR



KARŞILIĞI 200.000.000







671.ÖNCEKİ DÖNEM GELİR



ve KARLARI 200.000.000

5 Temmuz 2010 Pazartesi

SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİ UYGULAMASITarih: 05.07.2010

SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİ UYGULAMASITarih: 05.07.2010



Sosyal güvenlik destek primi uygulaması ile ilgili düzenlemeler; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 30. ve Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 58 ve geçici 18. maddelerinde düzenlenmiştir.



Sosyal güvenlik destek primi uygulaması yönünden 01.10.2008 tarihi ve sonrasında ilk defa sigortalı olanlar açısından ayrı bir düzenleme, 01.10.2008 tarihinden önce sigortalı olanlar için ise ayrı bir düzenleme getirilmiştir.



- 01.10.2008 tarihinden önce sigortalı olanlar açısından;



4/a (eski kanunda SSK’lı) kapsamında çalışanlar için eskiden uygulanan % 30 olan sosyal güvenlik destek primi oranına 01.10.2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, işyerinin tehlike sınıf ve koduna göre % 1 ile % 6,5 arasında değişen oranda kısa vadeli sigorta kolları primi eklenecektir. Bu kapsamda sayılan kişilerden sosyal güvenlik destek primine tabi olanların prim ödeme yükümlüsü bunların işverenleridir. Sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışan sigortalının iş kazası geçirmesi veya meslek hastalığına tutulması hâlinde bu sigorta kollarından gerekli yardımlar yapılır.



Örnek 1:



A kişisi 01.01.2006 tarihinde SSK’dan emekli olmuştur. A kişisi 01.10.2008 tarihinde 1.000 TL ücret ile X Ltd Şti’de çalışmaya başlamıştır.



A Kişisi yasa yürürlüğe girmeden emekli olduğundan ve yasa yürürlüğe girdikten sonra X Ltd. Şti.’de çalışmaya başladığından ücretinde %30 oranında sosyal güvenlik destekleme primi ve %1 ile %6,5 arasında değişen kısa vadeli sigorta kolları primi kesilmesi gerekmektedir. (Kısa vadeli sigorta kolları primi oranının %3 olduğunu varsayalım). A kişisinin emekli maaşından herhangi bir kesinti yapılmayacaktır.



Buna göre A kişisinin Haziran 2010 döneminde maaşından kesinti yoluyla ödenen prim tutarları şu şekilde olacaktır;



Ücreti

SGDP (%30)

KVSK Primi (%3)

Toplam Kesinti



1.000 TL

300 TL

30 TL

330 TL









4/b (Eski kanunda Bağ-Kur’lu) kapsamında çalışanlar için sosyal güvenlik destekleme primi oranı 01.10.2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 2008 yılı için % 12, 2009 yılı için %13, 2010 yılı %14, 2011 yılı ve izleyen yıllar için % 15 olarak uygulanması hükme bağlanmıştır. Sosyal güvenlik destek primine tabi olanların primleri, aylıklarından kesilmek suretiyle tahsil edilecektir. Kesilecek olan bu tutar, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine tabi sigortalılara ilgili yılın Ocak ayında ödenen en yüksek yaşlılık aylığından alınabilecek sosyal güvenlik destek priminden fazla olamayacaktır.



Örnek 2:



A kişisi 01.01.2006 tarihinde Bağ-Kur’dan emekli olmuştur. A kişisi 01.10.2008 tarihinde X Ltd A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesidir.



A Kişisi yasa yürürlüğe girmeden emekli olduğundan ve yasa yürürlüğe girdikten sonra X A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi olduğundan %12 oranında (2009 yılı için %13, 2010 yılı için %14 ve 2011 ve izleyen yılları için %15) (A kişisinin yönetim kurulu üyesi olması dışında kurumdan herhangi bir ücret alması durumunda Sosyal Güvenlik Müdürlüğü ve Bağ-Kur İl Müdürlüğü görevlilerinden alınan görüşlere göre; yaşlılık aylığından kesinti yapılması yeterli olup ayrıca başkaca kesinti yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak yaşlılık aylığından kesinti yapılmasına rağmen hem yönetim kurulu üyesi olup hem de hizmet akdiyle çalışanlar için ayrıca sosyal güvenlik destekleme primi kesintisi yapılmasını belirten görüşler de bulunmaktadır.) sosyal güvenlik destekleme primi ödemesi gerekmektedir. Bu tutar A kişisinin aldığı yaşlılık aylığından kesilecektir. Yaşlılık aylığının kesilmesi için kuruma bildirim yapılması gerekmektedir.



Buna göre A kişisinin Haziran 2010 döneminde yaşlılık aylığından kesilecek prim tutarı şu şekilde olacaktır;



Yaşlılık Aylığı

SGDP (%14)

Toplam Kesinti



700 TL

98 TL

98 TL





Ayrıca sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.



4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sayılanlar, kendilerine ait veya ortak oldukları işyerlerinden dolayı, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı bildirilemezler. Ayrıca yönetim kurulu üyelerine ödenen hakkı huzurlar ödendiği ayda prime tabi kazanç olarak dikkate alınmaktadır. (bkz. http://www.sgk.gov.tr)



- 01.10.2008 tarihi ve sonrasında ilk defa sigortalı olacaklar açısından;



4/a, 4/b ve 4/c (eski kanunda Emekli Sandığı) kapsamında ilk defa sigortalı olup yaşlılık aylığı alanlardan çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları, çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ödeme dönemi başında kesilebilecek ve bu sigortalılar normal sigortalılar gibi kısa ve uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortasına tabi olacaklardır.



Örnek 3:



A kişisi 01.01.2050 tarihinde 4/a sigortalısı olarak emekli olmuştur. A kişisi 01.10.2050 tarihinde 1.000 TL ücret ile X Ltd Şti’de çalışmaya başlamıştır.



A Kişisi yasa yürürlüğe girdikten sonra emekli olduğundan ve X Ltd. Şti.’de çalışmaya başladığından aldığı yaşlılık aylığı kesilecek ve normal sigortalılar gibi kısa ve uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası kollarına tabi olacaktır.



Buna göre A kişisinin Ekim 2050 döneminde maaşından kesinti yoluyla ödenen prim tutarları şu şekilde olacaktır;



Ücreti

KVSK



Primi



(%3)

Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları Prim Oranı



(%20)

Genel Sağlık Sigortası Prim Oranı



(%12,50)

Toplam



Kesinti



(35,50)



1.000 TL

30 TL

200 TL

125 TL

355 TL





Ancak yukarıdaki şekilde yaşlılık aylığı almakta iken 4/b kapsamında çalışmaya başlayanlardan, yaşlılık aylıklarının kesilmemesi için yazılı istekte bulunulabilecek ve yaşlılık aylıklarının ödenmesine devam edilecek, fakat bu sigortalılardan almakta oldukları veya bağlanacak yaşlılık aylıklarından % 15’i oranında sosyal güvenlik destek primi kesilecektir. Sosyal güvenlik destek primine tabi olanların primleri, aylıklarından kesilmek suretiyle tahsil edilecektir.



Ayrıca sosyal güvenlik destek primi ödenmiş veya bildirilmiş süreler Kanuna göre malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim ödeme gün sayısına ilâve edilmeyecek, 31. ve 36. madde hükümlerine göre toptan ödeme yapılmayacaktır.



Yukarıda yer alan açıklamalardan da görüleceği üzere; 01.10.2008 tarihinde veya sonrasında 4/a ve 4/c kapsamında ilk defa sigortalı olup yaşlılık aylığı alanlar, yeniden çalışmaya başladıklarında yaşlılık aylıkları kesilecek ve çalıştıkları süre içinde normal sigortalılar gibi kısa ve uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortasına tabi olacaklardır. Bu kapsamda çalışıp daha sonra işten ayrılanlara çalıştıkları dönemler de dikkate alınarak yeniden yaşlılık aylığı bağlanacaktır.



Dolayısıyla 01.10.2008 tarihinde veya sonrasında ilk defa sigortalı olup yaşlılık aylığı alanlardan 4/a ve 4/c kapsamında tekrar çalışmaya başlayanların sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışmaları mümkün bulunmamaktadır.



Ancak, yaşlılık aylığı alanlardan tekrar 4/b kapsamında çalışmaya başlayanlar (tarımsal faaliyetlerde kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar hariç) için isterlerse aylıkları kesilmeden, %15 sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmaları söz konusu olabilecek isterlerse yaşlılık aylıklarını kestirip çalıştıkları süre içinde normal sigortalılar gibi kısa ve uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortasına tabi olup daha sonra işten ayrıldıklarında yeniden çalıştıkları sürelerde dikkate alınarak yaşlılık aylığı alabileceklerdir.



Örnek 4:



A kişisi 01.01.2050 tarihinde 4/b sigortalısı olarak emekli olmuştur. A kişisi 01.10.2050 tarihinde X A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesidir.



A Kişisi yasa yürürlüğe girdikten sonra emekli olduğundan ve X Ltd. Şti.’de 4/b sigortalısı olarak çalışmaya başladığından bir seçim yapmak durumundadır. Eğer A kişisi yaşlılık aylığının kesilmemesi için müracaat etmişse maaşından %15 oranında sosyal güvenlik destekleme primi kesilmesi gerekmektedir. Bu tutar A kişisinin aldığı yaşlılık aylığından kesilecektir.



Buna göre A kişisinin Ekim 2050 döneminde yaşlılık aylığından kesilecek prim tutarı şu şekilde olacaktır;



Yaşlılık Aylığı

SGDP (%15)

Toplam Kesinti



700 TL

105 TL

105 TL





Eğer A kişisi yaşlılık aylığını kestirir ise normal sigortalılar gibi kısa ve uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası kollarına tabi olacaktır.



Buna göre A kişisinin Ekim 2050 döneminde maaşından kesinti yoluyla ödenen prim tutarları şu şekilde olacaktır;



Ücreti

KVSK



Primi



(%3)

Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları Prim Oranı



(%20)

Genel Sağlık Sigortası Prim Oranı



(%12,50)

Toplam



Kesinti



(35,50)



1.000 TL

30 TL

200 TL

125 TL

355 TL





Ancak A kişisi bu şekilde çalıştıktan sonra işten ayrılması durumunda yaşlılık aylığı yeniden hesaplanacak ve takip eden aydan itibaren yaşlılık aylığı almaya devam edecektir.



Kaynak: www.MuhasebeTR.com

(Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak göstermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)